Futbolcularımla aynı camiye gitmem
Abone olZaman'dan Nuriye Akman'a konuşan Şenol Güneş, çarpıcı açıklamalarını sürdürüyor..
Futbolcularımla aynı camiye gitmem Sigara ve içkiyle aranız nasıl?
Arada bir içki aldığım oluyor; ama sigara hiç içmem. İçkiye de
sıcak bakmam aslında. Yüzüğünüzün altın olmadığını görüyorum. Dini
bir hassasiyet var mı? Yok. Dini inancım vardır. Ama bunu
propaganda anlamında kullanmayı sevmem. Gümüş veya altın fark
etmez. Müslümanlığın tam gereklerini yerine getirdiğim söylenemez;
ama saygım çok fazla. Evvelki maçta oldu. Bir tane oyuncu, haç
işareti çıkardı. Dedim ki işte, o çıkarırken bir şey demiyoruz,
öbürü dua edince kızıyoruz. Cuma namazı kılmak neden suç olsun ki?
O yazılar çok çirkindi. Biz Osmanlıların torunlarıyız. Hoşgörünün
en geniş olduğu ülkelerden bir tanesiydik. Ne oldu bize?
Futbolcuların dini inançlarını yaşamak isteği, takım içi
dinamikleri nasıl etkiliyor? Bizim işimiz futbol. Namazını
kılıyorsa gitsin kılsın, başka bir şey yapıyorsa gitsin yapsın.
Futbolcunun özgür olmasından yanayım. Dünya Kupası’nda,
bulunduğumuz yer itibarıyla cuma namazı kılmak isteyen bir gruba,
cami olmadığı için bir hoca gelmesinden niye rahatsız oluyor insan?
Ama ben şimdi durup dururken, işimi bırakıp da camiye gidiyorsam o
başka. Hiç kimse de onu yapmıyor herhalde. Öyle şey olur mu ya.
İşini hiç yapmayan insan, devamlı namaz kılıyorsa benim için
Müslüman değildir. Siz cumaya gider misiniz? Giderim. Dünya Kupası
sırasında oyuncularımla birlikte kıldım. Ama çoğu zaman onlarla
kılmam. Aynı camiye gitmem. Spekülasyon olmasın diye. Maçlara
oruçlu çıkan oluyor mu? Genelde çıkmıyor. Tutmasını tavsiye
etmiyorum. İş yaparken sağlığını etkiler. Trabzonspor’un ilk
günlerinde oruçlu çalışıyordunuz. Ve size anlayış göstermedikleri
için de kırgındınız o zaman. Ben oruç tuttum, oynadım, doğrudur.
İftar oluyordu, hâlâ sizi çalıştırıyorlardı. O yüzden mi
futbolcuların dini hassasiyetlerine önem veriyorsunuz? Bir defa
inanç, insanın huzur bulduğu şeydir. Affedersin, içki içen insan
rahatlıyor, ona izin veriyorsun da, yaptığın ibadetin kimseye
zararı yok ya. Dış görünüşünüze ilişkin eleştirileri dikkate
aldığınız oldu mu? Tam tersine, ben giyim konusunda oyuncuyken,
iddialı konuşayım, birinciydim. Dünya Kupası’nda üç kıyafetim
vardı. Bir tanesini eleştirmişler, hacı kıyafeti diye. Dedim ki bu
benim kabahatim değil. Dışımdaki olaylar beni ilgilendirmez. Gerçi
uyum olarak seçim yapma hakkınız var; ama o zaman yoktu,
getirdiler. Dışımdaki elbiseyi suçluyorsunuz, beni suçlamıyorsunuz.
Yani saçım bozuksa berberin kabahati, elbise bozuksa
konfeksiyoncunun kabahati. Benim kabahatim yok. Nerede
kestiriyorsunuz saçınızı? Kasapta (Gülmeler). Hangi kuaförde?
Önemli değil ya. Bizim kasabımız iyidir yani. Benim saçım güzel.
Değiştirmişsiniz. Böyle değildi. Değiştirmedim. Saçım rahat
taranabilir olmalı. Tarayınca böyle görünüyor. Ben elimi atmak,
saçımla uğraşmak, zaman kaybetmek istemiyorum. Saçımın stilini
değiştirmek istemiyorum. Çocukluğumdan beri bir stilim var. Beni
öyle tanıyorlar. Beni tanımazlar diye korkuyorum. Ayakkabılarınız
ne marka? Gucci değil demişlerdi! Gucci giyiyorum ayıp olmasın
diye. Bütün markalardan var. Ne olacak yani? Ne önemi var? Bizde
guci guci vardı, eskiden koyunlara delerdi. Marka takıntısı var
herkeste. Buna karşıyım ve inadına da tersini giyerim. Benim
yaşamım bu. Yaptıklarım ortada. Bunları vizyonu olmayan adam
taşıyabilir mi? Vizyon, misyon, karizma. Hepsi yabancı kelime.
