Gariboğlu: Ben çete mağduruyum
Abone olTürkbank ihalesiyle ilgili yargılanan Hayyam Gariboğyu çete suçlamalarını reddetti. Gariboğlu: ''Çete beni tehdit etti. Ben çete mağduruyum" diye konuştu.
Türkbank ihalesine fesat karıştırdıkları ve cürüm işlemek
amacıyla teşekkül oluşturdukları gerekçesiyle 5 sanık hakkında
verilen mahkumiyet kararının temyiz duruşması Yargıtay'da yapıldı.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi'ndeki duruşmaya, sanıklar Hayyam Garipoğlu
ve Mehmet Kocabaş katılırken, diğer sanıklar Korkmaz Yiğit, Erol
Evcil ve Mustafa Kefeli katılmadı. Bu sanıkların avukatları
duruşmada hazır bulundu. Sanık Korkmaz Yiğit'in avukatı Fehmi
Demir, Türkbank ihalesinin çok şeffaf bir şekilde yapıldığını,
Tasurruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) 251 milyon dolar değer
tespit etmesine karşın, Yiğit'in 600 milyon dolar teklif verdiğini
söyledi. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'ın TBMM Soruşturma
Komisyonu'na verdiği ifadede, ''İhaleyi kim alırsa alsın, Alaattin
Çakıcı haraç almak istiyordu'' dediğini ifade eden Demir, Yiğit'in
verdiği fiyatın bankanın değerinin 3 katı olduğunu söyledi. Davada
dinlenen 30 sanığın hiçbirisinin çete tarafından tehdit edildiğini
söylemediğini ifade eden Demir, Yüce Divan'daki davada dinlenen
tanıkların da tehdit olduğu yönünde bir açıklamada bulunmadıklarını
savundu. ''ZAMAN AŞIMI SÜRESİ DOLDU'' Yiğit'in avukatı Köksal
Bayraktar da, usul ve esasa yönelik itirazlarda bulundu. Davada
zaman aşımı süresinin dolduğunu savunan Bayraktar, Yiğit hakkında
Beyoğlu Ağır Ceza Mahkesi'nde, TCK'nın ''Cürüm işlemek için çete
oluşturmak'' suçunu düzenleyen 313. maddesinden açılmış davada
beraat kararı verildiğini ve bu kararın da 8. Ceza Dairesi'nde
onanarak kesinleştiğini söyledi. Aynı suça iki ayrı dava açıldığını
ifade eden Bayraktar, müvekkiliyle Çakıcı arasında ilişkiyi
gösterecek herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığını, tanık
anlatımlarının da aksini kanıtlamadığını söyledi. İhaleye 5
firmanın girdiğini, en yüksek teklifi müvekkillinin verdiğini
anlatan Bayraktar, müvekkilinin, Çakıcı'nın ihale sürecinden
uzaklaştırılması için dönemin Başbakanına ve Devlet Bakanına
talepte bulunduğunu kaydetti. Avukat Köksal Bayraktar, yapılan
ihale sonucunda devletin herhangi bir zarar görmediğini belirterek,
suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığını öne sürdü ve
verilen mahkumiyet kararının usul ve esastan bozulmasını istedi.
EVCİL'İN AVUKATININ SAVUNMASI Sanık Erol Evcil'in avukatı Kemal
Kumkumoğlu da, iddia ve hükmün, Evcil'in Türkbank'tan 1996'da
aldığı ileri sürülen kredi borçlarının sildirilmesi ya da daha iyi
koşullarda ödenmesini sağlamak üzerine kurulduğunu ve Evcil'in
davaya bu şekilde dahil edildiğini savundu. ''Çakıcı'nın gölgesinin
olduğu her yere Evcil'i de monte ettiler'' diyen Kumkumoğlu,
iddiaların maddi temelinin bulunmadığını, soyut olduğunu savundu.
