Gazete ve halkın gücü
Abone olEmre Aköz, ABD'li Pulitzer'in New York World gazetesiyle halkın desteğini nasıl sağladığını yazdı. Aköz'ün yazdıkları tam bir gazetecilik örneğiydi.
Sabah Gazetesi yazarlarından Emre Aköz, başlıklı yazısında
ABD'da yaşanan bir gazetecilik başarısını anlattı. Umarız yaşanan
bu olay Türkiye'deki gazeteler tarafından örnek alınır.
Almanya'da yayınlanan Bild gazetesinin Yayın Yönetmeni Kai
Diekmann, meslektaşlarına şöyle bir tavsiyede bulunmuş: "Halkın
duygularına tercüman olun. İnsanlar artık kalpleriyle karar
veriyor. Duygulara hitap ederek tsunamizedeler için beş günde 40
milyon euro topladık." Bu sözler bana ABD'nin efsanevi
gazetecilerinden Joseph Pulitzer'i hatırlattı.
1860'larda Fransa, bugün 'Özgürlük Heykeli' dediğimiz devasa anıtı
yapıp ABD'ye hediye etmeye karar veriyor. İş uzuyor. 20 yıl sonra,
1885'te heykel bitiyor.
Ama bu kez New York'ta sorun baş gösteriyor. 'Liberty Adası'na bir
kaide hazırlanması gerekiyor. Pahalı bulunduğu için zenginler bu
işte yan çiziyor.
İşte tam bu noktada Pulitzer'in New York World gazetesi harekete
geçiyor. Halka, "Onlar vermezse gereken 250 bin doları (günümüzün 2
milyon doları) biz aramızda toplarız" diyor Pulitzer. Büyük bir
kampanya açıyor. Buna işçiler ve yoksullar dahi katılıyor. Yarım
dolarlık bağış dahi kabul ediliyor.
Bu arada rakipleri Pulitzer ile dalga geçmeye çalışıyor. Ama halkın
gazetenin ve halkın samimiyetini görünce vazgeçiyorlar. Çünkü bu
girişimi eleştirmenin kendilerine zarar vereceğini anlıyorlar.
Ayrıntılar bir yana... Para kısa sürede toparlanıyor. Kaide
hazırlanıyor. Ve Özgürlük Heykeli'nin açılışı 1886'da yapılıyor.
Burada iki önemli nokta var:
1) Pulitzer aslında bu parayı tek başına verecek güçteydi. Ama
halkı işin içine katmayı tercih etmişti. Böylece hem gazetesinin
satışı artmıştı, hem de halktaki birlik ruhu kabarmıştı.
2) Günümüzden bakıldığında ' duygusallık' dediğimiz şeyin ardında
esaslı bir mantık, bir akılcılık da olduğunu görüyoruz. Şimdi ABD
ya da New York dendiğinde hemen aklınıza Özgürlük Heykeli gelmiyor
mu? Çok önemli bir simge değil mi bu heykel? Hem gurur kaynağı, hem
de para! Ben halkın her dediğinin, her arzusunun, her hissinin
'doğru, iyi, güzel' olduğuna inanmam. Ancak halkın dediklerine
kulak vermeyen bir yönetimin nihayetinde başarısız olacağını da
bilirim. Önemli olan, duygusallık gibi görünen davranışın ardında
yatan rasyoneli bulup çıkarmak.
Kıssadan hisse sorusu: Acaba kentin kilometrelerce ötesine, ıssız
bir adaya dikilecek devasa bir derviş heykeli için İstanbul halkı
harekete geçer mi?
Not: Pulitzer'in yaşam öyküsünü Jacques Bertoin'in kitabından
(Remzi Yay.) okuyabilirsiniz.
YAZI:Emre AKÖZ