Tabii bunlar olmasın demiyorum, olacaktır mutlaka; ama bunları ön
plana çıkaranlar! Adamlık var mı sizde adamlık? Adam Türkçe
kelimedir. Adam olan bunların hepsini yapar. Ama bunların adam
olması kolay değil. Allah’tan bıyığınız yok. Bıyıklı olsaydınız,
sizi daha mı çok eleştirirlerdi? Bıyık bıraktım bir ara. Ben
oyuncuyken sakalım vardı. Fazla yakışıklı olduğum için keseyim
dedim! Hayatınızdaki lüksler neler? Artık çok para kazanıyorsunuz.
Yo ben çok para kazanmıyorum. Değer kazanıyorum. Ben bu çayı zevkle
içmek istiyorum. İçemiyorum. Devamlı bir iş var aklımda.
Çocukluğumda doğanın, yeşilin içersindeydim. Deniz tertemizdi. Ben
şimdi onu istiyorum. Şartlarım iyi olsun, evimde oturayım diye
düşünüyorum. Yeşil bir bahçeli evim var Trabzon’da. Ama oraya
gidemiyorum işte. Bir tane mi eviniz var? Üç tane evimiz var. Fazla
para harcamıyorum. Çocuklarımızı okutuyoruz. Eğitim enstitüsünde
okuduğunuz yıllarda anarşi vardı. Öğrenci olaylarına karıştınız mı?
Ben denge unsuruydum, uçlarda yoktum. Gruplara ayrılırlardı, ben
ortada dururdum. Karışmazdım. Ama hepsi dostlarımızdı. Bu seçimde
AK Parti’ye mi, CHP’ye mi oy verdiniz? Oy vermedim. Ondan önceki
seçimde? ANAP’a verdim. Kendinizi siyasi açıdan nasıl
tanımlarsınız? Muhafazakar. Ama solda bazı düşüncelere de
katılırım. Mesela birçok konuda Halk Parti’nin söylemi ile AK
Parti’nin söyleminin örtüşen yanları çok fazla var. Ben ikisinin
ortalamasını istiyorum. Özgürlüklere kesinlikle inanıyorum. Ama
dini inançlarımın da yerine getirilmesini istiyorum. Şimdi hem
özgürlükler var diyeceksin hem de onun hayatına müdahale edeceksin.
Bu yanlış. Dünyaya da bakınca siyasi düşünceler tam oturmuş değil.
Yani böyle sağsol diye, şu bu düşünce diye ayırmaktansa, insanın
yaşayabileceği bir ortamı getirmek lazım. Futbolcular, genç yaşta
elde ettikleri paraları ve şöhreti kaldırabiliyorlar mı? Sosyal
olarak gelir düzeyi düşük gruplardan geliyorlar. Tabii sıkıntılar
oluyor. Sürekli yukarı doğru büyüyorlar. Ekonomik olarak da, sosyal
olarak da sınıf aşmış oluyorlar. İlgi ve sevgiyi taşımak kolay
değildir. Ayrıca parayı kullanmanın zorluklarını çekiyorlar. İki
şeyi birden yaşıyorlar. “Senden iyisi yoktur”la, “senden kötüsü
yoktur”u. O zaman iç dünyalarında çok dalgalanma oluyor tabii.
Birçoğunun hanımı aşırı ilgiden dolayı rahatsız oluyor. O
dalgalanmalar sahaya yansıyor. En büyük eksikliğiniz lisan mı?
Evet. Bu konuda zamanı iyi kullanamadık. Almancam var, konuşuyorum;
ama çok iyi değil. Şimdi İngilizce çalışıyorum da yaş olarak
zorlanıyorsun, zaman olmuyor. Tabii benim öğreneceğim şeyler,
simültane tercüman gibi olmayacak. Ama yani derdimi anlatmak,
karşımdaki konuşmada biraz yardımcı olsun diye yani. Futbolun
dışında kitap okuyor musunuz? Kitap okumayı severim. Şimdi, daha az
okuyorum; ama daha önceden psikoloji ve felsefe ağırlıklı kitaplar
okuyordum. Mesela ben Doğan Cüceloğlu’nun kitaplarının çoğunu
okudum. Bana çok faydası olduğunu düşünüyorum. En son ne okudunuz?
Valla bilmiyorum ki, bir seneyi geçti. Şu anda sadece futbolla
ilgili kitaplar okuyorum. Bir de zaman bulabilirsem Felsefe
Kongresi’ne gitmek istiyorum. Eşimle ilişkilerimde romantiğim Neden
Trabzon’da oturuyorsunuz? Küçük kız orada Anadolu lisesinde okuyor.
Gelmek istemedi deprem olduktan sonra. Gidip geliyoruz işte.
İşkolik olmanızın altında yatan en önemli şey ne? Ailedir herhalde.
Beş kardeşiz biz Yaşım on beşti. Hem aileme bakıyordum hem de
okuyordum. Kendi yaş grubumda lider pozisyonundaydım. Bu, yapı
meselesi. Liderlik doğuştan oluyor. Mahallede takım yapardık, ben
kurardım. Benden büyükler bile beni çağırırlardı. Kazandığım parayı
babama verip bir kısmını tekrar alırdım. 15 yaşındayım,
Sebat’taydım. Elli bin lira aldım. Babama verdim. “Baba, çanta
alacağım, ver bana yirmi beş bin lira.” dedim. Bu bir anlayış.
Halbuki al çantanı sonra eve gel değil mi? Sonra öğretmen oldum.
İşte, mahallede, çevrede, ailede hep ön planda, lider pozisyonunda
olduk. Daima sorumluluk almaya itti sizi hayat. Bir kere alınca
tabii bütün işlerim böyle oldu. Ben gezmeye giderken bile kendi
sosyal hayatımı yaşayamıyorum. Ama işinizi çok abartıyorsunuz.
Hanım da bana kızıyor, aynı şeyleri söylüyor. Bütün yumurtaları tek
sepete koyarak neleri kaybediyorsunuz? Çok şeyleri kaybettim aile
ve çocuk konusunda. Birlikte uzun tatil yapamıyoruz . Çocuklarım
büyüdü, biri üniversite mezunu oldu, master yapıyor. Öbürü Anadolu
lisesinde. Onlarla, sevginin sıcaklığını, yakınlığını tam
kullanamadım. Sıkıntılar oldu; ama eşim çok özveride bulundu. Beni
hiç yormadı. Ben her şeyimi aileme adamışım. Çocuklarım rahat
okusun, aileme bakayım. Koşullarımız zor. Hem evde rahat oturayım
hem de kazanayım yok. Hanım, Allah razı olsun hanım hep destekledi
beni. Onun birikimi, deneyimi, sabrı, hoşgörüsü fazla.
Öğretmenliğini beş sene yaptı. Çocuklar yüzünden bıraktı.
Kızlarınız sizin hangi özelliklerinizi taşıyor? Çok düzgünler. Ağır
başlı, sorumlulukla yaşamasını seven. Klasik Türk insanı. Bu
dönemde babasının bulunduğu pozisyon itibarıyla daha başka türlü
olabilirlerdi. Yeterince baba ilgisi göremedikleri için hiç
şikayetçi oluyorlar mı? Hiç olmadılar. Belki bana hissettirmediler.
Birbirimizi çok seviyoruz. Ama aile bağlarının daha sıcak olması
için o ortamı sağlayamadık. Onun ezikliğini yaşıyoruz. Her şeyi
içinize atıyorsunuz sanki. Evet sıkıntıları içime, mutlulukları
dışıma. Ülser var mı sizde? Gastritim var. Ülkenin beklentileri,
benim sorunumdan daha önemli. Neden suratınız çoğu kez asık? Doğru
söylüyorsunuz. Genelde öyle bir üslubum var. Bulunduğum yer,
yaptığım iş, sorumluluk duyma anlayışından bu bana yerleşti.
Romantik misiniz? Eşimle olan ilişkilerimde romantiğimdir. Gençlik
yıllarında daha da fazlaydı. Çünkü romantizm zaman ayırılması
gereken bir olay. Hanımla anlaşarak evlendim. Hâlâ âşık mısınız
ona? Tabii; ama aşkın o şiddeti olmuyor. Bir süre sonra birlikte
olmanın verdiği güven var. Ama o uzaklaştığı zaman yanınızdan, onu
hissediyorsanız, bence aşk odur. Ekonomik olarak ezik büyümeniz,
para harcama alışkanlıklarınızı nasıl değiştirdi? Ne kadar param
olursa olsun, ihtiyacımı karşılarım. Daha fazlasının harcanmasından
yana değilim. Boş yere cimri demiyorlar size. Cimri lafını biri
söyledi, yayıldı gidiyor. Doğru değil. Ben para harcarım; ama
savurganlığı sevmem. Kimseye borcum yok. Ama çok alacaklarımız
yerler var. Hoş görüyorum. Prensip olarak, istendiğinde borç veren
bir insan mısınız? Borç değil, yardım olarak veririm. Ama onu
söylemem. Nasıl eğlenirsiniz? Eğlenmeye fazla zaman ayırdığım
söylenemez. Galiba bir kere Laila’ya gittiniz? Evet Başkan’la
birlikte gittik. Konumum itibarıyla Laila’ya gitmek istemem. Şart
değil Laila. Ben yaylaya gidiyorum. (Gülmeler)