Garabettir !
Abone olBaşbakan Erdoğan, “Başı örtülü kızların üniversiteye girebilmesi değil üniversite kapısından çevrilmesi anormaldir. Başörtülü bayanların TBM...
Başbakan Erdoğan, “Başı örtülü kızların üniversiteye girebilmesi
değil üniversite kapısından çevrilmesi anormaldir. Başörtülü
bayanların TBMM’ye girmesi değil, bugüne kadar girememiş olması
garabettir” dedi.
AK Parti 21. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın açılış konuşmasıyla başladı. CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisi hakkında yaptığı açıklamalara cevap
veren Başbakan Erdoğan, çok sert eleştirilerde bulundu. Erdoğan,
“Bırakınız 2023, 2053, 2071 vizyonunu, bu muhalefette bir Marmaray
vizyonunu gören var mı? Bu muhalefette hızlı tren vizyonunu gören
var mı? Bütün dünyayı kucaklayan, bütün dünyaya el uzatan bir dış
politika vizyonunu gören var mı? Biz İstanbul’da
cumhurbaşkanımızla, bakanlarımızla, konuklarımızla en önemlisi de
yüz binlerce vatandaşımızla, Marmaray coşkusunu yaşarken,
muhalefetin genel müdürü Ankara Tandoğan’da son derece seviyesiz,
son derece edep dışı bir şekilde ülkenin başbakanına hakaret
ediyor. Onlar hep birlikte 10. Marşı’nı söylerken, biz 90. yıla
Marmaray’ı hediye ediyor, 100. yılın hedeflerinden bahsediyoruz.
Bunlar bugüne kadar 10. Yıl Marşı’nı söylediler. Peki ne yaptınız
arkadaş? Nereye kaç kilometre raylı sistem döşediniz? Sıfır.
Bunlarınki hep tekrar. Maalesef netice yok. Biz icraat yaptık” diye
konuştu.
“BUNLAR İNANIN İKİ DÖRTLÜKTEN İBARET İSTİKLAL MARŞIMIZ OLDUĞUNU
SANIYORLARDIR”
Marmaray’ın dualarla açılmasını, Diyanet İşleri Başkanın dua
etmesini, Japonya Başbakanı dahi ellerin semaya açılmış olmasını
birilerinin pek yadırgadığını dile getiren Başbakan Erdoğan,
konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu ülkenin ilk Meclis’i Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının
iştirak ettiği dualarla açılmışken Marmaray’ın dualarla açılması
sizi neden rahatsız ediyor. Bu ülkenin ilk Meclisi 1920’de Gazi
Mustafa Kemal’in bizzat Cuma gününü seçmesi ile Cuma namazının
ardından hatimlerle, mevlitlerle, dualarla açılmıştır.
Gençlerimizin de belki halkımızın da büyük çoğunluğu bunu bilmiyor.
Bu ülkenin bizatihi İstiklal Marşı’nda dua vardır. Nedir bu dua.
’Ruhumun senden ilahi, şudur ancak emeli: Değmesin mabedimin
göğsüne na-mahrem eli! Bu ezanlar-ki şehadetleri dinin temeli.
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.’ Bu dörtlüğün İstiklal
Marşı’nın içinde olduğunu biliyorlar mı? Bunlar inanın iki
dörtlükten ibaret İstiklal Marşımız olduğunu sanıyorlardır.
Marmaray’ın açılışında dua edilmesinden rahatsız olanlar, bu
ülkeyi, toprakları tanımadığı kadar İstiklal Marşımızı da
tanımıyor. Kendi tarihine bigane olacak kadar bu medeniyetin
yabancısıdır bunlar.”
“TÜRKİYE’DE BİR KUTUPLAŞMA, BİR AYRIŞMA, FARKLILAŞMA KESİNLİKLE
YOK”
30 Eylül’de açıkladıkları demokratikleşme paketinin ardından 29
Ekim’de ve Marmaray’ın açılışında ortaya çıkan manzara hakkında
düşüncelerini açıklayan Başbakan Erdoğan, Türkiye’de bir
kutuplaşma, bir ayrışma, farklılaşmanın kesinlikle olmadığını dile
getirdi. Erdoğan, “Bu yönde muhalefetin yoğun çabaları olmasına
rağmen Türkiye yakın tarihte olmadığı kadar birbirine
kenetlenmiştir, aynı istikamete yönelmiş haldedir. Belli çevreler
tarafından son derece kasıtlı biçimde Türkiye gündemine taşınmak
istenen kavramlar, demokratik siyaset zeminini zayıflatmayı
amaçlayan kavramlardır. Nedir bunlar, ‘Diktatörlük, sivil
diktatörlük, post-modern otoriterlik, Müslüman vesayeti,
kutuplaşma, çoğunluğun azınlığa hükmetmesi, mahalle baskısı,
çoğunluğun azınlığa hükmetmesi, yaşam tarzlarına müdahale’ gibi
kavramlar. Belli zamanlarda belli program dahilinde bunlar tedavüle
sokulmak isteniyor. 10 yıllardır İmtiyazları ellerinden gidenler bu
imtiyazlarının kaybolmasının burukluğu içindeler. Normalleşme
yolundaki her adımı bir korku senaryosuna tahvil etmeye
çalışıyorlar. Karanlığı bir yaşam tarzı haline getirmiş olanlar.
