Savaş'a göre bir ihtilal daha var
Abone ol28 Şubat sürecinin 'kudretli bürokratı' Vural Savaş'tan olay yaratacak sözler... Üç ay içinde darbe olacağını iddia eden Savaş'a göre İslamcılar PKK'ya destek veriyor
Yargıtay Onursal Başsavcısı Vural Savaş, 28 Şubat sürecinin en
önde gelen ismiydi. Her söylediği söz olay olur, her açıklaması
onlarca televizyon kanalından canlı yayınla bütün Türkiye’ye
duyurulurdu. Bugün emekli olan ve günlerini ülke sorunlarına ışık
tutan kitaplar yazarak geçiren Vural Savaş, Türkiye’nin içinde
bulunduğu durumdan son derece umutsuz. AKP’nin kendisini kurduran
dış güçlere boyun eğmemesi durumunda Türkiye’de üç ay içinde darbe
olabileceğini iddia eden Savaş, AKP’nin, İran’a yapılacak
operasyona destek vermek için ABD ile anlaştığını savunuyor.
Savaş, Siyasal İslamcılar’ın görüntüde PKK’ya karşı çıksa da, asla
PKK’ya karşı olmadıklarını terör örgütü İBDAC’nin yayın organı
Taraf Dergisi’nde yer alan, “Biz Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı
mücadele ediyoruz. İster PKK olsun, ister diğer örgütler; bizim
silah arkadaşımızdır” ifadesiyle anlatıyor. AKP iktidarında
türbansızların ve Atatürkçülerin ikinci sınıf insan muamelesine
uğradığını da savunan Savaş, tanıdığı çok sayıda bürokratın
eşlerini bu dönemde türbana soktuğu bilgisini de veriyor. Şimdilik
siyasetten uzak duran Savaş, 2002 seçimlerinden önce baraja kıl
payı takılan bir merkez sağ partinin kendisine Antalya birinci
sıradan milletvekili adaylığı teklifini de açıklıyor.
İşte Savaş’ın Yeni Çizgi Dergisi'ndeki özel açıklamaları:
Geçmişte, Milli Görüş partilerinin kapatılması için dava
açan Yargıtay Başsavcısı olarak, kökeni Milli Görüş’e dayanan AK
Parti’nin 3 yılı hakkında neler düşünüyorsunuz?
AKP’yi iyi tanımak lazım. Sözde profesörler ve medya halkımızı
doğru düşünemez hale getirdi. Dış güçler Türkiye’yi, tarikatları ve
medyayı kullanarak seçimleri yönlendirdiler. Bir partiyi
emperyalist devletlerin büyükelçileri de destekliyorsa, 2.
Cumhuriyetçi denilen bana göre soysuzlar destekliyorsa, bir takım
Siyonist kuruluşlar destekliyorsa beyinler yıkanmış demektir.
Geçen seçimlerde bütün bu güçler AKP’yi destekledi. Soros dahil,
bir takım Türkiye gibi ülkeleri yönlendirmeye çalışan kişiler,
bölücülüğe hizmet etmeyecek hiçbir kişiyi desteklemezler. Hele ABD…
İsmet Paşa bu yüzdendir ki Lozan Görüşmeleri sırasında kapıya,
“Buraya ABD’liler giremez” yazmıştır. Bazı vatandaşlar sanıyor ki,
emperyalizmle mücadele Kurtuluş Savaşı’yla bitti. Ama esas mücadele
Kurtuluş Savaşı’nın sonrasında başladı. Birinde düşman belli. Ama
şimdiki planları sinsi. Önce ekonomiyi çökertiyorlar. Arkasından da
kendilerinin emellerine hizmet edeceklerine inandıkları kişileri iş
başına getiriyorlar.
Size göre bu güçler neden AK Parti’yi
destekledi?
Bizde, Nurcular, Nakşibendiler, Fethullahçılar ABD ne isterse onu
yapar. Gün gelir Demirel’i, gün gelir Ecevit’i, gün gelir Özal’ı
desteklerler. Onlar 2 milyonluk İHL camiasını yönlendirebiliyorlar.
