Gazete başlıklarında Saddam var
Abone olSaddam Hüseyin'in ilk duruşması, İngiltere'de neredeyse tüm gazetelerin ilk sayfasını kaplıyor. İşte İngiliz ve dünya basınında dün yer alan haberlerinden özetler;
Manşetlerden bir kaçı şöyle: Daily Telegraph "Saddam: Suçlu
değilim" Guardian "Ben Irak'ın Cumhurbaşkanıyım. Bu mahkemeyi
tanımıyorum" Independent Kafesteki diktatör Times Davada hayatı söz
konusu, ama Saddam ilginin keyfini sürüyor Gazeteler, Saddam
Hüseyin'in mahkeme salonunda "meydan okur ve kibirli" bir tavır
sergilediği görüşünde birleşiyor. Independent, "başlamasından 3
saat sonra duruşma aniden ve basit bir gerekçeyle- korku yüzünden
durdu" diye yazmış ve davayı 2. Dünya Savaşı sonunda savaş
suçlularının yargılandığı Nürnberg Davası'yla karşılaştırmış.
"Duruşma Nürnberg Davası'ndan oldukça farklı; çünkü korkmuş görünen
sanık değil savcılık. 30 - 40 kadar tanık intikam korkusuyla
mahkemeye gelemedi." "Televizyonlar sadece bir yargıcın yüzünü
gösterebildi. Irak hükümeti ve Amerikalılar yargıçlar heyetine
Süleymaniyeli Kürt Rızgar Muhammed Amin'in başkanlık etmesini
istemiş olamazlar. Çünkü pek çok Iraklı, her Kürdün Saddam'a karşı
önyargılı olacağını düşünebilir. Ama muhtemelen Kürt olmayan diğer
yargıçlardan hiçbiri, bu işi üstlenmek istemedi." Daily Telegraph,
yargıç Rızgar Muhammed Amin'den övgüyle söz ediyor. "Ölçülü
davranan ve asla sesini yükseltmeyen yargıç, yaramaz bir öğrenci
karşısındaki sabırlı müdür gibiydi" diyor. Yargıcın Süleymaniye'de
bağımsız kararlar vermesiyle tanındığını aktaran gazete buna örnek
olarak yeri geldiğinde Kürt yetkilileri de mahkum etmekten
çekinmemesini gösteriyor. Meşruiyet hükmünü halk verecek Aynı
gazetede yazan John Keegan, "bir devlet başkanının yargılanması ,
hep yargının yetkisinin son noktasına dek sorgulandığı bir durum
olagelmiştir." diyor ve şöyle devam ediyor: "Her gün her ülkede
davalar devlet adına açılmaktadır. Bu nedenle her sistemde, sanık
konumuna gelmiş bir devlet başkanı, 1649'da İngiltere Kralı I.
Charles'ın parlamento önünde yaptığı gibi, mahkemenin meşruiyetini
sorgulayabilir." Sonuçta I. Charles'ın da idam edildiğini anımsatan
Keegan, meşruiyet tartışmasında son kararı halkın vereceğini
söylüyor. "Akademisyen hukukçuların Nürnberg sürecinin yasallığı
konusunda da şüpheleri vardı. Ama neyse ki, sokaktaki adam mahkeme
ve kararını, Hitler'in ayakçılarının layığını bulduğunu düşünerek
kabul etti. Şimdi önemli olan, bugünkü sokakların da Saddam
hakkında mahkemeyle aynı hükmü vermesini sağlamaktır." Financial
Times'ta yazan Amerikan Barış Enstitüsü hukuk uzmanı Laurel Miller
ise "mahkemenin kusurları olabilir ama bu adil olmadığı anlamına
gelmiyor" görüşünü savunuyor. "Adalet isteyenler öncelikle
mahkemenin bunu yapabilmesine yardım etmeliler" diyen Miller, başta
Birleşmiş Milletler de olmak üzere, İngiltere ve Avustralya hariç
hiç bir batılı ülkenin mahkemeye tavsiye ya da eğitim desteği
vermediğini, adeta boykot uyguladığını belirtiyor. Sorun ölüm
cezası ise, Afganistan'da da ölüm cezası var ama uluslararası
toplum bu ülkeye yardım ediyor diyen Miller, Iraklı yargıçlara bu
durumu kırmak için yabancı danışmanlar davet etmeyi öneriyor.
