Fransa'yı sarsan şok iddia
Abone olFransa'da 7 kişiyi öldürmekle suçlanan Muhammed Merah'ın Fransız istihbarat servisine çalıştığı iddiasını şokunu yaşıyor.
İstihbaratın eski başkanı Yves Bonnet, operasyon
sırasında yaşananların şüpheli olaylara dikkat çekerek, Merah'ın
muhbir olduğunu savundu. Eski içişleri bakanı 'Bu çok makul bir
hipotez' derken, istihbaratın şimdiki başkanı ise iddiayı
yalanladı.
OPERASYON SONRASI EVİ BU HALE GELMİŞTİ
Fransa'nın Toulouse şehrinde 7 kişiyi öldüren Muhammed
Merah'ın Fransız istihbaratına muhbir olarak çalıştığı iddiaları
ülke gündemine oturdu.
DAHA ÖNCEDEN TANIDIĞI İSTİHBARATÇI İLE GÖRÜŞMEK İSTEMESİ KUŞKU UYANDIRDI
Zaman'dan Emre Demir'in haberine göre Fransız istihbaratının
eski patronu Yves Bonnet, Merah'ın Fransız iç istihbarat kurumu
DCRI'ye para karşılığı muhbirlik yaptığı iddialarına dikkat çekti.
Bonnet, Merah'ın 32 saatlik kuşatma esnasında sadece daha önceden
tanıdığını söylediği bir istihbarat ajanıyla görüşmek istemesinin
şüphe uyandırıcı olduğunu söyledi. DCRI'nin şimdiki başkanı Bernard
Squarcini ise iddiayı yalanladı. Öte yandan, İtalyan gazetesi Il
Foglio, Merah'ın Fransız istihbaratının izniyle İsrail'e gittiğini
yazdı.
Merah, 32 saatlik kuşatma boyunca sadece daha önceden tanıdığını
söylediği istihbarat görevlisiyle müzakere edeceğini belirtmiş,
Merah'la polis arasındaki tüm müzakereler de bu şahıs üzerinden
yapılmıştı. DCRI Başkanı Squarcini, Le Monde gazetesine verdiği
röportajda, Merah'ın söz konusu istihbaratçıyla çok sıcak bir
ilişki kurduğunu, saldırıda kullandığı motosikletin ve silahların
yerini bizzat Merah'ın istihbarat ajanına söylediğini
anlatmıştı.
Fransız istihbarat kurumunun eski başkanı Yves Bonnet ise,
"Squarcini'nin de belirttiği gibi bu kişinin DCRI ile ilişki içinde
olması beni düşündürüyor. Merah'ın iç istihbaratta irtibatlı olduğu
bir memur var. İster bu kişiye muhbir deyin, isterseniz hain bir
memur deyin. Merah'la istihbarat servislerinin ilişkisinin, hatta
işbirliğinin ne boyutta olduğunu bilemiyorum. Ama bunun
sorgulanması gerekir." dedi. Merah'ın Fransız istihbaratı
tarafından "radikal" olduğu gerekçesiyle değil, muhbirlik yaptığı
bir memur vesilesiyle tanındığının altını çizen belirten Bonnet,
"Merah'ın istihbarat içinde ilişkide bulunduğu bir memurun olması
masum ve önemsiz bir bilgi değil." ifadelerini kullandı.
Bonnet'nin iddialarının basında geniş yer bulması üzerine DCRI
Başkanı Squarcini, "Merah ne Fransız ne de yabancı bir ülkenin
istihbaratıyla irtibatlı değildi." açıklamasını yaptı. Eski Fransız
İçişleri Bakanı Daniel Vaillant ise, "Bu iddia doğru olsa bile,
DCRI hiçbir zaman kabul etmeyecek. Merah'ın da bu bilgiyi teyit
etmesine imkân yok. Ancak istihbaratçılar arasında bu çok makul bir
hipotez." yorumunda bulundu. Merah'ın ajan olduğu iddiasının
araştırılması için yargının harekete geçmesi gerektiğini savunan
Fransız istihbaratının eski müdür yardımcısı Eric Meillan ise
muhbirlere yapılan ödemelerin resmi kayıtlarının yargı tarafından
tutulduğunu hatırlattı. Aşırı sağcı Milli Cephe (FN) partisi lideri
Marine Le Pen de, Merah'ın muhbirlik yaptığı yönündeki iddialar
üzerine, "Sarkozy, bu saldırılarla ilgili karanlık noktaları
Fransız halkına anlatmalı. Her gün yeni bir şey öğreniyoruz."
dedi.
İSRAİL'E İSTİHBARATIN İZNİYLE GİRDİ
İtalyan Il Foglio gazetesi de Merah'ın Eylül 2010'de İsrail'e dış
istihbarattan sorumlu Fransız istihbarat kurumunun kefil olmasıyla
giriş yaptığını iddia etti. Il Foglio, Afganistan, Pakistan,
Türkiye, Lübnan, Suriye, İsrail ve Mısır'a seyahat eden Merah'ın,
bu gezileri muhbir olarak çalıştığı Fransız iç istihbaratı DCRI'nin
koruması altında gerçekleştirdiğini yazdı. Squarcini, Afganistan ve
Pakistan ziyareti öncesinde ve sonrasında Merah'la görüştüklerini
kabul etmiş, ancak Merah'la sadece şüpheli sıfatıyla görüştüklerini
belirtmişti.
Merah üzerindeki soru işaretleri, Sarkozy'nin 2008 yılında
istihbarat kurumlarına ilişkin yaptığı reformların da
tartışılmasına yol açtı. Sarkozy, iç ve dış istihbaratı tek çatı
altında toplayan DST'nin yerine iç istihbarat için DCRI ve dış
istihbarat için DGSE'yi kurmuştu. Sarkozy'nin kurumların başına
kendine çok yakın isimleri getirmesi eleştirilmişti.