Eş çocuklar ile birlikte 78 milyon oluyorlar. Senede 1 milyonluk
Kur’an Kursu’na gidenler de var. Bizdeki bütün siyasal İslamcılar
ulusal bütünlüğe sahip bir Türkiye’yi istemedi. Tayip Erdoğan’a
İstanbul İl Başkanlığı döneminde, Güneydoğu konusunda bir soru
yöneltiyor. O da, “Oralarda Osmanlı Eyalet sistemine benzer bir şey
uygulanabilir. Ayrılmak isterlerse güçleri varsa ayrılırlar” diyor.
Bizde politikaya soyunanlar defalarca ABD’ye seferler yaparlar.
Sonuçta ikna edebilirlerse, içimizdeki işbirlikçilerini kullanarak
iktidar olmaya çalışırlar. Erdoğan, geçen sene 100. yılını kutlamış
bir Siyonist teşekkülden ödül aldı. Bu örgüt Malatya’ya kadar olan
Arzu Mevud sınırlarındaki Büyük İsrail Devleti’ni istemekte. Bu
örgüt Erdoğan’dan başka 10 kişiye ödül vermiş. Bu kişilerin 9’u
İsrail Cumhurbaşkanı. İlk defa Musevi olmayan biri bu cesaret
ödülünü aldı.
“NE TARİKAT DESTEĞİ KALIR, NE MEDYA”
AK Parti ile ABD arasında gerginlikler de yaşandı. Bu
gerginlikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
ABD, AKP İncirlik’te biraz direnir gibi olunca hemen döndü. Gerek
ekonomik, gerek iktidar, gerek Suriye, İran’a yapılacak olan
saldırılarda AKP’nin kendilerinedesteklemediği an 3 ay bile
iktidarda bırakmazlar. Askeri müdahale dahil, ben her şeyi
beklerim.. Şu an böyle bir tehlike Dış ülkelerle işbirliği
yaptıkları sürece iktidarda kalacaklarını biliyorlar. Bütün bunlar
AB maskesi altında bize dayatılmaya çalışılmaktadır. AB’ye giriş
macerası Türkiye Cumhuriyeti’nin sonunu getirecektir. Ben bunu 10
yıl önce söylediğimde bana gülüyorlardı. Bugün ise AB’ye serbest
dolaşımla gireceğimize inananların oranı yüzde sadece 5.
Darbe tehlikesi görüyorsunuz yani Türkiye’de?
Bunun nedeni askerlerimizin darbe heveslisi olması değil. Ama
Türkiye’de öyle bir ortam yarattılar ki, sokak çarpışmaları
başlasa, bütün güven kaybolur. ABD’nin istekleri yapılmazsa, ne
tarikat, ne medya desteği kalır. Televizyonlar öyle şeyler yaparlar
ki, kimse gözlerine inanamaz. Bunlar dış gücün bilincindeler. Recep
Tayip Erdoğan, 4 Kasım 2002’de Paul Wolfowitz’e mektup yazmasının
nedeni de budur. Bu nedenle bu yanlış politikalara imza atıyorlar.
Askeri müdahaleler olmadan meseleler hallolsun istiyorum. Askeri
müdahalelerden sonra da iyi şeyler olmaz. Askerler Dünya
Bankası’ndan birini getirirler. ABD’nin istediği adamı başbakan
yaparlar. Zaten iyi niyetleri nedeniyle başarılı olamazlar.
Son dönemlerde hem PKK terörü tırmanıyor ve siyasal İslam’ı
savunan örgütler sahneye çıkıyor. Bunun arkasında yatan nedenler ne
size göre?
Siyasal İslamcı örgütler, devletimize düşmanlıkta işbirliği
yapıyorlar PKK’yla. İçinde Hizbullah gibi, İBDAC gibi vurucu
şeriatçı güçler de var. İBDAC’nin Taraf Dergisi’nde açıkça yazıldı.
Dergide, “Biz Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı mücadele ediyoruz. İster
PKK olsun, ister diğer örgütler. Bizim silah arkadaşımızdır.”
Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı harbeden kişilerdir bunlar. Bütün
Siyasal İslamcılar PKK’nın silah arkadaşlarıdır. Onların PKK’yı
rahatsız edecek bir şey yapacağını zannetmiyorum. Bunların hala
Türkiye Cumhuriyeti’yle meseleleri var. Hükümetin bütün
icraatlarının arkasında dış güçler vardır. AKP, Büyük Ortadoğu
Projesi’ni desteklediklerini açıkça söylüyor. AKP’nin Adalet
Komisyonu Başkanı açıkça, “Biz TCK’ya soykırımla ilgili maddeyi
Avrupa istedi diye koyduk” dedi. Bir tek kişiyi dahi öldürmek
soykırım olarak değerlendirilebilir. Yarın PKK eylemleri artınca,
kendi yasalarımıza göre onlarla mücadele edemez hale geleceğiz.
Bunlarla mücadele eden komutanlarımız soykırım suçu işlemiş kişiler
haline gelebilir.
Türk Silahlı Kuvvetleri’yle AKP arasındaki ilişki nasıl şu
an sizce?
İran’a yapılabilecek bir harekatta destek sözü verilmiştir. Bunda
Türk Silahlı kuvvetleri mahzur görmemiştir. Kıbrıs’taki
haklarımızdan vazgeçmek gibi en önemli stratejik mevzularda da
askerlerin yumuşadığını gördüğümüz gibi, AB’nin Türkiye üzerindeki
bölücü her harekete destek vermesi bilinmesine rağmen en yüksek
dereceli komutanımız, “Avrupa ile bütünleşmek AB’nin zirvesine
konmaktır” demektedir. Artık Cumhuriyeti korumak kollamakla görevli
TSK’nın bile şartlar oluşsa bile yerine getireceğine
inanmıyorum.
“DAVA AÇACAĞIMI TEK ASKER BİLE BİLMİYORDU”
28 Şubat sürecinde partileri ve kendileri cezalandırılanlar
şu an devletin en tepesinde. 28 Şubat’ın başarısız olduğu iddiasını
kabul ediyor musunuz?
28 Şubat sivil kuvvetlerin zaferidir. Herkes zannetti ki askerler
yargıyı etki altına aldılar. Evet brifingler yapıldı. Ancak, ben 22
Mayıs’ta dava açtım. Brifing ise 10 Haziran’daydı. Bir eski asker
dahi “Vural Savaş’ın dava açtığını biliyorduk” derse ben
televizyonlar huzurunda kendimi en aşağılık insan ilan edeceğim.
Tansu Çiller’le, Erbakan hakkındaki gensoru benim dava açmamdan 2
gün önce reddedildi. Askerlerimizin 28 Şubat’ta önem verdiği
hususlar dikkate almadılar ve hükümetin devam ettiğini açıkladılar.
Zaten benim haklılığımı AİHM’de kabul etti ve itirazı reddetti.
Kendilerinin mağdur olduğunu iddia ederek FP olarak seçime giren bu
hareket 1999 seçimlerinde 1995 seçimlerine göre yüzde 6 oy
kaybetmişlerdir. İlk ikiye bile giremediler o seçimde. Ne oldu
vatandaş bütün bu uygulamaları haklı buldu ki; bunların oyunu yüzde
6 oranında düşürdü. Ben dava açtıktan sonra tek İHL açılmadı. Orta
kısımları kapatıldı. Onların eleştireceği her şey yapıldı. Buna
rağmen onlar oy kaybetti. Ama ondan sonra öyle bir koalisyon
kurdular ki, tamamen İMF reçeteleri uyguladılar. Kemal Derviş gibi
adamı ekonomiden sorumlu devlet bakanı yaptılar. Önceki
hükümetlerin yanlış uygulamaları AKP’yi iktidar yaptı.
