Gazetecilik ve fahişelik
Abone olReferans Gazetesi yazarı Eyüp Can, gazetecelik ve fahişelik arasındaki ortak noktaya dikkat çekti. Can, bu konuda yetkili olan yetkilileri göreve çağırdı..
İşte Eyüp Can'ın kaleminden ki mesleğin buluştuğu ortak payda:
Türkiye’de çalışma belgesini hala devletten alan iki meslek var;
biri gazeteciler diğeri fahişeler. Biz Başbakanlık'tan alınan "sarı
basın kartı" ile çalışıyoruz, onlarsa İçişleri Bakanlığı’ndan
aldıkları vesikalarla! İğneyi TOBB, TİM ve Sanayi Bakanlığı’na
batırınca çuvaldızı kendimize batırmak farz oldu. Gerçi TOBB
Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve TİM Başkanı Oğuz Satıcı’nın cesur
ve eleştirel çıkışına rağmen Sanayi Bakanı Ali Coşkun sessizliğini
koruyor ama, Türkiye’nin en önemli meslek örgütlerinin çift
cinsiyetli hukuki statüsünü AB sürecine uygun bir biçimde yeniden
düzenlemeye dönük çalışmaların alttan alta başlatıldığı da artık
sır değil. Ankara büromuzdan görüştüğüm arkadaşlar, konuyla
yakından ilgilenen Türkiye’nin sayılı Anayasa Hukukçularından
Burhan Kuzu’nun, adı meclis başkanlığı için gündeme geldiğinden bu
yana ortalıkta görünmemeye özen gösterdiğini söylüyor. Ali Coşkun
ve Burhan Kuzu’nun sessizliğini TİM’in kuruluşunda önemli rol
oynayan dönemin bakanı Ekrem Pakdemirli bozuyor. Pakdemirli gayet
samimi bir biçimde TİM’i fazlasıyla politize olan TOBB’a karşı
alternatif olsun diye kurduklarını Referans’a açıkladı. Yani
dolaylı bir biçimde, ‘TOBB bizim değil diğer siyasi güçlerin
hareket alanı içindeydi, biz de kendi hareket alanımızı genişletmek
adına TİM’in kuruluşuna öncülük ettik’ demeye getirdi. Maksadım
geçmişin tozlu raflarından yeni tartışmalar çıkarmak değil. Fakat
serbest piyasanın en önemli oyuncuları, böylesine politize
amaçlarla kurulunca, üstüne üstlük bir de Anayasa ile ‘kamu kurumu
niteliğinde meslek örgütü’ diye çift cinsiyetli tanımlanınca,
"hünsa-i müşkül" durumdan kurtulmak mümkün olmuyor. Belki
bazılarımız farkında değiliz ama TOBB, Türkiye’nin AB tarafından en
çok muhatap alınan kurumlarının başında geliyor. Müzakere süreci
başladıktan sonra TOBB’un etkinliği ve önemi daha da artacak. Çünkü
Türkiye’de sanayiinin ve ticaretin kalbi, 1 milyon 200 bin üyeye
sahip odalar ve borsalar birliğinde atıyor. Türkiye’nin can simidi
konumundaki ihracatçılar meclisi TİM, daha müzakereler başlamadan
yüzde 70’leri aşan Avrupa ihracatı ile, tüm kamu kurumlarının
önünde gidiyor. Her türlü reform ve AB uyum programının uygulanması
TOBB ve TİM’in hareket kabiliyetine bakıyor. Fakat bu kritik eşikte
bile TOBB hala Anayasanın 133. maddesi ile idari ve mali denetimi
Sanayii Bakanlığına bağlı yarı resmi bir hüviyet taşıyor. Devlet
Bakanı Kürşat Tüzmen, TİM’i Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın bir
uzantısı gibi görüyor. Hatta öyle ki Türkiye İhracatçılar
Meclisi’nde hareket alanının kısılması ihtimaline karşılık
İthalatçılar Meclisi adıyla yeni bir örgütlenme başlattı.
Pakdemirli’nin yıllar önce gerçekleştirdiği TOBB’a karşı TİM
operasyonuna, TİM’e karşı İM’le cevap verdi. Siyasetin gölgesi iş
dünyasını mitoz bölünmeyle;
ithalatçı-ihracatçı-sanayici-borsacı-odacı gibi sanal ayrımlara
sürüklüyor. TOBB ve TİM başkanları ‘biz imtiyazlarımızdan
vazgeçmeye hazırız yeter ki hükümet serbest piyasa ve AB
koşullarında gerekli düzenlemeyi yapsın’ derken, hükümet
yetkilileri ‘sürrel zina tartışmalarıyla’ vakit kaybediyor. Avrupa
Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günter Verheugen müzakerelerin
başlayacağına dair sinyali verdi. Keşke bu sinyal, zina
tartışmalarının gölgesinde değil de, çift cinsiyetli meslek
örgütlenmelerinin daha özerk hale getirilmesi arifesinde
verilseydi. Fakat şimdilik özerkleşme adına somut bir adım yok. Bu
adım atılana kadar iğneyi TOBB, TİM ve Sanayi Bakanlığı’na
batırmaya devam edeceğim. Çuvaldıza gelince, acıtacak ama tüm
meslektaşlarım adına şu basit hatırlatmayı yapacağım. Türkiye’de
çalışma belgesini, yani kimlik kartını hala devletten alan iki
meslek var; biri gazeteciler diğeri fahişeler. Biz Devlet
Bakanlığı’na bağlı Basın Enformasyon Müdürlüğü’nden alınan "sarı
basın kartı" ile çalışıyoruz, onlarsa İçişleri Bakanlığı’ndan
aldıkları vesikalarla! Zinayı suç saymadan önce bu ayıptan
kurtulmamız gerekmiyor mu? Yazı: Eyüp Can Kaynak: Referans
Gazetesi