Gazetenin toplumda inandırıcılığının çok
yüksek olduğu dönemlerde gazeteciler de en çok itibar gören
kişilerdi. İnsanlar bir olayın doğru olduğunu ispatlamak için
“Gazete yazdı” derlerdi. Gün geldi gazeteler “Asparagas” haberler
yapmaya başladı. Artık toplumda gazete yazıyorsa inanma şeklinde
bir deyim de yaygınlaşmaya başladı. Gazeteler inandırıcılığını
kaybedince gazeteciler de itibarını kaybetti. Meslek büyüklerimizin
kalemini kır fakat asla satma dediği dönemler gitti, kalemini
satmayan gazeteciler adeta bu meslekten dışlanır oldu. Kalemini
satmayan gazeteciler neslinin temsilcilerinden Reyman Eray’ı da
kaybettik. 64 yıllık ömrü boyunca onuruna düşkünlüğü ve mesleğe
olan bağlılığıyla bilinen Reyman Bey de artık aramızda yok.
Besteci, söz yazarı, aranjör ve gazeteci Reyman Eray akciğer
kanserine yenik düştü. Mesleki titizliğine hayran olduğumuz
Eray, son yolculuğunda bile kalemini
elinden bırakmadı. Acılardan kıvranırken bile kalemini kâğıdını
yanında bulundurarak son yazısını yazmıştı. Son yolculuğunda bile
onu hayata bağlayan gazete idi. Her sayının çıkışını sabırsızlıkla
bekler, mis gibi gazete kokusunu içine çekerdi. Bu bir tiryakilik
ve meslek aşkıydı. Sağlıklı günlerinde bilgisayarında özenle
yazdığı yazıları ayrı ayrı zarflar, resimlerini ve yazılarını da
ayrıca cd’ye kaydederdi. Yazısını zamanında gönderen tek kişi oydu
desem yalan olmaz. Onun kuyumcu hassasiyetiyle seçtiği sözcükler ve
kıvrak zekâsından çıkan esprilerini bir solukta okurdunuz. Mesleğe
daha 17 yaşındayken o dönemlerin saygın gazetelerinden olan “Yeni
Sabah”ta başlamış ve ilk yazısı bu gazetede basılmıştı. O gün
bugündür bir çok gazetede yazdı. 18 Kasım 1942’de İstanbul'da doğan Reyman
Eray 14 yaşında müziğe ve yazmaya başlamıştı.
Andrea Paleologos'tan gitar, Fritz
Kerten'den armoni dersleri aldı... Adnan
Saygun, İlhan Usmanbaş, Rimsky Korsakov gibi ustaların
kitaplarından bestecilik, füg, kontrpuan, orkestralama öğrenmişti.
60'lı yılların sonlarına doğru, kısa bir süre tavernalarda gitar
çalıp Latin Amerika şarkıları söyledikten sonra kendini tamamen
müzik öğretmenliğine verdi... Sayısız müzisyen yetiştirdi... Bu
yıllarda adını söz yazarı, besteci ve aranjör olarak duyurmaya
başladı... Yüzlerce şarkı yazdı... 200'ü aşkın plakta, 50'yi aşkın
kasette imzası yer aldı... 50 şarkısı TRT Hafif Müzik Repertuarı'na
alındı...
Devlet ve Şehir Tiyatrolarında da
sahnelenen oyunlara bine yakın şarkı yazdı... Ama onun en büyük
tutkusu gazetecilikti. Müzik, sanat, tiyatro eleştirileri
yayınlandı...
Reyman Eray en son Ufuk Ötesi gazetesinin
yayın hayatına başladığı günden bu yana “Reymanca” köşesiyle fıkra
yazarlığı ve tiyatro eleştirmenliği yapıyordu. 25 Kasım 2006'da, yakalandığı akciğer kanserine
yenik düştü... Ama o âşık olduğu gazetecilik mesleğinin onurlu bir
savunucusu olarak kaldı hep. Kaleminin onurunu her şeyin üstünde
tuttu.
Son yolculuğunda da onu yine yakın
arkadaşları, dostları ve meslektaşları uğurladı. Kaleminin gücünü
bilen, onun onurunu koruyan ve satmayan, satılmayan bir gazeteci
olarak onun hayatı genç gazetecilere her zaman örnek gösterilebilir
şekildedir.
Güle güle Reyman Bey, güle güle güzel
insan... Güle güle, hepimiz seni çok arayacağız. Güler yüzünü,
beyefendiliğini, meslekteki hassasiyetini...
Reyman Eray
han, hamam, para pul, köşk, konak değil, ardında pırıl pırıl
tertemiz, aydan parlak, günden berrak bir isim bıraktı. Dünya
durdukça sevgisi gönlümüzde yaşayacaktır.