Gandi'nin çıkışına 'ruh hastası' yanıtı
Abone olKılıçdaroğlu'nun seçim sonuçlarını 'Stockholm Sendromu' benzetmesiyle açıklamasına çarpıcı CHP analiziyle yanıt geldi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçim
sonuçlarını 'Stockholm Sendromu' benzetmesine bir yanıt da
İsmet Berkan'dan geldi.
Berkan, Kılıçdaroğlu'nun genel başkan seçildiği dönemde parti yöneticileriyle yaptığı bir konuşmayı köşesine taşıyarak "CHP'nin içinde bulunduğu ruh bozukluğunu" yazdı ve Kılıçdaroğlu'na "CHP depresyonda", "gerçekleri kabullen" sözleriyle seslendi.
Berkan'ın yazısının dikkat çeken bölümleri
şöyle:
"Seçimden aylar ve aylar önce, bir grup 'eski tüfek' CHP'li beni 'yeni CHP' hakkında konuşma yapmak için davet etti. O sırada Kemal Kılıçdaroğlu daha yeni Genel Başkan olmuş, herkeste de bir merak. Acaba Kılıçdaroğlu CHP'ye iktidar yolunu açabilecek mi?
Bense konuşmama şöyle başladım: Ruh bilimcilerin, diyelim kanser
olduğu veya öleceği söylenen hastanın bu haberi kabullenmesine
kadar geçen aşamalarla ilgili beş basamaklık bir sınıflaması
var:
Buna göre, önce alınan haberi inkar ediyor hasta, 'Hayır' diyor, 'Bana böyle bir şey söylenmedi, ben ölmeyeceğim.' İkinci aşama 'öfke' aşaması. Böyle bir durum kendi başına geldiği için öfkeleniyor hasta. Üçüncü aşama 'pazarlık' aşaması. Mesela Tanrı'ya yakarıyor hasta, 'Bir daha hayat boyu sigarayı ağzıma sürmeyeceğim ayrıca beş vakit dua edeceğim. Yeter ki şu akciğer kanseri bitsin.' Dördüncü aşama 'depresyon.' Yoğun bir ruh çöküntüsü yaşıyor hasta aldığı bu kötü haberden ötürü. Ve son aşama 'kabullenme.' Gerçeği kabulleniyor.
CHP 60 YILDIR DEPRESYONDA
Yine ruh bilimcilere göre çoğu insan bu beş aşamadan geçerken
genellikle depresyon aşamasında takılıp kalıyor, bir türlü
kabullenmeye geçemiyor. İşte bana göre Cumhuriyet Halk Partisi, dün
değil taa 14 Mayıs 1950'de, yani 60 yıl önce bir kötü haber
almıştı, artık iktidarda değildi ve hâlâ bu kötü haberi kabullenmiş
değildi; sürekli depresyondaydı ve ara aşamalara gidip gelip
duruyor, sık sık inkara düşüyordu. CHP'nin başanlı olabilmesi için
öncelikle profesyonel tıbbi yardıma ihtiyacı vardı. Böylece 1950'de
iktidardan düştüğünü kabullenebilir; ancak bu kabullenmenin
ardından toparlanabilirse yeniden iktidar olmak için yola
çıkabilirdi.
Kemal Kılıçdaroğlu için gerçek sınav buydu:
14 Mayıs 1950'de serbest seçimleri Demokrat Parti'ye karşı kaybettiklerini kabul edecek, o kaybı neden yaşadıklannın gerçekçi analizini yapacak, sonra da partisine yeni bir yol çizecekti. Bunu yapabilecek miydi, o zaman bilmiyordum. Bugün biliyorum: Hayır yapamadı. Bakın dün Akşam gazetesinde okudum, 'cahil halk', 'iki torba bulgura satılan halk' veya 'göbeğini kaşıyan adam' gitmiş ama yerine 'Kendini rehin tutana hayran kalan, Stockholm Sendromu içindeki halk' gelmişti. Yani eski tas eski hamamdı.
KOLTUK PEŞİNDE
Siyaset delegeye değil halka hitaben yapılır. Kemal Kılıçdaroğlu, seçim sonucunu doğru okumamayı seçerek kendi koltuğunun sevdasına düştü. Önemli olan, Kılıçdaroğlu'nun son bir haftadır kendi parti delegesine yönelik siyaset yapmaya başlaması. Oysa siyaset halka yapılır, güç halktan alınır. Kılıçdaroğlu'nun şu kısa zamanda girdiği iki kurultayda da galip getiren şey delege tabanındaki gücü değil halk nezdinde var olduğu düşünülen gücüydü.