Türk Subay intihar eder mi?
Abone olKurtlar Vadisi-Irak’ filmi, Irak’ın Süleymaniye kentinde, 2003’te yaşanan çuval olayını tekrar gündeme getirdi. Ama film, yeni bir tartışma daha başlattı:
“Türk subayı intihar eder mi?” Özellikle de görevindeki
başarısızlık nedeniyle onur meselesi yaparak... Tıpkı filmdeki
Üsteğmen Süleyman gibi... Paşalar görüş ihtilafına düştü. Kimisi
tarihteki Albay Reşat Bey vakasına benzetti. Kimisi de “Çatışarak
ölecekti” dedi. Türkiye, şimdi, bir Türk subayının intihar edip
etmeyeceğini tartışıyor.
10 milyon dolar... Türkiye'de bir sinema filmi için harcanan en
yüksek meblağ... 'Kurtlar Vadisi-Irak'... Çuvalın
intikamının alındığı film... Kahraman: Polat Alemdar... Hollywood
yıldızı Billy Zane... Oscar'a bile aday olmuş Gary Busey... Türkiye
bugünlerde yine 'Kurtlar Vadisi'ni konuşuyor. Türkiye, filmle
beraber bir olayı daha konuşuyor: 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak'ın
Süleymaniye kentinde, 11 kişilik özel Türk birliğine yönelik
Amerikalılar tarafından gerçekleştirilen çuval geçirme olayı...
'Kurtlar Vadisi-Irak' senaryosu da buna dayanıyor. Yapımcılarının,
filmi yapmaktaki motivasyonlarını da ortaya koyan düşünceleri şu:
"O gün 11 asker, başlarına çuval geçirilerek, halkın gözlerinin
önünde, askerlik onurları hiçe sayılarak sınır dışı
edilirler...
Filmde her şey buraya kadar gerçekleri anlatıyor." Hayallerin
devreye girdiği noktada ise Türkiye'yi yeni bir tartışma bekliyor.
Gerçekler üzerine kurulan hikâyenin omurgasında ise çuval olayının
mağduru bir Türk subayının intiharı karşımıza çıkıyor. Çokça
tartışılacak olan intiharın kahramanı, Üsteğmen Süleyman Aslan. 11
Türk askerinden biri... Vaktiyle aşağılanarak teslim olmayı onuruna
yediremeyen Üsteğmen Aslan, geride bir mektup bırakıyor. Mektubun
muhatabı Polat Alemdar. Görevi uğruna intihar eden arkadaşının
vasiyetine kayıtsız kalamıyor ve gerekirse ölmek için Kuzey Irak'a
gidiyor.
Peki, görevi uğruna, onuru kırıldığı için bir Türk subayı intihar
eder mi? 'Kurtlar Vadisi-Irak' filminin yapımcısı Pana Film
yetkilileri neden intihar kurgusuna yer verdiler? Bu sorunun
cevabını bilmiyoruz. Çünkü filmin yapımcıları bu konuda konuşmak
istemediler. Film, 3 Şubat günü 479 salonda aynı anda gösterime
girdiğinde, belki akıllarda kalacak en önemli sahnelerden biri bu
olacak... Vatanını korumak uğruna ölmek ve öldürmek üzerine eğitim
almış ve bunun için yemin etmiş bir askerin intiharını; Türk halkı
belki şaşırarak, belki üzülerek, belki de hayal kırıklığı yaşayarak
izleyecek. Belki de gurur duyacak. Tüm bunlar, filmin gösterime
girmesinin ardından konuşulacak.
Biz de özellikle emekli generaller ve bazı ordu mensuplarıyla
yaptığı görüşmelerle, "Türk subayı intihar eder mi?" sorusuna yanıt
aradık. Sonuç: Paşalar fikir ayrılığına düştü. Kimisi Üsteğmen
Süleyman'ın intiharını onurlu ve asil bir davranış olarak
yorumladı. Kimisi kesinlikle onaylamayarak, gerçek onurlu
davranışın ölümüne çatışmak ve silahları çekmek olduğunu söyledi.
Türkiye'de, Cumhuriyet tarihinden bu yana pek alışık olmadığı bir
tartışmayla karşı karşıyayız. Ama bilinen, Üsteğmen Süleyman'ın
intiharına benzeyen son olay 'Büyük Taarruz' döneminde, Mustafa
Kemal Atatürk'ün de bizzat komutanlığında yaşanan Albay Reşat Bey
vakası. Verilen görevi zamanında yerine getirememesini onuruna
yediremeyerek kafasına kurşun sıkan bir komutan... Ölümünün
onurlandırıldığı, hatta manen ödüllendirildiği bir intihar... Afyon
Çiğiltepe hâlâ onun adını; o, Çiğiltepe'nin adını taşıyor!
