Gazetecilerden Başbakan'a kıyak
Abone olDoğan, başbakan ve muhalefetteki liderlere sorulan sorulardaki çifte standartta dikkat çekiyor.
Hürriyet Gazetesi yazarı Yalçın Doğan, bugünkü köşesinde,
televizyon programlarına katılan liderlere gazetecilerin yönelttiği
soruları değerlendiriyor.
Doğan, Başbakan'a şeker gibi sorular yöneltilerken, muhalefet
liderlerine sanki rakip partinin sözcüsü gibi yöneltilen
sorulardaki çifte standartı kaleme alıyor.
Doğan Başbakan'a yöneltilen soruları ise şöyle değerlendiriyor:
"Ciddi bir kanalda Başbakan Erdoğan. Aaaaa!.. Şeker gibi sorular!..
Al gülüm, ver gülüm!.. Sen sor, Başbakan projelerini anlatsın!..
Hepimizi nurlu ufuklara taşısın!.."
İşte Yalçın Doğan'ın yazısı:
TV’lerde kurşunlar ve şekerler
PARÇALAMAK için yarış var. Kimi?.. Belediye başkan adaylarını!.. Ya
da siyasal parti liderlerini!.. Hepsini mi?.. Hayır!..
Bazılarını!..
Seçimlere doğru, her zaman olduğu gibi, hemen her akşam, herhangi
bir TV kanalında bir ya da birden çok belediye başkan adayı ile
sohbetler var. Ya gazeteciler ya da o TV kanalında görev yapanlar,
gazetecilerle birlikte adaylara sorular yöneltiyor. Buraya kadar
normal. Anormallik bundan sonra.
Geçenlerde ciddi bir haber kanalında CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal'a sorular yöneltiliyor. Gazeteciler ve TV kanalında görev
yapan arkadaşlar. Baykal'a öyle sorular ki, soru soranlar koro
halinde sanki karşıt partinin sözcüsü gibi!.. Siyasal muhalefet
örneği!.. Kurşun gibi sorular. Zaten bir ara Baykal da sinirleniyor
ve ‘‘Bana CHP'nin projeleriyle ilgili tek bir soru sormadınız, hep
tek yanlı sorular’’ diyerek, sitemini dile getiriyor.
Bu sütunda en çok eleştirilen parti liderlerinin başında Baykal
geliyor. CHP'yi getirdiği nokta belli. Bundan sonrası da parlak
değil. Buna rağmen, sadece tek taraflı sorular, başka amaca yönelik
röportajlara dönüşüyor.
AL GÜLÜM, VER GÜLÜM
Ya da bir başka ciddi haber kanalında bu kez Murat Karayalçın.
Gazeteci arkadaşlar ve o kanalda çalışanlar da, Karayalçın'a tek
yanlı, artık soru filan değil, o da siyasal muhalefet örneği!..
Karayalçın da, tıpkı Baykal gibi, tepkisini gizlemiyor.
Aslında, gerçek gazetecilik bu. Doğru olan bu. Dünyanın her
yerinde, seçime giden politikacıları hallaç pamuğu gibi atmak.
Kıyasıya, üstüne üstüne gitmek. Hiç açık bırakmadan, soru sormak.
En ince ayrıntısıyla.
Ama, tek bir koşulla: Her lidere, her adaya aynı üslupta. Hiç ayrım
yapmadan. Aynı acımasızlıkla, hepsinin üstüne üstüne giderek.
Bizdeki gibi değil!..
Bir başka ciddi kanalda Başbakan Erdoğan. Aaaaa!.. Şeker gibi
sorular!.. Al gülüm, ver gülüm!.. Sen sor, Başbakan projelerini
anlatsın!.. Hepimizi nurlu ufuklara taşısın!..
Bir diğerinde, AKP'nin adayları. Hani, o sorgulama?.. O
acımasızlık?.. Hani, üstüne üstüne gitmek?.. Hiç biri yok. Şeker
gibi sorular. Zaman bol, laf bol. Örneğin, ‘‘sizin ne gibi
projeleriniz var’’ diye soruluyor, AKP adayları da bülbül gibi
şakıyor!..
TV'lerde bu gibi sohbetlerin ilke olarak amacı belli. Adayları
tanıtmak ve ne yapacaklarını anlattırmak. Bunun için çok yönlü
sorular sormak.
Yoksa, oraya çıkıp birilerini dövmek, ötekileri kollamak değil!..
Hele de, belli bir partinin sözcüsü gibi davranarak, öteki parti
adaylarına yüklenmek, TV'de tek yanlı kurşun sıkmaktan farksız.
Ciddi haber kanalları bile, bunu yapıyor. Ve de yıpranıyor.
Sanıyor musunuz ki, halk farkında değil?..
Askeri darbe armağanı
DEMOKRASİYLE yönetilen ülkeler arasında, Türkiyle farklı.
Seçimleriyle farklı. Seçimde uyguladığı barajla farklı.
Türkiye seçimlerde yüzde 10 baraj uyguluyor. Bir partinin Meclis'e
girebilmesi için, Türkiye çapında yüzde 10 barajını aşması
gerekiyor. Bu aziz Türk demokrasisine 12 Eylül askeri darbesinin
armağanı.
12 Eylül öncesinde, Türkiye koalisyonlara muhtaç oluyor.
Koalisyonlar hem güç kuruluyor, hem güç işliyor. Askeri yönetim,
buna tepki olarak, yüzde on baraj getiriyor. Gerçi, yüzde onluk
baraja rağmen, 90'lı yıllar, yine koalisyonlar dönemi.
Ama, artık şu yüzde 10 barajın düşürülmesi gerek. Başka ülkelerde
de var, ama en yüksek yüzde 5.
AB'nin ciddi itirazı var: ‘‘Bazı partiler, bu koşullarda ancak
bölgesel siyaset yapabiliyor, bu da demokrasi açısından
sakıncalı!..’’
Meclis'teki partilerin çıkarına aykırı olmasına rağmen, gerçek bir
demokrasi için, yüzde 10 artık vazgeçmek gerek.