Kaçırılan buhabir için kaygılar Guardian muhabiri Rory Carroll'ın
dün Bağdat'ta kaçırılması da tüm gazetelerde yer buluyor. Guardian
"Kuzey İrlanda'da yılın genç muhabiri" ödülünü almış olan,
İrlandalı gazetecinin, "mahkemenin gidişatı konusunda Iraklı bir
aileyle mülakat yaptıktan sonra" kaçırıldığını anlatıyor. Bu
aileyle teması ise Mukteda es Sadr'ın Bağdat'taki temsilciliği
sağlamış. Ocak ayından bu yana Irak'ta görev yapan 33 yaşındaki
muhabiri için kaygı duyduklarını belirten Guardian, kendi de bir
gazeteci olan baba Joe Carroll'ın "serbest kalmasını umuyor ve
bunun için dua ediyoruz" sözlerini aktarıyor. Guardian başyazısında
ise miletvekillerini bugün Avam Kamarası'na gelecek bir yasa
tasarısını desteklemeye çağırıyor. Eski bakanlardan Clare Short'un
hazırladığı tasarı, hükümetin askerleri yabancı bir ülkeye sevketme
kararı için önce parlamentodan onay almasını şart koşuyor. "21.
yüzyılda hiç bir şey savaşa gitme kararından daha önemli olamaz.
Tasarıya tüm partilerden detek veriliyor. Fakat asıl mesele yarın
Avam Kamarası'nda yeterli çoğunluk sağlanması. Çünkü bugünlerde
milletvekilleri cumaları parlamentoya uğramaya alışık değil. Ama bu
hafta en azından 100 kişi, bunu yapmalı." Suriye'ye baskı artıyor
Independent, Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa'nın, Lübnan eski
başbakanı Refik Hariri'ye yönelik suikast ardından Suriye'ye
yaptırım uygulanması için harekete geçtiğini yazıyor. Gazeteye göre
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne suikast hakkında yarın
sunulacak raporda, Suriye'nin bombalı saldırıya suç ortaklığı ve
yardım ettiği suçlaması yer alacak. Ayrıca, üst düzey Suriyeli ve
Lübnanlı yetkililerin de cinayetle suçlanması bekleniyor. Suriye
Cumhurbaşkanı Beşar Essad ise rapor öncesinde Alman Die Zeit'a
verdiği mülakatta "Yüzde yüz masumuz" diye konuştu. Hazırlanan
tasarılardan birisi Hariri suikasti konusunda Suriye'den hesap
sormayı amaçlıyor. Soruşturmanın genişletilmesi de gündeme
gelebilir. İkinci bir tasarıyla ülkeye, Lübnan'daki Filistinlilere
silah aktardığı gerekçesiyle yaptırım uygulanması isteniyor. Mısır
ise bölgedeki gerilimi düşürmek için çalışıyor. Mısır dışişleri
bakanı, konuyu görüşmek üzere Moskova'ya giderken 'Mısır'ın
istediği son şey bölgede yeni bir gerginlik' dedi. Independent bu
tasarıların gelecek haftadan itibaren görüşülebileceğini
belirtiyor. Daily Telegraph Afganistan'daki İngiliz askeri
sayısının iki katına çıkabileceğini belirtiyor ve bunu
"Hollandalıların pek istikrarlı olmayan Helmand vilayetine asker
göndermek istememesiyle açıklıyor. Gazeteye göre durum böyle devam
ederse baharda bölgeye ikinci bir İngiliz tugayı daha
sevkedilebilir. Bu durum da Irak'ta sekiz bin asker bulunduran
İngiliz ordusunu iyice zorlayabilir diyor gazete... Financial
Times, seçime hazırlanan Azerbaycan'da gerginliğin tırmandığına
dikkat çekiyor. "Hükümetin kabinedeki en önde gelen reformcu olan,
Ekonomi Bakanı Ferhad Aliyev'i tam da üst düzey bir Amerikalı
diplomat görüşmeler için gelirken görevden alması gerginliği
artırdı." "Aliyev, ülkedeki en büyük benzin istasyonu zinciri olan
Azpetrol'ün işletmecisi olan kardeşi Refik Aliyev ile birlikte
gözaltına alındı. Muhalif siyasetçiler liberal Aliyev kardeşlerle
sertlik yanlılarının gitgide artan anlaşmazlık içinde olduğunu
belirtiyor. Bu gelişmeler ülkenin petrol gelirlerini artıracak Bakü
Ceyhan boru hattının da açılışı öncesine rastlıyor." Gazete Aliyev
kardeşlerin Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile akrabalığı olmadığının
