Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda, Başbakan Erdoğan'ın etrafını
sardık, güne dair bilgiler edindik. Erdoğan'dan ayrılınca,
içeriklerin, nasıl gazetelerin malı olduğunu oracıkta gördüm.
Erdoğan'ın açıklamalarını normalde, her gazeteci alır ve
gazetesine ya da çalıştığı kuruma bildirir ve yayımlar öyle değil
mi?
Öyle olmadı!
Başbakan'ı dinleyen arkadaş, bir ordu halinde, Çankaya'nın en
dipteki masasına kuruluverdiler.
Niye biliyor musunuz?
İçerik paylaşmak için...
O sırada...
Fatih Altaylı'ya seslendim:
- İşte gazetelerin içeriği...
DEKLARASYONUN SONU NE OLACAK?
Çankaya Köşkü'nde karşılaştığım herkes aynı soruyu soruyordu.
Kimi kalem erbabı ise, yapılanın yanlışlığına vurgu yaptıktan
sonra, o deklarasyonun altında imzası olan, kimi genel yayın
yönetmenlerinin kararlılığına dikkat çekiyordu. Enis
Berberoğlu, Mustafa Karaalioğlu ve Ekrem Dumanlı en kararlı genel
yayın yönetmeniymiş bana anlatılanlara göre.
Omuz silktim...
"Bana ne?" deyip geçtim!
Hakikaten bana ne?
Ağırlıklı görüş, bu adamların kendi ayaklarına kurşun
sıktığı yönündeyse, bize ne?
İçeriklerini alıp başlarına çalsınlar!
Biz işimize bakıyoruz...
Hürriyet'in resmi web sitesindeki fotomontajlı haberi görünce,
bunların her geçen gün itibar kaybettiğini görüyorum. Enis
Berberoğlu istediği kadar dirensin, İnternet onu gittiği
yere kadar kovalayacak!
Hürriyet'in kağıdını da, bu yayın anlayışıyla Enis Berberoğlu
batıracak!