Gazete ve TVlerin sonu mu?
Abone olO ne müthiş güçtü... 20. yüzyıl medyanın en parlak dönemiydi. Ellerinde tutsak izleyiciler vardı. Ya şimdi...
Radikal yazarı Haluk Şahin, medyanın geldiği son
noktayı yazdı... Yazı bir çok gazete ve televizyonun sonun
başında olduğunu tespit ediyor...
"Wall Street Journal yazarı şu saptamayı yapmış:
"İyisi mi, görsel sınırları olmayan bir dünyada yaşamaya
alışalım."
Görsel sınırları olmayan bir dünya!
Yakın tarihlere kadar bu sınırların bekçiliğini
medya mensupları (televizyon habercileri) yapıyorlardı.
'Yayımlayalım-yayımlamayalım, yayımlayalım ama şu
kısmını göstermeyelim' türünden kararlar onların
ayrıcalığıydı.
Kameralı telefonların ve internette izleme sitelerinin varolduğu
bir dünyada oyunun kuralları değişiyor.
Artık kumanda izleyicinin elinde! İnternet sitesinde,
rehinenin kelle uçurulma sahnesini isterse seyrediyor, istemezse
seyretmiyor. (Ne yazık ki, daha çok seyrediyor!)
Medyanın bu alandaki yetki kaybını daha büyük bir resmin içine
yerleştirebilir ve kitle medyalarının giderek küçülmesi ve
etkisizleşmesi sürecinde yeni bir adım olarak
görebiliriz.
Bu medyalar (televizyon, radyo, gazeteler) en parlak dönemlerini
20. yüzyılda yaşadılar. Ellerinde gerçekten 'tutsak
izleyici' kitleleri vardı. O ne müthiş
güçtü.: Siyah/beyaz tek kanallı TRT döneminde ekrana bir
kez çıkmak şöhret olmaya yetiyordu.
Derken, kabloydu, UHF'ti, uyduydu derken televizyondaki kanal
sayısı alabildiğine arttı, internet çıktı, cep telefonları
çok marifetli zamazingolar haline geldiler.
Tek merkezden çok kişiye tek yönlü haber gönderilen dikey
kitle iletişimin yerini, çok yerden çok yere mesaj gönderilip
alınan yatay iletişim almaya başladı.
Günümüzün gençlerinin çoğu haberleşme gereksinmelerini
internet ve onunla bütünleşen cep telefonlarından
sağlıyorlar. Kitle medyaları onlar için pek önemli
değil.
Mesaj üretip göndermekte ve almakta ara kademeler devreden
çıkıyor.
Bunun birçok yararlarının yanı sıra çeşitli
sakıncaları olacağına kuşku yok. Bu sakıncalardan bazılarını
Saddam Hüseyin'in idam görüntülerinin
yayımlanmasından sonra yaşayarak gördük, göreceğiz.
Görsel sınırları olmayan bir dünyada yaşamayı mecburen
öğreneceğiz