“VAHDEDDİN DE NAKŞİBENDİYDİ”
Hangi ülkede siyasal İslamcılar varsa, en çok yolsuzluk o
ülkededir. En çok İslamcı holdingler halkı soymuştur. Dine
sığınmadan bu kadar halka ihanet edilemez. Kabahat dinimizde değil,
dini siyasete alet eden kişilerdedir. Kabinenin dörtte üçü
Nakşibendi tarikatıdır. Şeyh Sait, Vahdettin hepsi
Nakşibendi’dir.
Yargıya brifing çok tartışıldı. Orada anlatılanlar sizi
nasıl etkiledi?
Ben o brifingden önce Çin’den gelmiştim. Saat farkı nedeniyle ve
Çin yemekleri nedeniyle rahatsızlanmıştım. O nedenle brifinge
katıldım ama, çok da fazla dinleyemedim. En önde oturmama rağmen
gözlerim zaman zaman kapanıyordu. Uyuyacaktım, başsavcı uyuyor diye
haber yapacaktı gazeteler.
Türban tartışmaları ne zaman bitecek? AK Parti’nin bu
konuda yasal bir düzenleme yapabileceğine inanıyor
musunuz?
Ben Anadolu’da yıllarca yaptığım memuriyetimde çarşaf gördüm, peçe
gördüm ama türban yoktu Türkiye’nin hiçbir yerinde. Türban ne dini,
ne de milli kıyafettir. Anayasa’ya aykırı olduğu için 3 kere
kapatılan akımın sembolü haline getirilmiştir. Bunun için ilk
tedbirler alınmıştır. Emine Erdoğan, ‘Bana “örtün” dediklerinde
ölümü düşündüm’ diyor. Erbakan’ın kızının da ODTÜ’de başı açık,
sonradan örtünmüş. Vakıf, tarikat yöneticileri gidip Erbakan’a
“İslamcı bir partinin yöneticisinin kızı başı okuyamaz” diyorlar.
Erbakan baskıyla örttürdüğünde, kızı ağlamış. AB’ye gireceğimize
inanmıyorum ama, ABD’de, Avrupa’da yaşamak zorunda olan insanların
dışlanmasını, ikinci sınıf vatandaş olarak görülmesini istemiyorum.
Yakında, türbanlı birinin oralara vize almasına bile imkan
kalmadığı gibi, iyice de İslamcı akımların sembolü haline geldiği
için, vatandaşlarımızın İsveç’ten ABD’ye kadar dışlanmasına neden
olacak.
Türban konusunda hukuki durum nedir şu an?
Danıştay’dan, Anayasa Mahkemesi’ne kadar verilmiş kararlar var. Bu
kararlar açık. Bunu bir dinsel simge olarak değerlendiriyorlar
mahkemeler. İtalya’da geçen yıl haç yasaklandı. Buna karşı çıkıp,
okullara sokacağım diyen tek kişi duydunuz mu? Böyle böyle
devletimizi dejenere ediyoruz. AK Parti çözüm arayışına girecek.
Bunlar yargıdan dönecek. Sonra onlar da, “Biz ne yapalım. Yargıdan
döndü” diyecekler. Buradaki temel amaç, vatandaşı devletine düşman
yapmak.
“EŞİNİ KOLTUK İÇİN TÜRBANA SOKANLAR VAR”
Sonuç ne olacak size göre?
Kendilerine göre Anayasa Mahkemesi oluştururlarsa çözebilirler.
Böyle bir şey olursa dünyadan biraz daha dışlanacağız.
Atatürkçüler, Alevi vatandaşlar, örtünmeyenler zenci muamelesi
görüyor. Binlerce, on binlerce okul müdüründen bir tekinde alevi
öğretmen müdür olmuş mudur? Bugün atananlar, ya onların
zihniyetinden, ya da onların davalarına beraat kararı verilmiş
kişilerdir. Kamuda yükselmek için artık eşinizi örtmek veya
tarikatlarla ilişki kurmak zorundasınız.
Eşini örttürme iddiası duyum mu, bilgi mi?
Geçmişte eşini örttürmediği halde çok sayıda bürokratın eşini
örttürdüğünü ben bizzat biliyorum.
Kaynak: www.sonsayfa.com