Üst sınırdan ceza uygulanmasının ve takdir indirimini düzenleyen
TCK'nın 59. maddesinin uygulanmamasının da gerekçesi olmadığını
kaydeden Kumkumoğlu, müvekkili hakkındaki hükmün bozulmasını talep
etti. Sanık Mehmet Kocabaş'ın avukatı Mustafa Karaman da, kararın
gerekçesinin olmadığını savundu. Müvekkilinin, Alaattin Çakıcı'yı
babasının arkadaşı olması nedeniyle tanıdığını, bunun dışında
hiçbir bağlantısının olmadığını savunan Karaman, diğer sanıklarla
da herhangi bir bağlantısının bulunmadığını öne sürdü. Karaman,
davada zaman aşımı süresinin de dolduğunu öne sürerek, kararın
bozulmasını istedi. Sanık Mustafa Kefeli'nin avukatı Ömer Köker de,
yerel mahkemenin, davayı ''alelacele'' karara bağlayarak, eski
Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Güneş Taner'in Yüce
Divan'da yargılandığı davaya temel oluşturma amacının bulunduğunu
savundu. ''ÇAKICI TEHDİT ETTİ'' Açılmayan bir davadan dolayı
müvekkilinin sanık olduğunu öne süren Köker, ''Müvekkilim Çakıcı
ile küstür. Bir kişi küs olduğu kişiyle nasıl çete arkadaşlığı
yapar? Çetenin mağdurudur, Çakıcı müvekkilimi tehdit etmiştir''
diye konuştu. Duruşmada hazır bulunan sanık Mehmet Kocabaş da, eski
bir milletvekili olarak davanın kendisini çok üzdüğünü söyledi.
Dava sürecinde kendisinin Alaattin Çakıcı'nın arkadaşı gibi takdim
edildiğini ifade eden Kocabaş, böyle bir kişiyle arkadaş olmasının
imkansız olduğunu söyledi. Hayatı boyunca Bayındırlık ve İskan
Bakanlığının önünden geçmediğini, Korkmaz Yiğit ve diğer sanıklarla
da hiçbir organik ilişki içinde bulunmadığını kaydeden Kocabaş,
hakkındaki mahkumiyet kararının bozulmasını istedi. Sanık Hayyam
Garipoğlu da, 7 yıldır yargılandığı bu davayla hiçbir ilgisinin
bulunmadığını, maddi ve manevi yönden zarara uğradığını savundu.
Hayyam Garipoğlu olarak Türkbank ihalesine katılmadığını, 7
ortağından biri olduğu Sümerbank tüzel kişiliğinin ihaleye
katıldığını anlatan Garipoğlu şöyle konuştu: ''İhaleye ben
girmedim. Sümerbank temsilcisi girdi. Benim hakkımda, düşük teklif
vererek, ihalenin Korkmaz Yiğit'de kalmasını sağlamak suçlaması
yapılmaktadır. TMSF 251 milyon dolar bankaya değer biçmiş,
Sümerbank da 380 milyon dolar teklif etmiş. Neredeyse değerinin iki
katı. Nasıl düşük teklif oluyor? Diğer teklifler yüksek olunca, biz
ihaleyi alamadık. Ben Sümerbank'ı 103 milyon dolara almıştım ve
Sümerbank da büyük bir bankadır. Türkbank'a verilen fiyat da
uygundur.'' Çete suçlamalarına katılmadığını kaydeden Garipoğlu,
''Çete beni tehdit etmiştir. Çetenin beni tehdit ettiğini hem
İstanbul Valiliğine, hem de İstanbul Cumhuriyet Savcılığına
bildirdim. Ben çetenin mağduruyum. 17 fabrikası, 9 bin çalışanı
olan bir insanım. Benim bu olaylarla hiçbir ilgim yok, diğerleriyle
de işbirliğim yok'' diye konuştu. 8. Ceza Dairesi Başkanı Zeki
Aslan, kararın daha sonra açıklanacağını belirterek duruşmayı sona
erdirdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, tebliğnamesinde Yiğit,
Evcil, Kefeli ve Kocabaş'a verilen mahkumiyet kararlarının onanması
yönünde görüş bildirirken, Garipoğlu hakkındaki mahkumiyet
kararının ise bozulmasını istemişti. İstanbul 7. Ağır Ceza
Mahkemesi, Yiğit'i ''İhaleye fesat karıştırmak'' ve ''Cürüm işlemek
amacıyla oluşturulan teşekküle üye olmak'' suçlarından 3 yıl 9 ay 2
gün hapis cezasına çarptırmıştı. Sanıklar Evcil, Kefeli ve
Kocabaş'a da aynı suçlardan 3 yıl 9'ar ay hapis cezası veren yerel
mahkeme, Garipoğlu'nu da 1 yıl 7 ay hapis cezasına mahkum
etmişti.