GATAnın tek türbanlısı
Abone olGATA'da tedavi gören Dışişleri Bakanı Gül için hastane kamusal alandan 'insanı alana' dönüştü.
GEÇTİĞİMİZ hafta, "siyasi semboller"in yarattığı çok özel bir
"hastane diplomasisi" yaşandı.
Belki ilk bakışta çok normal bir olaydı. Ama perde arkasına girince
değişti. Herkesin kendisine ders çıkartabileceği çok özel bir olaya
dönüştü.
Aslında bu olayı yazıp yazmamayı çok düşündüm. Ama sonra kendi
kendime şöyle dedim:
- Yaz bu olayı. Yaz, çünkü en hassas, en kritik olayların bile
krize dönüşmeden nasıl aşılabildiğini gösteriyor. Devletin
zirvesinde bile bazen hoşgörünün, nasıl "manevi bir sihir" gibi
krizleri çözebileceğini anlatıyor. Bu yüzden yaz.
GÜL DUYGULANIYOR
Şimdi gelelim olaya.
Gülhane Askeri Hastanesi’nin 7’nci katı komutanlara ayrılmış...
Gül de Başbakan Yardımcısı olarak o bölüme yatıyor. Kulağında ciddi
bir ağrı var. Ve daha yattıktan hemen sonra Genelkurmay Başkanı
Org. Özkök ziyaretine geliyor. Komutan asansörden sonra hemen
karşıdaki özel bölüme geçiyor. Sıcak bir karşılama, geçmiş olsun
dilekleri ve kısa bir sohbetten sonra komutan ayrılıyor. Gül’e
müthiş bir ilgi var. Yani o gün Şemdinli iddianamesiyle kamuoyuna
yansıyan gerilimden eser yok. Kriz, devletin zirvesini kasıp
kavuruyor. Asker hükümeti de içine alan sert açıklamalar
yapıyor.
Ama bu gerilim Başbakan Yardımcısı Gül’ün yattığı kata giremiyor.
Kelimenin tam anlamıyla asker Gül için seferber oluyor. Hastalığın
bütün detayları çok özel cihazlarla inceleniyor. Kulak zarındaki
incelmenin ölçümü yapılıyor. Yırtılmanın boyutu tespit ediliyor. Ve
elbette Gül, bu durum karşısında oldukça duygulanıyor.
SANCI BAŞLIYOR
Aynı dakikalarda 7’nci kata bir haber ulaşıyor. Gül’ün eşi
Hayrünisa Hanım doğal olarak kocasını ziyaret etmek istiyor.
Ve işte bu noktada sancı başlıyor.
Çünkü Gülhane Askeri Hastanesi’ndeki bu bölüme türbanlı birisinin
girmesi sorun yaratacak. Çünkü yasak...
Herkes biliyor ki, Gül’ün eşi türbanlı.
Ne olacak şimdi?
Hayrünisa Hanım nasıl girecek içeri?
Ortada bir gerçek var. Abdullah Gül hastanede ve elbette eşi de
yanında olmak istiyor.
Diğer gerçek ise orası bir kamu alanı ve türbanlı kimse
alınmıyor.
ORG. KÜPELİ ORADA
Bu sırada orada yatan başka komutanlar olduğu hatırlatılıyor.
Örneğin 742 No’lu odada emekli Org. Fikret Küpeli fıtık ameliyatı
olmuş yatıyor. Hemen yanında emekli Org. Emin Başer’in eşi mide
şikayetiyle gelmiş.
Peki böylesine hassas, böylesine insani boyutu olan bir durumda
türban gerilimi yaratmak doğru mu?
Gül’e gösterilen bunca ilgi, ihtimam böyle bir nedenle kırgınlığa
dönüşebilir mi?
Elbette dönüşebilir.
Çünkü uygulama açık. Kısa bir sancı yaşanıyor. Telefonlar
çalışıyor. Hiyerarşik olarak yukarı doğru durum anlatılıyor. Ve çok
kısa bir sürede mesele çözülüyor. Kırgınlığın, karşılıklı üzüntünün
kenarından dönülüyor.
Kriz eşikte kalıyor.
İyi niyet, ev sahipliği ve elbette ki Gül’ün yıllara yayılan o
pozitif enerjisi kırgınlığa izin vermiyor.
Asker ani bir refleks göstererek karar alıyor...
Bayan Gül, hasta eşini görebilmeli...
İNSANİ ALAN...
Ve böylece Hayrünisa Hanım, komutanlar bölümüne alınıyor. Ama bu
gizlilik "bir kaçamak gibi" değil, iyi niyetli bir yaklaşım olarak
sergileniyor.