Türk subayının onuru ve görevi adına intihar etmesini onurlu bir
davranış olarak nitelendiren Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen, bunu
Albay Reşat Bey vakasına da benzetiyor:
"Süleymaniye olayında, Türk subayının, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin
ve Türk milletinin onuru yara almıştır. Üsteğmen Süleyman'ın
intiharı, vatanseverlik ve çaresizlik duygularının yoğunlaştığı ve
kesiştiği noktadaki en onurlu davranıştır. Bu olayda, olayı
önleyecek tedbirleri almak, hasmane davranışa anında karşılık
vermek esas olmalıydı. Şartlar bunu mümkün kılmamışsa, Üsteğmen
Süleyman'ın intiharını, onurlu bir subayın, örnek bir davranışı
olarak kabul etmek gerekir. Çünkü askerlik mesleği, gerektiğinde
öldürmeyi, gerektiğinde de ölmeyi bilebilmektir."
Tartışmanın ikinci boyutu: Türk subayı intihara kalkışırsa, bir
cezası olur mu? İşte askerleri n de görüşlerinin ayrıldığı
noktalardan biri burada başlıyor. Bir kere intihara kalkışmak,
kendini askerliğe elverişli olmayan bir duruma getirmek suç. Eğer
intihara kalkışan subay hayatta kalırsa, zaten hakkında dava
açılıyor. İntihara kalkışmasının nedenleri araştırılıyor.
Kendisinden tazminat isteniyor. Ya subay ölürse intihar sonrasında?
Görüşüne başvurduğumuz tüm emekli generaller, ölüm olması
durumunda, herhangi bir cezanın söz konusu olmadığını
vurguluyorlar.
Türk Emekli Subaylar Derneği Genel Başkanı, Emekli Tümgeneral Rıza
Küçükoğlu, kesinlikle bu konuda bir cezanın olmadığını
savunanlardan. Kendisi aynı zamanda hukukçu da olan Küçükoğlu,
intihar vakalarında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gösterdiği özenin
altını çiziyor. İntihar durumunda bile bir askerin cenazesinin
şehitmiş gibi düzenlediğini, yalnızca aile fertlerine gerçeğin
söylendiğini, intiharın deklare edilmediğini kaydediyor. Çünkü
Emekli Tümgeneral Küçükoğlu'na göre intihar, toplumun değerlerine,
dini inanca aykırı bir durum.
Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen, ısrarla, görev sonrasında onuru
kırıldığı için intihar eden bir subayın davranışını onurlu bulsa
da, Emekli Orgeneral Necati Özgen bu görüşe kesinlikle katılmıyor.
Özgen'e göre, onurlu asker davranışı, silahı çekmek ve ölümüne dahi
olsa çatışmak. Emekli Orgeneral Özgen, intihara kalkışan bir subaya
ya da subayın yakınlarına ceza verileceği gibi bir prosedürün de
kesinlikle olmadığını belirterek şunları kaydediyor: "Hayır, o
intihar olmaz. Orada silahını çekip öldürecek. Ne demek intihar?
'Kafama çuval geçirmişler, ben intihar edeyim.' Olur mu öyle şey?
Orada çarpışacak, gerekirse ölecek. Doğrusu budur bana göre."
Emekli Orgeneral Necati Özgen'e göre, onurlu intihar var. Tarihte
Albay Reşat Bey dışında yakın tarihte Kore Savaşı sırasında yine
bir Türk üsteğmeni buna örnek. Özgen Paşa, "Çuval olayında intihar
olmaz" diyerek kesin bir dille karşı çıktığı intiharın yakın
tarihteki örneğini şöyle açıklıyor:
"Kore'de var. Topçu ileri gözetleyici üsteğmen, bakmış ki düşman
topçu mevziini ortadan kaldıracak, iş o noktaya gelmiş. Ne yapıyor?
Atışları kendi üzerine çevirtiyor. Atış yapanları kendi bulunduğu
noktaya yöneltiyor ki şaşırsınlar diye. Ölüyor. Türk ordusunda bu
olay herkese misaldir."
Sonucu ölümle bitmeyen bir intihar girişiminin TSK Personel
Yönetmeliği'nde bir suç olduğu kesin. Mahkeme süreci gelişiyor.
İntihar sonrasında subayın yakınları ve ailesinden tazminat
talebinin olması gibi bir durum kesinlikle yaşanmıyor; ama özlük
haklarıyla ilgili bazı noktalar söz konusu. Türkiye Emekli Subaylar
Derneği Şişli Şubesi Başkanı Emekli Albay Atıf Ürük bu durumu şöyle
açıklıyor:
"Özlük hakları açısından bakıldığında, bazı konular dikkate alınır.
