Gazeteciler isyan etti
Abone olEkonomi muhabirleri firmalar ve halkla ilişkiler şirketleri tarafından yapılan ‘muhabir - yazar - müdür’ ayırımına isyan ettiler.
Ekonomi muhabirleri bugün bir bildiri hazırladılar. Bildirinin
içeriğinde son olarak yaşanan bir basın organizasyonu örnek olarak
gösteriliyor. Bursa Yenişehir’de bir fabrikanın açılışı için
hazırlanan organizasyonda yazar ve müdürler ile muhabirlerin
ulaşımının farklı araçlarla yapıldığı vurgulanıyor.
Elbette bu tek örnek değil. Ancak bardağı taşıran örneklerden biri…
Aslında ekonomi muhabirleri birkaç yıldır, bunu tartışıyorlardı.
Ancak ilk kez bir bildiri hazırlayarak bunu da Ekonomi Gazetecileri
Derneği’ne sunmak için harekete geçiyorlar. Yani bu konuda ilk kez
organize hareket ediyorlar.
Verilen örneğin detayında ise şunlar var: Muhabirler 5 saatlik yolu
berbat bir otobüsle gitmek zorunda kaldılar ve sadece açılışı
izlemekle yetindiler. Buna karşılık müdür ve yazarlar şirket
yöneticileri ile daha önceden görüşme imkanı buldular.
Yani haber değeri taşıyan bütün bilgiler muhabirlerden önce zaten
müdür ve yazarlara verilmişti. Doalıyısıyla muhabirler bu kadar
yolu aslında boşa gitmişlerdi.
Yine hazırlanan bildirinin içeriğine baktığımızda; son birkaç
yıldır şirketlerin, ekonomi müdürleri veya yazarlara ayrı
toplantılar düzenleyip, ertesi gün basın toplantısı yaptıkları
vurgulanıyor. En küçük toplantıların bile müdürlere özel hale
getirildiği hatırlatılıyor.
İşte asıl önemli sorun da bu… Aslında gazeteciler ki sadece ekonomi
muhabirleri değil, uzun senelerdir bu sıkıntıyı yaşıyorlardı.
Özallı yıllarda başlayan bu uygulamaya göre politikacı, şirket
sahibi veya üst düzey yönetici direkt olarak gazetenin patronunu,
genel yayın yönetmenini arayarak haber veriyor… bilgiyi iletiyordu.
Dolayısıyla muhabir seviyesindeki ilişkiyi patrona kadar dayandıran
bir sistem gelişti Türkiye’de.
Bu sistemin işlediği Türkiye’de ekonomi muhabirleri de
hazırladıkları bildiride şirket yetkililerinin müdürlere veya
yazarlara yaptığı kapsamlı değerlendirmeyi basın toplantısını
izleyen muhabirlere yapma gereği dahi duymadığını vurguluyorlar.
Yani muhabirler aslında oraya ‘konu figüranı’ olarak gidiyorlar. O
basın toplantısına katılmasalar dahi gazetecilik habercilik
açısından kaybedilecek bir şey olmayacak.
Sıkıntının bir başka boyutu ise “Muhabirler hem şirket yetkilileri
ile kontak kuramıyor hem de sadece rutin basın toplantısını
izlemekle yetiniyor. Muhabirlere bir nevi ikinci sınıf gazeteci
rolü biçiliyor” cümleleriyle özetleniyor.
Bildiride, bu uygulamaların bundan sonraki dönemde, gazetecilik
mesleğinin temel direği olan ‘muhabir’ kavramının gün geçtikçe
önemsiz ve değersiz hale getireceği hatırlatılıyor.