da altını çiziyor. Guardian İngiliz işverenlerin enerji krizi
uyarısına yer veriyor sayfalarında. İşverenlerin başkanı Sir Digby
Jones'a göre ülkede doğal gaz stokları yetersiz ve korkulduğu gibi
soğuk bir kış kapıdaysa ve sıcaklıklar bir hafta süreyle sıfırın
altında seyrederse kriz yaşanabilir. Jones'a göre bu durumda
sanayiiye yönelinmesi ve mesai saatlerinin kısaltılması şart
olabilir. İran'dan 'gayrıresmi ambargo' Guardian, İran'ın sessiz
sedasız İngiltere'ye ticaret yaptırımı uygulamaya başladığını
yazıyor. Gayrıresmi uygulama doğrultusunda İran İngiliz malları
almıyor. İngiliz dışişleri bu uygulamayı açıklığa kavuşturmaya
çalışıyor. Aynı uygulama Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu
Konseyi'nde İran'ın BM'ye sevki yönünde tavır koyan Güney Kore, Çek
Cumhuriyeti ve Arjantin'e de uygulanıyor. İngiltere, İran'a yılda 1
milyar dolarlık mal satıyor. İngiltere'den herkese aşı Kuş gribi
ile ilgili gelişmeler geniş yer bulmaya devam ediyor. İngiliz
hükümeti altı ay içinde 60 milyon doz aşı hazır olması için
harekete geçti. Nihai hedef 120 milyon aşı, yani herkese iki doz
aşı sağlanması. Financial Times bu amaçla ihaleye açılacak "uyur
sözleşme"lerin "üreticilere gerektiğinde üretim yapma" imkanı
sağlayacağını anlatıyor. Yani hükümet şirketlere hazırlık yapmaları
için şimdi ödeme yapacak, hastalık ortaya çıktığında da aşıya en
kısa zamanda ve öncelikli olarak kavuşacak. Independent, özellikle
Dünya Sağlık Örgütü yetkililerinin Çin'den gelen vakalarla ilgili
haberlere kuşkuyla baktığını belirtiyor. Habere göre yetkililer
salgının gerçek boyutlarının gizleniyor olmasından endişe ediyor.
Gazete başyazılarından birisini kuş gribine ve patent
tartışmalarına ayırmış. "Tüm dünyada talebi patlayan Tamiflu
salgına karşı yegane savunma değil. Ama tercih ediliyor çünkü
depolanıp kullanılması kolay. Belirtiler başlar başlamaz beş gün
günde iki kez birer hap alınması hayat kurtarıyor." Tamiflu
satışları son 3 ayda ikiye katlandı ve üreticisi Roche'un karı
yüzde 20 arttı. Roche üzerinde patent haklarını gevşetme basksı
artıyor. Ancak şirket bunu yarın bile yapsa bir şirketin dünya
pazarı için üretime geçmesi bir yıoldan fazla sürer." "İngiltere
120 milyon doz sipariş etmeye hazırlanıyor. Peki ya dünyanın geri
kalanı?" diye soran gazete, bir kürü 16 sterlin (yaklaşık 38,5 YTL)
olan ilacın pek çok gelişmekte olan ülkenin alım gücü dışında
kaldığına vurgu yapıp şu formülü öneriyor: "Şirket İngiltere gibi
alım gücü olan ülkelere iskontolu satışla yine makul bir kar etsin.
Ama alamayacak olanlara da çok büyük iskontolarla ilacı sağlasın."
Times kanser için "mucize ilaç" olarak nitelenen Herceptin adlı
ilaçla ilgli gelişmeleri ilk sayfasından veriyor. "Dünyanın en
güvenilir tıp dergisinde yayımlanan bir yazıda ilacın sonuçlarından
"çarpıcı" diye söz ediliyor. Başbakan da bu ilacın İngiltere'de
daha hızlı piyasaya sürülmesi gerektiğinde ısrarlı." "Araştımalara
göre meme kanserinde cerrahi müdahaleden sonra Herceptin alan
kadınlarda sorunun ilk 2-3 yılda nüksetmesi ihtimali ortadan
kalkıyor." Financial Times ise İngiltere'deki yeni babalık izni
planlarını ilk sayfasına taşımış ve 3 ay ücretli izin öngören
planın işverenlerden büyük tepki çektiğini belirtiyor. Plana göre
yeni baba olmuş bir çalışan, partneri dokuz aylık ücretli annelik
izninin tamamını kullanmamayı seçerse, 3 ay ödemeli izin
alabilecek. İşverenler bunun hem işgücü kaybı, hem de ödeme yönüyle
üzerlerine büyük bir yük getireceğinden şikayetçi. BBC