Rusya’nın Sputnik portalı İngilizce servis ettiği bir sosyal
medya mesajında Hatay’la ilgili bir mesaj verdi, sosyal medyada
zaten kaynağı belirsiz gibi görünmekle birlikte adreslediği
yerlerden nereye ait oldukları belli olan tweetlerle TSK ve Hükümet
aleyhine bir hava yayılmak isteniyordu. Buna bir de Oda Tv’de
yayınlanan istihbaratçı şehitlerimizin açık kimlik bilgileri
eklendi…
Tartışma alevlendi. “Bunların amaçları nedir, ne yapmak
istiyorlar, böyle bir ortamda verdikleri bu haberlerin, attıkları
tweetlerin, savundukları görüşlerin kime ve nasıl bir yararı
olabilir?” soruları sıklaştı.
En son Oda Tv haber portalında Libya’da hayatını kaybettiği
ifade olunan iki istihbaratçı ile ilgili açık bilgiler
paylaşıldı.
Birileri bunu “haber ve gazetecilik başarısı” olarak
değerlendirirken, birileri de “devlet sırlarını ifşa, casusluk,
beşinci kol faaliyeti” gibi görüyor.
Karşımıza “Kim haklı?” sorusu geliyor. Kanunlarımız açık,
istihbarat görevlileri ile ilgili bilgi verilemez. Hayatlarını
kaybetmiş olmaları da bu durumu değiştirmez.
Böylesi bir düzenleme yalnızca bizim ülkemize özgü değil; tüm
dünyada ABD ve AB ülkeleri dahil bazı görevler ve meslekler ve
durumlar için bu türden kısıtlamalar bulunuyor.
Dolayısıyla “haber” olarak olaylara bakanların “gazetecilik
faaliyeti” dolayısıyla bir kişinin özgürlüğünün elinden
alınamayacağı iddiası bu olayla birlikte biraz daha üzerinde
durulup tartışılması gereken bir karakter kazanıyor.
Burada haberi yapan gazetecinin ve sitenin editoryal
sorumluluğunu üstlenmiş kişilerin gözaltı, tutukluluk gibi
durumlarla karşı karşıya kalmalarını tartışmak niyetinde
değilim.
Onların olayları takdim biçimlerine dünya uygulamalarına rağmen
hala gerçeklerden kopuk bakmalarına hayret ediyorum.
Haberci ile istihbaratçının amaçları çoğu zaman örtüşür. O
nedenle de dünyanın pek çok yerinde bilgi kaynağı olarak
gazeteciler kullanıldığı gibi, bilgi toplamaya giden pek çok insan
da gazetecilerin yararlandığı kolaylıklardan yararlanabilmek için
mesleğini gazeteci olarak belirtir ve hatta gazetecilikle de
temayüz etmiş olabilir.
İstihbarat örgütleri eriştikleri bilgilerin pek az bir kısmını
özel çaba ve mesleki icra ile toplarlar, bilginin büyük bir kısmını
ise açık kaynaklar üzerinden temin ederler. Onların işi bir kısmı
özel çabalarla ama çoğu açık kaynaktan gelen haberleri sıradan bir
insandan farklı okumaktır. Okuduklarını da anlamlandırmaktır.
İstihbarat örgütleri medya kaynaklarından sadece bilgi toplamak
için yararlanmazlar, bazen de istedikleri neviden bilgi yaymak için
de yararlanırlar. Gazeteci kendisine gelen enformasyona bir haber
gözüyle bakar ama o haberin kendine gelmesinde muazzam büyüklükte
başkaca çıkarlar söz konusu olabilir.
Türkiye’nin Libya ile yapmış olduğu deniz işbirliği anlaşması
pek çok ülkenin canını sıkmasının ötesinde canını yakıyor.
Böyle bir durumda Türkiye’nin orada şehitler verdiğini, hele
istihbaratçı şehitler verdiğini söylemek, bununla yetinmeyip ismi,
resmi ve her türlü detayları ile olayı anlatmak bir başka anlam ve
mesaj taşır ki, elbette hiçbir ülke böylesi bir örtülü operasyona
izin vermez.
Oda Tv’nin haber müdürü ve yazarı özelinde bir şey diyemem ama
gerçekte şunu onlar da biliyorlar ki, kendilerinin gazetecilik
olarak gördükleri bu işi hiçbir Avrupa ülkesinde yapamazlar ve hele
ABD’de kesinlikle yapamazlar.
Yapmaya kalkıştıklarında birileri tepelerine çöker ve kime o
tepelerine çökeni üzerlerinden kaldıramaz. Oralarda böyle bir
konuda ne mesleki dayanışma, ne siyasi ve sosyal baskı söz konusu
olur…
Gazetecilik faaliyetlerine kısıt getirilmesini asla doğru
bulamayız, demokrasimizin vazgeçilmezi basın özgürlüğüdür. Basın
özgürlüğü kendi özgürlüğümüzdür.
Ancak, bu özgürlüğün savaş ve terör iklimlerinde ulusun genel
çıkarlarının dışına kullanılmasının adı “beşinci
kol”dur.
Algı operasyonlarının da ötesine geçen çok profesyonel bir
mesleki faaliyettir… Orduların dört koldan hücum ettiği
kuşatmalarda bir de içerden propaganda faaliyeti ile sistemi
çökertmenin adıdır beşinci kol… Olaya bir de bu yönü ile
bakalım.