Formula 1, en çok izlenen oldu
Abone ol1.5 milyar kişiyi televizyon ekranlarının başına toplayan Formula 1 yarışları, bugün dünyanın en çok izlenen motorsporlarının başında geliyor.
Henüz okula başlamamış çocuklar bile Formula 1 pilotlarını ve
yarışan takımların ismini ezbere biliyor. Heyecan dolu bu
yarışlarda 7’den 70’e herkes, taraftarı olduğu futbol takımı gibi
bir F1 pilotunu destekliyor. Motorsporlarında heyecanın en fazla
yaşandığı, en hızlı pilotların en hızlı araçlarla yarıştığı Formula
1’de çok az sayıda insan, pilotların direksiyon başında neler
hissettiğini biliyor. Ben o şanslı insanlardan biriyim... Çünkü
geçen hafta sonu Fransız Rivierası’nda bulunan AGS F1 pilot
okulunda, bu heyecanı yaşadım. Kendimi bir günlüğüne de olsa
Formula 1 Grand Prix’inde yarışan pilotlar gibi, F1’de rekorlara
imza atan şampiyon ‘Schumacher’ gibi hissettim. Renault’nun 23
Eylül-3 Ekim 2004 tarihleri arasında düzenlediği Açık Kapı
Festivali dahilinde Renault Yetkili Satış Noktaları’na gelen
ziyaretçiler arasında yapılan çekiliş sonucunda F1 pilot okuluna
gitmeye hak kazanan şanslı 12 kişiye ben de katıldım. Ünlü F1
pilotlarının da yetiştiği AGS F1 pilot okulunda teorik sürüş
dersleri sonrasında F3 ve F1 araçlarını kullandım. Gün boyu süren
ve Fransız pilotlar tarafından verilen eğitim sonrasında F3 ve F1
eğitim sertifikalarını aldım. F1 pilot okulunda sabah erken
saatlerde başlayan eğitim öncesinde yanmaz yarış tulumlarımızı
giydik. Açıkcası tulumları giyer giymez biranda havaya girdik,
kendimizi yarışcı gibi hissetmeye başladık. ADRENALİN Eğitim
salonunda Fransız pilotlar, ilk önce normal trafikte kullandığımız
otomobillerden farklı özelliklere sahip olan F3 araçlarıyla ilgili
bilgi verdiler. Araçların, fren, direksiyon ve şanzıman
sistemlerini yakından tanıdıktan ve bu konuda herşey açıklığa
kavuştuktan sonra sıra, pistin özelliklerine ve uyulması gereken
kurallara geldi. Ne zaman fren yapılacağı, hangi virajın hangi
vitesle ve nasıl dönüleceği, ağırlık transferi gibi bilgiler
verildikten sonra, 440 kilogram ağırlığında 180 beygir gücünde
motora sahip F3 araçlarıyla piste çıktık. Dört kişilik gruplar
halinde pistte turlarken, Fransız pilotlar da her virajda bulunan
kameralarla, eğitime katılanların hareketlerini izleyerek not
aldılar. 10 turdan sonra, pilotların yaptıkları yanlışlar ve
doğruları anlatarak, sonrasındaki 10 turda nasıl hareket etmeleri
gerektiği söylendi. Bütün bunlar öğleden sonra kullanacağımız 650
beygir gücündeki F1 aracını kullanabilmek, aslında ona hakim olmak
ve yolda tutmak için gerekliydi. F3’teki başarı ve kazanılan
tecrübe F1 kullanma hakkını kazanmamızı sağlayacaktı. Öğle yemeği
için verilen aranın ardından, F1 için eğitim salonundaki yerimizi
aldık. Herkes heyecan içinde Fransız pilotların kimlerin F1
kullanmaya hak kazandığı açıklamasını beklemeye başladık. Ancak,
eğitim salonundan heyecan içinde çıkan tek şanslı isim ben oldum.
Çünkü güvenlik gerekçesiyle ben hariç kimseye F1 kullanma hakkı
verilmedi. Ancak bana da 4 tur yerine 1 tur yapabileceğim söylendi.
