Gazete köşeleri babamızın malı mı?
Abone olMedyanın genç kalemlerinden Kürşat Başar, 'eski sorulara yeni cevap' aradığı köşesinde gazete köşelerinin 'babamızın malı olmadığı'nı yazdı.
Akşam Gazetesi'nin 'genç kalemleri'nden Kürşat Başar, köşe
yazarlarını konu edindiği yazısında deyiş yerindeyse, çalıştı ve
ortaya ufuk açıcı bir yazı çıktı:
Medya savaşları' bir dönemin en çok geçen kavramlarından biriydi.
Basında rekabet bizde daha çok basın gruplarının birbirine
ellerindeki tüm silahları kullanarak saldırması şeklinde yaşanır.
Bu savaşta, patronların ağzından yazan yazarlar çıktı, onlara
tetikçi yazar denildi, gazeteler yalnız manşetlerinden değil
köşelerinden de farklı imzalarla bu savaşta saf tuttu.
Televizyon kanalları birbirlerine, patronlarına hatta onların
ailelerine saldırdı.
Ne yazık ki bu anlayış zaman içinde birbirine karşı inanılmaz
iddialar ortaya atan, belden aşağı vuran gazetelerin,
televizyonların tümünün yara almasına, halk önünde güven
kaybetmesine neden oldu.
Bu durum en çok, medyayı her konuda günah keçisi ilan eden ve
yaptıkları rezaletlere mazeret olarak kullanan politikacıların,
haber konusu olan sahtekarların, dolandırıcıların işine yaradı.
Gazete okuru bu kavgalara hem söylenir hem de ilginç bir biçimde
büyük heyecanla izler. Hatta medyayla ilgili gelişmeleri, olayları,
dedikoduları yazan internet sitelerinin bile medyayla hiç ilgisi
olmayanlarca sıkı takip edildiğini söylersem yalan olmaz.
Yazarlar arasında çıkan kavgaları, polemikleri de okuyucu büyük
ilgiyle izler. Hatta bir zamanlar ünlü bir yazar dostum bana, daha
çok okunmak ve ilgi uyandırmak için bunun şart olduğunu, ara sıra
böyle oyunlara başvurmak gerektiğini açıkça söylemişti.
Ne gariptir ki, bizde kalem, kötüyü yazarken, kavgaya tutuşurken
daha da cerbezeli bir hal alır, iyi bir yazı yazmaya, birilerini,
birilerinin yaptıklarını övmeye eli varmayanlar, onları yerden yere
vurmaya gelince edebiyatın doruklarına tırmanır.
Farklı gazetelerin yazarlarının birbirleriyle olan polemikleri
basın tarihimizin eski dönemlerinde de vardı. Son zamanlarda farklı
gazeteler bir yana aynı grubun hatta aynı gazetenin yazarları,
yöneticileri de birbirleriyle kavgaya tutuşmaktan çekinmiyor.
Bu tür polemikler zekaya dayanıyorsa, bir espri düzeyi
tutturuyorsa, önemli bir fikir alışverişine imkan tanıyorsa okuyucu
için de keyifli yazılar ortaya çıkartır.
Bazen bir gazetenin yazarı, görüşlerini açıklama imkanı
kısıtlandığında, yönetim tarafından sansüre uğradığını ya da
uğrayacağını hissettiğinde bir anlamda kendi okurlarından yardım
istemek için de böyle yazılar yazabilir. Bazı gazetelerde,
gazetenin yayın çizgisine tümüyle ters düşen yazarların kimi zaman
doğrudan yayın yönetmenini hedef alan yazılar yazdığını da
gördük.
Kitle gazetelerinin, tek bir bakış açısıyla, bütün yazarlarının
aynı şeyleri savunduğu bir misyon dergisi mantığıyla hazırlanmasına
karşı olduğum için bu tür uygulamalar bence yanlış değil. Aksine,
gazetelerin daha renkli, farklı görüşlerin birarada bulunduğu ve
okurlara seçenekler sunulduğu bir ortam haline gelmesine yardımcı
olduğunu düşünüyorum. Eğer ille de bütün yazarların istediğiniz bir
fikri, istediğiniz bakış açısını savunduğunu görmek istiyorsanız
gidip o tür bir gazete alabilirsiniz. Zaten böyle gazeteler de
var.
Ama eğer bu polemikler, bir tartışmanın, ortaya yeni fikirler
koymanın, bir fikir çatışmasından yeni bakış açıları çıkartmanın
aracı değil de yalnızca iktidar savaşları nedeniyle yapılıyorsa,
hakaretler ve aşağılamalardan ibaretse, belli kişilerin mevki,
makam ve çıkar hırsları nedeniyle yazılıyorsa durum değişir.
'Bu köşeler babamızın malı mı?' sorusunun cevabı 'hayır'dır. Ama
asıl soru, 'peki kimin malı?' sorusudur. Onun da cevabı: 'Kamunun
malı'dır.
Yazı: Kürşat Başar
Kaynak: