Gazetecinin dürüst olması gerekiyor
Abone olSarıer yazısında 'Neler olmuştu da, bir bankacılık soruşturması bir takım gazetecilere kadar uzanıyor? diye soruyor.
Dünkü soruya devam
Dünkü yazımda, "Hep kaderin oyunu mu, bütün bu olanlar?" diye sormuş ve şöyle devam etmiştim. "Ekonomik krizde birçok bankaya el konulmuştu. Siyasi otorite şimdi, 'kötü niyet'li uygulamalar olabileceği kuşkusuyla, bankacılığı denetleyecek yeni bir çalışma grubu oluşturuyor ve bu grubun başına deneyimli bir Fransız banka uzmanını getiriyor."
"Durum buysa, yani Türk bankacılık sistemi bu derece ruhunu yitirdiyse, geçmişte yapılanların hukuka uygun ve adaletli olduğuna nasıl inanacağız?" Bu yazının daha mürekkebi kurumadan Türkiye inanılmaz olaylarla sarsılmaya başladı. Uzanlar'a ait Star Gazetesi'nde köşe yazıları yazarken, rakip gruplara en ağır eleştirilerle yönelen gazeteci Sırrı Çağlar, İmar Bankası soruşturması kapsamında mali polis tarafından gözaltına alındı.
Yakın dostu olduğunu söyleyen Can Ataklı ise onu ziyarete gitti.
Aynı saatlerde, Ankara'da da, eski BDDK üyesi Kemal Çevik ile yine Star'da bir dönem yazılar yazan Murat Çelik, polisçe gözaltına alınıyordu. Neler olmuştu da, bir bankacılık soruşturması bir takım gazetecilere kadar uzanıyor, uzanabiliyor?
Bu gelişmelerin, geçtiğimiz yıllarda, "elden ele gezinen" değişik murakıp raporları ile ilgisi var mı? BDDK bünyesinde hangi murakıp raporları, hangi kriterlere göre yazılmıştı? Değişik murakıp raporları, birbiriyle dost ve rekabet halindeki gruplara, hangi yollardan ulaşıyor, yahut ulaştırılıyordu?
Ben hayatımda bir tek murakıp görmemiş, biri olarak hep bu sorulara kafa yordum, hep bunları merak ettim. Hala da ediyorum. Çünkü kirlilik bulaşıcıdır! Ah o murakıp raporları! Ne kadarı tarafsız ve objektifti acaba?
Ayrıca şunu da hep birlikte görüp yaşıyoruz: Herhangi bir gazetecinin "ben dürüstüm" demesi yetmiyor.
Gerçekten dürüst olması gerekiyor ve yetiyor.
Dünkü yazımda, "Hep kaderin oyunu mu, bütün bu olanlar?" diye sormuş ve şöyle devam etmiştim. "Ekonomik krizde birçok bankaya el konulmuştu. Siyasi otorite şimdi, 'kötü niyet'li uygulamalar olabileceği kuşkusuyla, bankacılığı denetleyecek yeni bir çalışma grubu oluşturuyor ve bu grubun başına deneyimli bir Fransız banka uzmanını getiriyor."
"Durum buysa, yani Türk bankacılık sistemi bu derece ruhunu yitirdiyse, geçmişte yapılanların hukuka uygun ve adaletli olduğuna nasıl inanacağız?" Bu yazının daha mürekkebi kurumadan Türkiye inanılmaz olaylarla sarsılmaya başladı. Uzanlar'a ait Star Gazetesi'nde köşe yazıları yazarken, rakip gruplara en ağır eleştirilerle yönelen gazeteci Sırrı Çağlar, İmar Bankası soruşturması kapsamında mali polis tarafından gözaltına alındı.
Yakın dostu olduğunu söyleyen Can Ataklı ise onu ziyarete gitti.
Aynı saatlerde, Ankara'da da, eski BDDK üyesi Kemal Çevik ile yine Star'da bir dönem yazılar yazan Murat Çelik, polisçe gözaltına alınıyordu. Neler olmuştu da, bir bankacılık soruşturması bir takım gazetecilere kadar uzanıyor, uzanabiliyor?
Bu gelişmelerin, geçtiğimiz yıllarda, "elden ele gezinen" değişik murakıp raporları ile ilgisi var mı? BDDK bünyesinde hangi murakıp raporları, hangi kriterlere göre yazılmıştı? Değişik murakıp raporları, birbiriyle dost ve rekabet halindeki gruplara, hangi yollardan ulaşıyor, yahut ulaştırılıyordu?
Ben hayatımda bir tek murakıp görmemiş, biri olarak hep bu sorulara kafa yordum, hep bunları merak ettim. Hala da ediyorum. Çünkü kirlilik bulaşıcıdır! Ah o murakıp raporları! Ne kadarı tarafsız ve objektifti acaba?
Ayrıca şunu da hep birlikte görüp yaşıyoruz: Herhangi bir gazetecinin "ben dürüstüm" demesi yetmiyor.
Gerçekten dürüst olması gerekiyor ve yetiyor.