Gülen değirmenin suyunu açıkladı
Abone olFethullah Gülen okullarına bu kadar yardım nereden geliyor? Hatta kendisine "'Bu değirmenin suyu nereden?' diye yüzüne söyleyen oldu. İşte Gülen'in açıklaması..
“Eğer bir yerden arpa kadar yardım kabul edilmişse, kabul edenler dünyanın en aşağılık insanlarıdır. Eğer ben böyle bir meseleye müsamaha etmiş, başkalarından yardım kabul etmişsem, Allah beni derbeder etsin.” Samanyolu Televizyonu'nun altı yıldır Türkiye'den uzakta yaşayan Fethullah Gülen Hocaefendi ile yaptığı röportajın dördüncü bölümü dün akşam yayınlandı. Gülen, dünyanın dört bir yanına yayılan ve gittiği hemen her ülkede teveccühle karşılanan eğitim faaliyetleri hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Bu faaliyetlerin tümünün Anadolu'nun bağrından filizlendiğini vurgulayan Hocaefendi, "Bu yaşa gelmeden evvel çok gençken, aklım mantığımın önündeyken bile, hep ‘Anadolu insanı bu işi yapmalı, başkası bu işe karışmamalı. Bu meselenin sonra dedikodusu çıkar' diye düşündüm." dedi. Arkadaşlarına sivil toplum kuruluşlarından bile yardım almamaları tavsiyesinde bulunduğunu anlatan Gülen, "Bizim kimseden yardım almaya ihtiyacımız yok. Anadolu insanının gücü ne kadarına yetiyorsa, biz meseleyi o kadarı ile götürürüz. Diğerlerinden istifade etmeyi, kendi kazancımıza kanaat etmemeyi; çalıp çırpıp yeme gibi haram saymalıyız." diye konuştu. Hiç kimseden zerre kadar yardım kabul edilmediğinin altını çizen Gülen, "Eğer bir yerden arpa kadar yardım kabul edilmişse, kabul edenler dünyanın en aşağılık insanlarıdır. Eğer ben böyle bir meseleye müsamaha etmiş, başkalarından yardım kabul etmişsem, Allah beni derbeder etsin." ifadelerini kullandı. Gülen, konuyla ilgili başından geçen bir olayı şöyle anlattı. "'Bu değirmenin suyu nereden?' diye yüzüme söyleyen oldu. Hatta bir dönemde ülkede devletin başındaki adamın eşi söyledi. Ben de ihtimal ona dedim ki; ‘Allah aşkına günümüzde böyle suyla dönen değirmen mi var? Türkiye'nin içinde herkes başka şekilde değirmenler çeviriyor. Bu millete mal olmuş bir mesele." Gülen, Anadolu insanının ‘himmet etme' sevdasını da bir örnekle açıkladı: "O bizim insanımızdır ki, verdikçe verir. Onlara ‘verme' deseniz üzülürler, vermeden mahrum edildiğinden dolayı ağlayan insanlara çok şahit oldum. Hayatı boyunca önemli müesseselerde çalışmış biri, emekli parasıyla ev almış. Himmette o gün bana konuşma terettüp etmişti, ben konuştuktan sonra orada herkes bir şeyler taahhüt edince; o taahhüt edecek bir şey bulamamış, biraz sonra merdivenleri soluk soluğa çıkarak, elinde anahtarları getirdi. ‘Hocam' dedi. ‘Bu evi yeni almıştım. Ben de bu anahtarları size veriyorum'. Ona, ‘Kimsenin evini de, evinin anahtarlarını da almam gibi bir durumumuz yok. O, senin alnının teriyle kazandığın şey. Başka elinde olursa, sen de gücün yettiğince verirsin.' dedim. Anadolu insanı böyledir, yani kerametvari bir toplumdur." Yurtdışındaki Türk okullarını ‘destan' olarak nitelendiren Gülen, "Celalettin Harzemşah'a 'Şehname' yazmış olan Firdevsi gibi biri olsaydı, bu meseleye de öyle bir Şehname yazması icap ederdi. Celalettin Harzemşah'ın yaptıkları bu ölçüde kıymet edecek ve bu tarihte bu ölçüde not düşebilecek hadiseler değildir." diye konuştu. Hizmetleri karalayanlara da seslenen Gülen, sözlerini şu şekilde noktaladı: "İnşallah, bir gün bu meseleye sağından solundan, değişik isnatlarda bulunup karalamak isteyen; milletin zihninde onu ademe mahkum etmek isteyen insanlar da insafa gelirler. Onlar da omuz verirler. Bu önemli hizmete 'bizim de katkımız olsun' derler."