Kaosu, puslu, sisli havayı içselleştirmiş olanlar kaos, toz ve sis
dağıldıkça kendilerine has o eski güzel günlerini özlüyor, o
günlere dönmenin mücadelesini veriyorlar. Demokratik sistemler
farklı fikirlerin, taleplerin özgürce dile getirilebildiği
sistemlerdir. Başkasının yaşam tarzına müdahale etmediği başkasının
değerlerine hakaret etmediği sürece herkesin görüşlerini iade
edebilme, taleplerini dile getirebilme hakkı vardır. Uzlaşma 76
milyonun aynı şeyi düşünmesi, aynı şeyi istemesi asla değildir”
diye konuştu.
“YENİ TÜRKİYE’DE İMTİYAZLARA YER YOKTUR, OLAMAZ”
Üzerinde uzlaşılması gereken şeyin meşru siyaset zeminin korunması,
bu zeminin şiddet içermeyen her fikre, talebe açık olması
gerektiğine vurgu yapan Başbakan Erdoğan, “Başkasının özgürlük
alanını daraltarak uzlaşma olmaz. Görüşlerini, fikirlerini, yaşam
tarzlarını kısıtlayarak uzlaşma olmaz. Milletin fertleri arasında
ayrışmaya, eşitsizliğe, horlamaya sebep olacak imtiyazları
savunarak, baskıları, dayatmayı muhafaza ederek uzlaşma olmaz.
Toplumun farklı düşünmesi, yada farklı talepleri dile getirmesi bir
kutuplaşma değildir. Ancak imtiyaz elde etmek, yada elindeki
imtiyazları muhafaza etmek adına, teröre, sokak eylemlerine,
şiddete, illegal yöntemlere başvurmak bir kutuplaşmadır ve biz
böyle bir kutuplaşmanın önünde var gücümüzle dururuz. imtiyaz elde
etmek, yada elindeki imtiyazları muhafaza etmek isteyenlerle
herhangi bir uzlaşmayı demokrasiye, insani değerlere, her şeyden
önce millete bir ihanet olarak görürüz. Çoğunluk azınlığa baskı
uygulamayacak, tahakküm etmeyecek ancak on yıllardır yapıldığı gibi
azınlığın çoğunluğa baskı uygulaması dayatmalarda bulunması,
tahakküm etmesi de yeni Türkiye’de asla kendine yer bulamayacak.
Yeni Türkiye’de imtiyazlara yer yoktur, olamaz. Siyasette, hukukta,
sosyal hayatta imtiyazlara yer yoktur. Altını kalın çizgilerle
çizerek söylüyorum; Türkiye’nin sahibi 76 milyonun tamamıdır.
Bayrağın, vatanın, ortak değerlerimizin sahibi 76 milyonun
tamamıdır. Büyük bir kibirler, ceberut bir tavırla, parmağını
sallayarak, kendisi dışındakileri aşağılama dönemi geri gelmemek
üzere kapanmıştır. Kendisini ülkenin yegane sahibi görüp
diğerlerine mürebbiye tavrı ile muamele eden herkesin, eski
Türkiye’nin kötü alışkanlığından vazgeçmesini rica ediyorum”
şeklinde konuştu.
“BAŞÖRTÜLÜ BAYANLARIN TBMM’YE GİRMESİ DEĞİL, BUGÜNE KADAR GİREMEMİŞ
OLMASI GARABETTİR”
Bugüne kadar horlanmış, aşağılanmış, kendisini ikinci sınıf
vatandaş gibi hissetmiş her bir kardeşimin, vatandaşımın artık
özgüven içinde göğsünü gere gere “Ben de bu ülkenin sahibiyim”
demesini, bunu da sonuna kadar savunmasını rica ettiğini söyleyen
Başbakan Erdoğan, Türkiye’de 11 yılda atılan adımların Türkiye’yi
normalleştirme adımları olduğunu vurguladı.