Bayan Gül, 7’nci kata eşinin yanına alınıyor. O sırada orada olan
bazı komutanlar Bayan Gül’ün geldiğini görüyorlar. Hiçbir tepki
yok. Tam tersine çizgileri iyi belirlenmiş bir nezaket var. Hatta
orada bulunan Org. Küpeli, Gül Ailesi’yle sohbet ediyor. Karşılıklı
geçmiş olsun dilekleri sunuluyor.
Böylece kırgınlığa izin verilmiyor.
Belki de kurulduğundan bu yana Gülhane Askeri Hastanesi’nin
komutanlar bölümüne ilk kez bir AKP’li bakan yatmıştı. Gül,
kendisini askere emanet etmişti.
Böylece "insani alan", "kamusal alan"ın üzerine çıkmıştı.
Ve en ilginci bu kısa duraklama Gül Ailesi’ne hiç
hissettirilmemişti.
Bu durumu daha sonra GATA’da üst düzey görev yapan bir komutana
soruyorum...
İNSANİ PRENSİP
Aldığım cevap şu:
- Fatih Bey, ben size Sayın Bakan’ın eşi geldi diyemem. Ama biliniz
ki burası bir kamu alanıdır ve siyasi sembol olarak gördüğümüz
türbanlı kimse alınmaz. Öyle gelenler de nizamiyede uyarılıp
türbanın başörtüsü halinde takılması için rica ediliyor. Ancak
içeri bu şekilde alınıyor. Hele komutanlar katına türbanlı giriş
olmaz. Ama tabii bir bakanımızın eşi belki de kalabalık olmayan bir
saatte gelmiş olabilir. Bu da sonuçta insani bir durumdur.
Evet, eminim Gül kendisine gösterilen bu ilgi ve incelik karşısında
duygulanmıştır. Ben buna hayatın "özel ilişkiler bölümü" diyorum.
Ve bu bölümün çoğu zaman yasaların da, yönetmeliklerin de üzerinde
olması gerektiğini düşünüyorum.
ÖDÜN DEMEK YANLIŞ
Olaya askerlerin açısından bakınca şöyle diyebiliriz:
- Bu olay askerlerin prensiplerinden ödün verdiği anlamına
gelmemeli. Onların prensipleri Türkiye Cumhuriyeti’nin prensipleri
olarak oturmuş. Ama meselenin bir de insani prensipler bölümü var.
Demek ki asker her durumda katı olmuyor. Demek ki, iktidarla asker
arasında köklü ve keskin bir gerilim yok. Demek ki, en ağır krizler
bile "insani prensipler" açısından değerlendirilebilirse çok farklı
bir boyut kazanabilir.
Hatta aşılabilir...
’Baba’sız başlamak istemedim
GÜNİZ Sokak olmadan bu sayfaya başlamak istemedim. Bunca olay,
bunca kriz, acaba Demirel’e göre durum neydi?
- Sayın Cumhurbaşkanım, Güneydoğu’daki olaylara ne diyorsunuz?
Terör bu ülkedeki büyük kitleye lanet olsun kurtulalım bunlardan
dedirtmek istiyor. Tahrik var.
- Yani?
Yani Kıbrıs psikolojisi gibi. Ver kurtul gibi.
- Bu olabilir mi?
Olmaz tabii. Öbür tarafında da milleti birbirine düşürmek var.
Mağduru oynamak istiyorlar. Hükümetin çok dikkatli olması lazım.
Durum barut fıçısı gibi. Ama bu olayların en önemli yanı geçmişi
hatırlatmasıdır. 10 binlerce şehidin verildiği geçmişi. Ben görevi
devreden bıraktığım mektupta, benden sonra gelen cumhurbaşkanına ve
başbakana durumu ilettim. Sıkı takip gerektiğini söyledim.
- Peki neden tekrar ateşi yükseldi bu terörün?
Bakın 1 Mart Tezkeresi’nde Türkiye yanlış yaptı. Şimdi kendi
kontrolü olmayan bir K. Irak var. Musul var... ABD bunu unutmuş
değil. Kandil Dağı’na müdahale edelim diyorsunuz, olmaz diyor. Her
şey oradan besleniyor. Yarın orada bir devlet durumu olursa daha
kötü sonuçlar olur.
Demirel’le çok uzun bir sohbet yaptık. Gerçekten çok derin
analizler yaptı. Bunları herkesin okuması gerekiyor. Detayları
sonra aktaracağım. Ama şimdilik şu cümle yeter:
"Güneydoğu’daki olaylara siyaset üstü bakmak zorundayız. Yani bu
olay hükümete bir gol olarak görülmemeli..."
Haber: Fatih Çekirge
Kaynak: