Gandi'ye Tayyip gibi davran tavsiyesi
Abone olYoksul kesimlere ulaşamamaktan yakınan ve bu durumun akademisyenler tarafından araştırılmasını isteyen Kılıçdaroğlu'na yanıt Boğaziçi Üniversitesi'nden geldi...
Türkiye'de hemen hemen herkesin dilinde olan yoksulluk söylemi
var. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da Akşam'a 'Yoksul
kesimlere ulaşamıyorum. Hem işsizler hem yoksullar ama bir yandan
AK Parti'nin bir yandan da cemaatlerin etkisindeler. Kaskatı bir
yapı var. Bunun nasıl çözüleceğini akademisyenlerin araştırması
lazım' dedi.
Kılıçdaroğlu'na cevap ve reçete Boğaziçi Üniversitesi'nden geldi.
Yoksullukla ilgili araştırmalarıyla tanınan Boğaziçi Üniversitesi
Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nazan Üstündağ,
CHP'nin alternatif bir mağduriyet dili geliştirmesi gerektiğini
söylüyor.
Yoksullara yapılan yardım konusuna değinin Üstündağ, yardımların
iktidarın cebinden çıkmadığını devletin cebinden çıktığını
belirterek 'Ama sonuçta bu iktidarın bir politikası. Yaklaşık iki
senedir bu yardımlar Dünya Bankası'nın hibesiyle sürüyor' dedi.
CEMAAT YARDIMINI AYIRMAK GEREK
Cemaatler denilen kurumların getirdiği yardımların bambaşka
olduğuna dikkat çeken Üstündağ, 'Cemaatlerin getirdiği yardımlarla,
devlet bütçesinden gerçekleştirilen sosyal yardım politikalarını
birbirinden ayrı tutmak lazım. 1980'den beri cemaatlerin farklı
siyasi ideolojilerini kimi zaman yok etmek ve kırmak kimi zaman
yaygınlaştırmak amacıyla kullandıklarını biliyoruz' diye konuştu.
Üstündağ, yapılan bu yardımların adının 'AKP yardımları' olarak
anılmasının nedeni bu sosyal politikaları uygulayanın AKP
olmasından kaynaklanıyor dedi.
Nazan Üstündağ, CHP'yi yoksullara ulaşma konusunda uyararak şunları
söyledi: 'AKP yoksulara yoksul olarak seslenme işini tekelleştirdi.
CHP'nin ise eski siyasetten kalan birtakım alışkanlıkları var. Ve
bir tabanı var. Örneğin, sendikalar. CHP'nin bu yeni döneme ayak
uyduramadığını düşünüyorum. CHP 'yoksulluk üzerinden siyaset
yapmayayım bunu AKP yapıyor' diyor. Ama öte yandan alternatif
olarak bir mağduriyet dili getiremedi.'
AKP EGEMEN BİR DİL KURDU
Eskiden beri Eğitim-Sen'in solun önemli kalelerinden biri olduğunu
söyleyen Nazan Üstündağ şu an Eğitim-Sen ile CHP'nin arasının bozuk
olduğuna dikkat çekti.
Üstündağ sözlerini şöyle sürdürdü; 'Çünkü Eğitim -Sen anadilde
eğitim hakkını talep etti. CHP bu kuruma sahip çıkmadı. Ama bunun
dışında CHP'nin halkla iletişime geçebilmesi için gerekli olan şey
kadrolarını yerelleştirmekten geçer. Yerelleşme dediğimiz şey
halkın dilini konuşmaktır. Mesela tekstil işçilerinin haklarını
savunacak siyaset yapılması, tekstilde çalışan genç kızların,
zorunlu göçle İstanbul'a gelmiş olan insanların, dul kadınların
sorunlarına değinilmesi gibi. Oysa AKP egemen bir dil kurdu.
AKP'nin o egemen dilini bozabilmek için çok daha özel, çok daha
betimleyici, gündelik ve somut çalışmalarla karşılarına çıkmak
gerekir diye düşünüyorum. İnsanların bütçeleriyle ilgili somut
politikalar geliştirmeliler.'
MAĞDURİYET DİLİ GELİŞTİRİLMELİ
AKP'ye karşı yeni bir hegemonya yaratılması gerektiğini düşündüğünü
belirten Nazan Üstündağ, 'Ve bu insanların istediği atla deve
değil! Kılıçdaroğlu artık Kürtlerin gönlünü yapmalı. Kadrolarında
hala Dersim'i katliam olarak kabul etmeyenler var. Diyarbakır'da
bir miting yapabilir. Ergenekon'da araştırılmayan faili
meçhullerdir. Mitinglerde 'biz Diyarbakır Cezaevi faillerini
araştıracağız, Türkiye'de her şey konuşabilir' mesajını net bir
şekilde vermesi lazım. AKP birtakım kırmızı çizgilerden bahsediyor,
CHP'nin kırmızı çizgileri çok daha dar' şeklinde konuştu.