Terör çift koldan ilerliyor.
Dünya’ya kendilerini “İslamcı” olarak takdim edenler, masum
insanları en korumasız halleriyle –turistik tatilde- bombalıyorlar.
İkincisi ise PKK’nın 2004’te aldığı “barış-kes” kararı sonrasında
bu yıl hareketlenen askeri ve sivil hedefli terörü…
Sivil yerleşimlere karşı alınacak güvenlik önlemleri, askeri
bölgelere hiç benzemez… En azından çağdaş dünyada böyle yapılıyor,
yapılmaya çalışılıyor.
Türkiye ve Mısır ise sivil güvenlik konusunda birbirlerine çok
benziyorlar.
1998’de ve 2004’te Mısır’ın turistik bölgeleri Sharm el Seyh,
Hurgada, Lüksor’a gittim. Özellikle 1998’de güvenlik bakımından son
derece “üst düzey” önlemler alınıyordu!
Hurgada’dan Lüksor’a otobüslerle gidecek olan turist kafileleri,
güzergah üzerinde bir noktada toplanıyorlardı. Normalde 15 ile 30
dakika arsında bitirilmesi gereken toplanma operasyonu, Mısırlı
güvenlik birimlerinin olağanüstü çalışmaları sonunda 3 saatte
bitiriliyordu. Sabah 05.00’te geldiğimiz yerden 08.00’de hareket
edebilmiştik.
Otobüsümüzün en önünde ve en arkasında ellerinde uzun namlulu
otomatik silahlar olan ikişer sivil görevli binmişti. Yolculuğun
birinci saati dolmadan bizi koruyacak olan görevliler uyumaya
başladılar, arka tarafı koruyacak olanlardan biri de elindeki
silahı merdiven boşluğuna düşürdü!
O gün bir saldırı olmadı.
Güvenlik başarılıydı!
Galata Köprüsü’nde de özel güvenlik birimlere görev yapıyor. Maaş
olarak 280 milyon lira alan bu çocukların güvenlik adına fazlaca
eğitim aldıklarını kendileri bile söyleyemiyorlar. Zaten Galata
Köprüsü gibi “kritik” bir mekanı gözlemleyerek koruyacak nitelikte
bir elemanı hiç kimse 280 milyon liraya orada tutamaz.
Galata Köprüsü’nde işyeri olan bir restoran sahibi bu sabah
telefonda isyan ediyordu:
-Abi dün gece patlamanın olduğu saatte, köprüde 17 bin misafirimiz
vardı. Ama burada bırak bir karakolu, Emniyet müdürlüğü ekibi bile
bulunmuyor. Belediye zaten burayı aforoz etmiş durumda…
-Neden?
-Neden olacak, içki içiliyor diye… Dünyada üzerinde yemek yenilen
bir başka köprü yok. Ama bunun değerini biz belediyemize
anlatamadık.
Mısır ve Türkiye sivil hedeflere saldırılar konusunda daha uzun
süre çaresizlik içinde yaşayacak gibi görünüyor. Çünkü bu türden
saldırıların sahada alınan önlemlerden çok, istihbarat
çalışmalarıyla hazırlık aşamasında önlenebileceğini uzmanlar
söylüyorlar.
Biz de ise "gösterişle" caydırma yöntemi geçer akçe…
İstiklal Caddesi’nde Kalaşnikoflu, bellerinde el bombaları asılı,
çelik yelekli polisler gezdirmek olsa olsa yabancı turistler
acısından caydırıcı olabilir. Savaş ortamında niye tatil yapsın
ki?
Galata Köprüsü’nde ise tam tersi yapılıyor… Resmi tek polis kendini
göstermiyor.
Bize de buradan “başsağlığı” ve “Geçmiş olsun” dilemek düşüyor.