Erdoğan, “Biz bir yandan imtiyazları ortadan kaldırırken, bir
yandan on yıllardır horlamış, ötekileştirilmiş kesimleri bu ülkenin
eşit vatandaşları haline getirmenin mücadelesini veriyoruz. Bundan
hiç kimse rahatsız olmasın, üzülmesin, hüzünlenmesin. Hiç kimse
kendisini dışlanmış hissetmesin. 10 yıllar boyunca belli kesimlere,
inanç gruplarına, etnik köken gruplarına uygulanan ret inkar ve
asimilasyon politikalarını kaldırırken hiç kimsenin haklarını
sınırlandırmıyor, tam tersine gecikmiş hakları teslim ediyoruz. Bu
ülkede milli, manevi değerlerimize yapılan baskıları kaldırırken,
hiç kimsenin hayat tarzına kast etmiyor, hayat tarzı kısıtlanmış
vatandaşlarımızı rahatlatıyoruz. Türkiye’de yaşanan tam anlamıyla
bir normalleşmedir. Normal olan dillerin yasaklanması değil,
yaşayan her dilin özgürce konuşulmasıdır. Normal olan inançların
gizlenmesi değil özgürce yaşanmasıdır. Başı örtülü kızların
üniversiteye girebilmesi değil üniversite kapısından çevrilmesi
anormaldir. Başörtülü bayanların TBMM’ye girmesi değil, bugüne
kadar girememiş olması garabettir” dedi.
“CUMHURİYETİ CHP DEĞİL MİLLET KURMUŞTUR”
Hükümetleri döneminde yaptıkları icraatları tek tek sıralayan
Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ne oldu. Bir şey oldu mu? Bakın normalleşti. Şimdi sevgi taçlandı,
dayanışma taçlandı. Farklı zemine oturdu. Benim bu ülkede başı açık
ve kapalı kardeşlerimin arasında sıkıntı yok ki. Sıkıntı karar
vericilerin. Zaman oldu yasamada, yürütmede, yargıda, sıkıntı
buralarda yaşandı. Yoksa halkın böyle bir sıkıntısı yok. Halk da
rahatladı. Kamuoyu araştırmalarına bakıyorsunuz yüzde 72, 73, 74
buralardan netice geliyor. Normalleşme. Üniversitelerde, ortaokul
ve liselerde farklı dil ve lehçelerin okutulması, Peygamber
efendimizin hayatının, Kuran’ı Kerim’in seçmeli ders olarak
okutulması, üniversitelerde farklı dil ve lehçelerde kürsülerin
oluşturulmasının, böyle özel okulların kurulacak olması garabet
değil, bunların bugüne kadar yapılmaması eksikliktir. Bugüne kadar
yaptığımız hiçbir reform birilerine imtiyaz için yapılmamış, tam
tersine eşitliği normalliği tesis etmek adına yapılmıştır. Başı
örtülü kadınlarımız gibi başı açık kardeşlerimizin bu tercihleri
bizim teminatımız altındadır. Bugün de ne yapıyorsak, adalet için,
Türkiye’de normalleşmeyi sağlamak için yapıyoruz. Şunu herkes
bilsin, bu ülkeyi, bu Cumhuriyeti CHP değil millet kurmuştur. Bu
ülkeye demokrasiyi CHP getirmemiş, CHP’nin direnişine rağmen millet
demokrasiyi getirmiştir. Demokrasilerde bir siyasi partinin il
başkanı o ilin valisi olur mu? Ama biz Türkiye’de gördük. Bunlar
çıkıp, ’Biz demokratız, demokrasinin en sadık bekçisi biziz’
diyorlar. Neyin normal neyin anormal olduğuna karar verecek olan
CHP değil milletin tamamıdır. Tek parti dönemi de, tek parti
zihniyeti de, kendisini Cumhuriyet’in yegane sahibi görme hastalığı
da geçmişte kalmıştır. Artık Cumhuriyet üzerinden, bayrak üzerinden
kutuplaşmaya gidilmesine bizim gönlümüz razı olmaz. İzmir’deki
Cumhuriyet coşkusu da bizim coşkumuzdur, İstanbul’daki Marmaray
coşkusu da bizim coşkumuzdur. Ne Cumhuriyet ne Marmaray birilerinin
tapulu malıdır. Cumhuriyet, demokrasi bizim ortak gururumuzdur. Biz
emanetçiyiz, görevimizi yapıyoruz. Bugün varız yarın yokuz.”
(İHA)