Kişilerin düşüncelerinden dolayı yargılanmasına da,
tutuklanmasına da karşıyım.
Yeter ki toplumun mukaddes gördüğü, canından aziz bildiği
değerlere saldırmasın, hakaret etmesin...
Son dönemlerde bazı kişilerin söylemlerinden ötürü tutuklanması,
düşünce özgürlüğü tartışmalarının yeniden alevlenmesine neden
oluyor.
Tartışma konusu olan kişilerin başında Cumhuriyet Gazetesi muhabiri
Ahmet Şık geliyor. Muhalif kesim, "Ahmet Şık iktidarı
eleştirdiği için tutuklandı" görüşünde...
O zaman gelin hep beraber Ahmet Şık'ın sosyal medya üzerinden
verdiği mesajlara hep birlikte göz atalım.
1 - Tahir Elçi'yi tutuklamak yerine katletmeyi tercih ettiler,
katil sürüsü bir mafyasınız.
2 - Devletiniz teröristtir.
3 - PKK için çalışanlar da gazetecidir.
4 - Rus büyükelçiyi vuran kişi AKP hükümetinin yetiştirip
beslediği El Nusra örgütüne bağlı teröristtir!
5 - ABD ve AB'nin cihatçı teröre karşı müttefikimiz dedikleri
PYD'nin terör örgütü olduğunu kanıtlamaya çalışanlar olağan şüpheli
olmaz mı?
Cumhuriyet Gazetesi'nde MİT tırlarıyla ilgili yazdığı yazıları,
yaptığı haberleri saymıyorum bile...
Hani "Hükümetiniz teröristtir" demiş olsa, muhalif der geçersiniz.
Ama gazeteci dediğimiz bu şahıs, Türkiye Cumhuriyeti Devleti için
"Terörist" diyor.
Yetmiyor, "Katil sürüsü mafya" diyor.
O da yetmiyor, binlerce şehit ailesini rencide etme pahasına terör
örgütü PKK sempatizanlığı yapıyor.
Türkiye'nin Tahir Elçi'yi katlettiğine dair elinde belge var
mı?
Yok!
Peki devletin terör eylemi yaptığına dair bir delilin var mı?
O da yok!
Neye dayanarak bu korkunç iddiaları ardı ardına sıralıyorsun
kardeşim?
E ben gazeteciyim, istediğimi yazar, kafama eseni söylerim!
Yok arkadaş!
İpini koparanın devlete hırlayacağı günler çok geride kaldı. Bu
millet 15 Temmuz'da bu devlet için canını ortaya koydu.
Can Dündar gibi hainler, senin gibi zibidiler istediği hakareti
etsin, istediği iftirayı atsın diye ölüme yürümediler herhalde
değil mi?
****
Gelelim bir başka tutuklanma olayına...
Cumhuriyet Gazetesi'nde staj yapan bir muhabir önceki gün bir
kahvehanede sokağa çıkma ve ayaklanma çağrısı yaptığı gerekçesiyle
gözaltına alındı ve tutuklandı.
Vay efendim neymiş?
Bu gazeteci laiklik çağrısı yapmış diye tutuklanmışmış!
Gazeteci dedikleri genç kadın, DHKP-C'nin hücre evleri olarak
bilinen Halkevleri Üyesi.
Hem de öyle böyle değil.
Savcı Selim Kiraz'ı makamında şehit eden iki DHKP-C'li teröristleri
twitter üzerinden övebilecek kadar gözü dönmüş bir
terörist!
Kahvehanede, "Bu iktidar Deaş'ı destekliyor diye ölüyoruz. Laikliği
savunmak için sokaklara çıkın ve mücadele edin" diyor.
Hatırlarsanız bunlardan bir tane daha vardı. Gezi'de "Atatürk'ün
askerleriyiz" diye yırtınan kırmızı fularlı kızı
hatırlarsınız. "Laikliği savunduğu için dayak yedi" diye haber
bültenlerine konu olmuştu.
Şimdi Kandil'de, Murat Karayılan'ın koynunda laikliği korumaya,
Cemil Bayık'ın yatağında Atatürk'ü savunmaya devam ediyor!
Yaşadığımız dönem böyle bir dönem maalesef...
Biri devlete hakaret ettikten sonra gazeteci kimliğinin arkasına
saklanır. Öteki millete sövdükten sonra üzerine geçirdiği
Atatürk tişörtünün ardına saklanır. Bir diğeri de milleti sokağa,
isyana davet ettikten sonra laikliğin arkasına saklanır.
Böyle gelmiş odlabilir ama bundan sonra böyle gitmeyecek!
Bu işin lami cimi yok!
Devlete baş kaldırmaya cüret eden, sonucuna katlanacak! Kin ve
nefret tohumlarını filizlendirmeye çalışan kim varsa yaptığının
hesabını adalet huzurunda verecek!
Son olarak...
Hakkı ve hakkaniyeti gözetmek adına şu iki konuya değinmeden
geçemeyeceğim.
Madem ki sosyal medya üzerinden halkı kin ve düşmanlığa tahrik
suçu işleyenler bulunup hesap soruyor.
O zaman, Reina'da katledilenlerin arkasından aşağılıkça mesaj
yazan hakem Süleyman Belli'nin de gözaltına alınıp hesap vermesi
gerekiyor.
Aynı şekilde Reina'da ölenler için "Oh olsun" diyenlerin de bulunup
adaletin huzuruna çıkarılması gerekiyor.
Madem ki Barbaros Şansal isimli şebek suç işlediği gerekçesiyle
gözaltına alındı. O zaman kendisini havaalanı apronunda polislerin
arasında darp edenlerden de hesap sorulması gerekiyor.
Medeni bir toplum olduğumuzu iddia ediyorsak, söze sözle cevap
vermeyi bilmemiz, hakkı ve hukuku adalet huzurunda aramayı
öğrenemiz gerekiyor.
Unutmayalım...
Bizim gibi düşünmeyenleri kendimiz cezalandırmaya çalışırsak, iç
karışıklık, iç savaş isteyenlerin ekmeğine yağ sürmüş oluruz.