Birçok gazetenin manşetine "balyoz" inmiş
bugün. Yıllarınızı bu yolda geçirmişseniz, o başlıkların aslında
neyi ifade ettiğini bir çırpıda anlayabiliyorsunuz.
"Balyoz'da 19 tahliye!"
Kimi isyan...
Kimi utangaç başlıklar bunlar.
Bana göre, "utangaç" başlıklar daha ağır
basıyor sanki.
Öyle ya...
Bir çırpıda 19 tahliye...
Söyleyecek bir sözünüz yoksa eğer...
Utanır ve tırnak içinde o tahliyelerin gerekçesini yazarsınız
Vatan gibi.
Şamil Tayyar, yargıdaki çelişkileri çok güzel özetlemiş
Star'daki köşesinde. Dahası ve en vahimi aynı
Şamil Tayyar, olacakları bir ay önce görmüş ve "seri
tahliyeler"in olacağını bilmişti!
İnsan soramadan edemiyor...
İktidar, ele geçirilen yargıyı kurtarmak mı istiyor
yoksa yargıyı ele mi geçirmek istiyor?
Kafamız karıştı!
Bu ne yaman yargıdır ki, Nazlı Ilıcak'a
"işgüzar" dediği için hapis verirken, bir başka
meslektaşımıza, her türlü hakarette bulunmasına rağmen, ettiği
küfürlerden ötürü ödül verebiliyor.
Bu ne yaman yargıdır ki, kimini yıllarca süründürüyor, kimini de
bir ay gibi kısacık zamanda mahkum edebiliyor!
Ben size bir şey söyleyeyim mi, yargı yargı olmaktan çıkmış.
Herkes bir yerin tarafı olmuş. Yargı başta olmak üzere, her yerde
"inat" hüküm sürüyor. Adı, sanı, kurumu çok da önemli
değil, iktidardan yana, iktidara karşı iki kesim var.
"Biz" ve "onlar" yani..
Böyle olunca, iş bilek güreşine dönüşüyor ve kimse bu güreşi
kaybetmek istemiyor.
Bir başka deyişle, orta yerde iki taraf var ve o
taraflar birbirlerini alt etme yarışında.
Kim galip gelirse artık!
Bakın hükümet bir Anayasa paketi hazırladı. Eksikleriyle
gedikleriyle, muhalefetle konuştu, sivil toplum örgütleriyle
konuştu. Değişen bir şey oldu mu? Olabilirdi. Olmadı. Şimdi
söz Meclis'in. Oldu, oldu, olmadı söz milletin olacak!
Ama ondan önce Anayasa Mahkemesi süreci var.
Peki, bu süreç nasıl işleyecek?
Şimdiden bir şey söylemek zor!
Zor, zor olmasına da, bir de bu süreçlerin geçmişi var.
O geçmişe baktığımızda, olacakları tahmin etmek zor
olmuyor ne yazık ki.