Forutan'nın Ceminay'a verdiği koz
Abone olMansur Forutan, dünkü yazısında küçük bir hata yapmış. Ama bu küçük hata arasında buzların olduğu jüri üyesi Cem Ceminay'a koz olmuş.
Anadolu Ateşi'nin jüri üyeleri arasında yer alan Cem Ceminay'la pek iyi geçinemeyen Mansur Forutan, dünkü köşe yazısında Ceminay'la ilgili yazayım derken Erkan Oğur hakkında yazmış. Forutan bu hatasından duyduğu rahatsızlığını yazısıyla dile getirmiş...
Önce dünkü yazımla ilgili olarak bir düzeltme: Cem Ceminay ile uğraşırken Erkan Oğur'un Anadolu Ateşi'nde jüri üyesi olduğunu yazmışım, olmadığını bildiğim halde. Ve tabii ki bu Ceminay'ın bana girişmesi için nefis bir malzeme.
Gerçi yazının mana ve ehemmiyetini değiştirmiyor ama olsun biz ilgili kurum ve kuruluşlardan özür dileyelim ve devam edelim.
Hayır etmeyelim, biraz daha eşeleyelim! Yazdığım yazıya gazetede bakmam genelde. Yazılmış olan benim için bitmiştir. Daha bir sevmem bitirdiğim yazıyı.
Ama şeytan dürttü, okudum. Hatayı gördüm, kıl oldum. Duble espresso söyledim ve House Cafe'nin en güler yüzlü garsonunun -adının ne olduğundan pek emin değilim- muhabbetine odaklandım.
Bir iki ay sonra Hollanda'da yardıma muhtaç foklara yardım etmeye gidecekmiş!
On yıllık hayalini gerçekleştirecek yani. On yıl önce Yeni Yüzyıl gazetesinde gördüğü bir haber, yani Hollanda'da fokların yardıma ihtiyacı olduğunu okuduğunda kararını vermiş.
Fokların hala yardıma ihtiyacı olması kötü ama birilerinin hayalini gerçekleştirmesi güzel.
Sonra yazdığım yazı suratıma tokat gibi çarptı. Yaptığım sersem hatanın sebep olduğu hasarın bir milyon katı acı verdi.
Bana ne Cem Ceminay'dan ya! Onun neyi bilip bilmediği beni niye ilgilendirsin ki? Bana ne onun jüri üyeliğinden?
Ve diğerlerinin de. Sen işine bak. Akan damını yaz! Günün sonunda benim Cem Ceminay'a öğreten adamlık yapmam mutluluk veriyorsa veya "vay be ne iyi yaptım haddini bildirdim" hazzını yaşatıyorsa, durum hayra alamet değildir. Veya günümüzün popüler deyimiyle bu benim bittiğim andır.
"Yok o öyle değil, böylecilik" oynamak benim işim değil. Zaten beceremiyorum da.
Bir yanda kahve servisi yapan, bundan gocunmayan, sürekli gülümseyen ve bir propagandaya çevirmeden fokları kurtarma hayaliyle yaşayan biri. Öte yanda vıdı vıdı yapıp kendini iyi hissetmeye çalışan sersem bir ruh.
Ben onu görmüyorum, bilmem kimin derdinin beni germesiyle iştigal ediyorum.
Sahip olduğun tek şey çekiçse, bir süre sonra her şey çiviymiş gibi gözükür. Ve benim hayatımda, tavrımda ne çekiç oldu ne de çivi?
Çiçek, böcek edebiyatı yapma gayreti içerisinde değilim. "Arkadaşlar Hindistan'a gidelim ve arınalım" falan da demiyorum. Dediğim, neyi görmek istiyorsan onu yaşıyorsun.
Soru: Elime bu çekici kim oturttu? Cevap: a) egom b) mesleğim c) bilmiyorum d) bi'bulsam...
Hiçbir zaman fok kurtarmak gibi bir hayalim olmadı. Ama en azından bunun hayalini kuran birilerinin etrafta olması ve bir anda benim bunu görmem hoşuma gitti.
YAZI:Mansur FORUTAN