Gardiyandan Balbay'a çıkış reçetesi
Abone olErgenekon'un tutuklu sanıklarından gazeteci Mustafa Balbay, cezaevinde yaşadıklarını anlattı.
Silivri Cezaevi’nde Ergenekon davası sanığı olarak
tutuklu bulunan gazeteci Mustafa Balbay “Silivri Toplama Kampı:
Zulümhane” adlı kitabında ilginç bir anı anlattı.
Ergenekon davası sanığı olarak 6 Mart 2009'dan bu yana Silivri
Cezaevi'nde tutuklu bulunan Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa
Balbay, "Silivri Toplama Kampı: Zulümhane" adlı
kitabında, gardiyanların verdiği tahliye tüyolarını ve kendisi gibi
Ergenekon sanığı olan Prof. Dr. Erol Manisalı'nın tahliyesine neden
sevindiğini de anlatıyor.
TANI: ERGENEKON
"Hastalıkların sonu gelmez. Sözü uzatmayalım Ergenekon davasında
yargılananlar doktora gittiklerinde 'tanı' bölümünde büyük
harflerle şu yazıyor: 'Ergenekon'... Şifa bulmaz
bir hastalık! Sayfanın en altındaki yazı da ciddi bir uyarı
niteliğinde: 'Dikkat kaçar!' Kim kaçar? Hastalık kaçarsa
iyi, kalan kurtulur. Ama dert hastalık değil sanık...
'Tanı: Ergenekon'u ilk gördüğümde ben de şaşırdım. Mantığımı
zorladım ve akla yakın bir açıklama buldum. Doktora diyorlar ki
'Bu adamı iyi tanı, kim olduğunu bil ki ona göre muayene
et!'"
"KANSER ÖZGÜRLÜK DEMEK!"
"Prof. Dr. Erol Manisalı Hoca sağlık sorunlarını daha gelişinin ilk
günü hapishane yönetimine bildirdi. Prof. Fatih Hilmioğlu
'Kesinlikle seni burada tutamazlar, bu cinayet
olur" diyor. (...) 13 Mayıs Çarşamba günü sabah 08.00'de
sayımla birlikte Erol Hoca'yı hastaneye götürdüler. Bütün dileğimiz
o gün dönmemesi... Dönerse yatışta sorun var demek... Her şey
baştan alınacak. Dönmedi sevindik. Demek ki hastaneye yatmıştı.
Fatih Hoca rahatladı. 'Bu aşamadan sonra doktorlar onu
buraya göndermezler' dedi. Ara ara Erol Hoca'dan haber
aldık. Hayati bir sorun olmadığını ama hastanede kalacağını
söylediler. Sonra 'ameliyat olacak' haberleri geldi. Bunca sağlık
sorununa karşın hâlâ tahliye yok.
5 Haziran Cuma günü haber geldi. 'Erol Hoca'ya kanser
teşhisi koymuşlar' Birden 'Yaşasın' narası koptu
ağzımdan... Bu özgürlük demekti, kesin tahliye ederlerdi, Kuddusi
Okkır örneği vardı. Üstelik gardiyanlar da aynı görüşteydi. Sonra
ürktüm, elim ağzıma gitti. Nasıl da 'yaşasın' diye
bağırdım. Erol Hoca kanser, sıradan bir hastalık değil. Ama tahliye
var. Zindandan kurtulacak... Ertesi gün 6 Haziran'da Erol Hoca için
nöbetçi mahkeme tahliye kararı verdi. Ömrümde çok sevdiğim,
saygı duyduğum bir kişinin kanser haberini alınca sevineceğim hiç
aklıma gelmezdi. Kanser özgürlük demekti!"
"SAKATLAN ÇIKARIRLAR BURADAN"
"Gardiyanlar gelişmeleri neredeyse bizim kadar yakından
izliyorlardı. Başlangıçta iyi niyetle bu dönemin çok uzamayacağını,
en kısa sürede özgür kalacağımızı söylüyorlardı. Süreç uzuyordu.
Sadece sağlık sorunu olanlar Silivri'den çıkabiliyordu.
Gardiyanlardan biri anlattığım hocaları tek tek saydı:
'Abi sana çıkış yolu söyleyeceğim' dedi.
'Nedir?'
'Dizini çarp, merdivenden yuvarlan ya da yuvarlanır gibi yap, bir
şekilde hastaneye git'
'Olur mu abicim buradan sağlam çıkmak lazım, daha yapacak çok
işimiz var!'
'Peki çarpma da çift görüyorum de, biz hasta
götürürken doktorun yanında kalıyoruz. Güvenlik için durmamız
gerekiyor. Doktorlar bu çift görme hikâyesinde ciddileşiyorlar'
'Ne yapıyorlar o zaman?'
'Beyin abi, beyin sorunu var demektir. Hemen farklı muameleye
geçiyorlar.'
Öyle şey olmayacağını söyledim. Konuyu değiştirdim. Ayrılırken
unutmamıştı: 'Abi beni dinle, çift görüyorum de, sakatla bir yerini
çık buradan!'"
MEMLEKETLERİNİN İSİMLERİYLE ÇAĞIRIYOR
"Türkiye'de aile sigortasından sonraki en güçlü sigorta
hemşehrilik dayanışması olmalı... Durum gardiyanlar arasında da
aynı. İlk söz memleketlerinden... Ben de adını
anımsayamadıklarımı memleketleriyle selamlamaya başladım.
Baktım ki bundan daha çok hoşlanıyorlar, memleketlerinin adı kendi
adlarından daha sempatik geliyor, ben de öyle devam ettim: 'Merhaba
Sivas!', 'Nasılsın Giresun?', 'N'aber Tokat?' Kimilerine nakaratlı
takılırdım: 'Memleket yorgun, umudumuz Sorgun!'"
"UYARICIDAN GİRDİM"
"Berber Şerif çok açık sözlü biri, soracağı soruyu doğrudan
soruyor. Kendisine yöneltilen soruları da yine bütün açıklığıyla
yanıtlıyor. İlk geldiğinde bizim davayı da tam anlayamamış sorusunu
şöyle sordu: 'Abi ben uyuşturucudan geldim, siz tam olarak neden
geldiniz?' İlk aklıma gelen cevabı verdim:
'Uyarıcıdan!'"
HAPİSHANEDE "AF AÇILIMI"
- "Hapishanenin her dem birinci gündemi şudur: Af... Koridorda
giderken bir tutuklu işçiye çarpınca: 'Afedersin' deseniz ilk
tepkisi şu olur: 'Abi af çıkar mı?' Her mevsim 'Yakında af var'
dedikodusunun bir gerekçesi olur. 2009 yazında başlayan 'Kürt
açılımı'nın hapishanedeki açılımı şöyleydi: 'Onlara af çıkarsa bize
de çıkar...'