Fransız pilotlar, F1 kullanma hakkının verilmeyişinin nedenini
‘fren yapmayı bilmiyorsunuz’ şeklinde açıkladılar. Türk grubunun en
önemli yanlışının ortak olmasının ilginç olduğunu söyleyerek, 650
beygir gücündeki F1 aracını güvenlik nedeniyle kullanamayacağımızı
anlattılar. F1 pilotlarının işi kolay değil Tüm ekip olarak hayal
kırıklığına uğramıştık. Ancak, ben oldukça heyecanlıydım. F1
aracının özelliklerini anlatan Fransız pilot, aracı kaldırmak için
üç hakkım olduğunu, eğer bunu başaramazsam kullanma hakkımın
kaybolacağını söyledi. Şaşkınlık içinde Fransız pilotu dinlerken,
F1 aracını kaldırmanın ve kullanmanın hiç de kolay olmadığını
öğrendim. 505 kilogram ağırlığındaki 650 beygir gücündeki V8
motorlu aracın, inanılmaz sert bir debriyaj pedalı var. Ben bunu
takoz olarak tanımlıyorum. Debriyaja sonuna kadar bastıktan sonra,
sert vites kolunu birinci vitese geçiriyorsunuz, sonra ise gaz
pedalına basarak motorun belirli bir rölantiye gelmesini
sağlıyorsunuz. Aracı harekete geçirmek için gereken rölanti motoru
5-6 bin devire çıkarıyor. Fransız pilotun çık işaretiyle ayağımı
milim milim debriyajdan çekerek, aracı harekete geçirdim. Acemilik,
aracı yeterince tanıyamama gibi faktörlerin yanı sıra, Türk
grubunun gözlerinin benim üstümde olmasının getirdiği baskı da
işimi zorlaştırıyordu. Çünkü, herkes ‘Acaba ilk seferde hareket
ettirebilecek mi?’ sorusunu soruyordu içinden... Ama, korktuğum
olmadı ve ilk denememde F1 aracını hareket ettirdim ve pitten
çıktım. Eğer debriyajdan ayağımı biranda kaldırsaydım, motoru stop
ettirmem ya da patinaj çekmem içten bile değildi. Pitten çıktıktan
sonra işimin kolaylaştığını sanmayın, kemikli bir yapıya sahip
vitesleri değiştirmek, direksiyona hakim olmak normal bir
otomobilde olduğu gibi rahat değil. Ayrıca, altınızda 650 beygirlik
bir araç var. Bu aracı dizginlemek için de önce sakin ve kararlı
olmalısınız. Ve sonunda bütün bunları başarıp turu tamamladıktan
sonra pite girdim. Araçtan inerken, Formula 1 pilotlarının işinin
hiç de kolay olmadığını, Schumacher, Montoya’nın kazandıkları
parayı sonuna kadar hakettiklerini düşündüm. Ünlü pilotlar bu
okulda yetişiyor 1968 yılında motorsporları hayranı mekanik Henri
Julien tarafından kurulan AGS (Automobiles Gonfaronnaises
Sportives) takımı, Formula Fransa, Formula Renault, Formula Renault
Avrupa, F2, F3000 ve 1986-1991 tarihleri arasında F1
şampiyonalarında yarıştı. Jean-Claude Hrubon ise takımın
otomobillerini hazırlıyordu. 1991 yılında F1’den çekilen takıma
1999’da işadamı Marcel Schoonmann ortak oldu ve 2000’de Henri
Julien Onursal Başkan oldu. Takım F1’den çekildikten 1 yıl sonra
ise başta F1 ve F3 olmak üzere çeşitli yarışlar için pilot ve sürüş
eğitim programları sunmaya başladı. Mayıs 2002’de ise AGS ilk üst
düzey F1 kursunu başlattı. Şimdiye kadar 16 bin kişiye çeşitli
eğitim ve sürüş imkanı veren AGS bu alanda dünyada lider konumda
bulunuyor. Okul yılda yaklaşık 2 bin kişiye eğitim veriyor. AGS
Formula 1 okulunda 7 adet Formula 1 aracı bulunuyor. 1986 ile 1991
yılları arasında F1 Dünya Şampiyonası’nda yarışmış AGS Marque
araçların 2002 ve 2003 modelleriyle sürüş eğitimleri yapılıyor.
Sadece 505 kilogram ağırlığındaki AGS Marque F1 araçları, 650
beygir gücünde V8 Cosworth motorlara sahipler. Karbon şasi ve
frenlere sahip olan bu F1 araçları, 6 vitesli yarı otomatik
şanzıman, Elektronik Çekiş Kontrolü gibi son teknoloji ürünü F1
sistemleriyle donatılmışlar. Ayrıca, 10 adet Opel-Lotus aracı ile
de F3 sürüş eğitimleri veriliyor. 180 beygirlik motora sahip olan
araçların ağırlığı ise sadece 440 kilogram. AGS’nin yetiştirdiği
pilotlar önemli başarılara da imza atmış. Bu pilotların isimleri,
kazandıkları yarışlar ve başarıları ise şöyle: 1980 Richard Dallest
Avrupa F2 yarışında 1’incilik ve Fransa F2 şampiyonluğu 1981
Richard Dallest, Fransa F2 şampiyonluğu 1982 Philippe Streiff,
Fransa F2 şampiyonluğu 1983 Philippe Streiff, Fransa F2
şampiyonluğu 1987 Roberto Moreno, Avustralya F1 Grand Prix’sinde
6’ncılık 1987 Philippe Streiff, Meksika F1 Grand Prix’sinde
5’incilik 1989 Gabriele Tarquini, Meksika F1 Grand Prix’sinde
6’ncılık HURRİYETİM