Bizde görev başında hayatını kaybetmesi ancak özlük bakımından bazı
sonuçlar doğurabilir. Emekliliğe hak kazanmışsa, hak kazandığı gün
itibarıyla ücretini alır. Emekli aylığı ona göre bağlanır, intihar
etmiş olsa bile. Bunun dışında, geçmişteki hakları yok farz
edilmez. Görev başında şehit oldu, son rütbedeki alması icap eden
miktara göre değerlendirme yapılır. Çünkü orada görev başında vefat
etmeseydi, son rütbeye kadar devam edecekti. Bunun dışında, hangi
rütbede intihar etmişse, o rütbeye göre gereken özlük hakları
tahakkuk ettirilir. 'İntihar ettin, bizden değilsin' demenin
mantığı yok. Ailesinden falan para talep edilmez. Hizmet ediyor,
bunun karşılığında para alıyor."
PAŞALAR BÖLÜNDÜ
Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen
“Üsteğmen Süleyman onurlu bir davranış sergilemiştir”
TSK Personel Yönetmenliği'ndeki, intihar olaylarıyla ilgili
hükümleri, emekli olduğum için bilmem mümkün değildir. Ancak, bu
hükümler disiplinsizlik olarak nitelendirilebilecek intihar
olaylarıyla ilgilidir. Üsteğmen Süleyman'ın intiharı bu kapsamda
değerlendirilemez. Vatan onuru ve gururu için intihar eden bir
subay, tarihteki örneklerinde de olduğu gibi, örnek bir subay
olarak benimsenir ve hatırlanır.
Ben Üsteğmen Süleyman olayını, Büyük Taarruz'da intihar eden Albay
Reşat olayına benzetiyorum. Albay Reşat, savaş alanının kritik bir
bölgesi olan Çiğiltepe'yi ele geçirmekle görevlendirilmiş, 57’nci
Tümen'in Komutanı idi. 27 Ağustos 1922 sabahı, saat 10.30'da
Mustafa Kemal, Albay Reşat'ı telefonla aramış ve tepeyi ne zaman
ele geçireceğini sormuştur.
Albay Reşat ise tepeyi yarım saat içinde ele geçirmeye söz
vermiştir. Saat 10.45’te Mustafa Kemal, Albay Reşat'ı yeniden
arayarak Çiğiltepe'yi ele geçirmenin önemini vurgulamıştır. Saat
11.00'de Mustafa Kemal, Albay Reşat'ı yeniden aradığında telefona
çıkan şahıs, Albay Reşat'ın intihar ettiğini söylemiş ve bıraktığı
notu okumuştur. Albay Reşat, Mustafa Kemal'e bıraktığı notta,
“Sözünü tutamadığı için yaşayamayacağını” ifade etmiştir. İşte o
an, gözlerinden yaşlar boşanan Mustafa Kemal, “Albay Reşat'ın büyük
bir vatansever olduğunu” söylemiştir. Saat 11.45’te ise
Çiğiltepe'nin düştüğü haberi gelmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Albay Reşat gibi bir vatanseverler sayesinde
bugüne kadar gelebilmiştir. Albay Reşat gibi vatanseverler
sayesinde de yaşamaya devam edecektir. Türk Silahlı Kuvvetleri yeni
Albay Reşatlar yetiştirmektedir. Üsteğmen Süleyman da onlardan
birisidir. Türk Silahlı Kuvvetleri, Albay Reşat'ı unutmamıştır.
Bölgedeki şehitliğe onun adını vererek ve onun adını taşıyan bir
orman yeşerterek Albay Reşat'ı yaşatmıştır.
Emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu
“İntihar eden şehit sayılmaz”
Bu olayın resmi olarak herhangi bir yerde yazılı bir tarafı yok.
Görevini yapamaması durumunda personelin intihar etmesi veya
kendini imha etmesi gibi bir durum söz konusu değil. Ancak böyle
bir konu, Türk subayı açısından onur kırıcı ve kendisine
yediremediği bir durum olarak ortaya çıkar, görevini yapamamanın
sıkıntısı ve görev aşkının üstün gelmesi neticesinde psikolojik
sıkıntı içine girmesi muhtemeldir. Bunun sonucunda da intihara
giden yol açılabilir. O ana, onun psikolojik durumuna ve şartlara
bağlı.
Bunun hukuki tarafı yok. İnsan öldükten sonra yapacak bir şey yok.
Görevini yapamamanın vermiş olduğu ezikliği, bir başka görevi daha
iyi bir şekilde yerine getirerek gidermesi daha mantıklı bir çözüm
tarzı olur. Önüne daha iyi fırsatlar çıkar belki. Öbür türlü
intihar etmesi, bir noktada onuruna yedirememekten dolayı oluyor
ama şehit sayılmaz. Yakınlarından falan para talep edilmez.
Görevini yerine getiremediğinden dolayı intihar edenler için
herhangi bir prosedür uygulanmıyor. İntihar edince yapacak bir şey
yok. Etraftan nasıl karşılanır? İki türlü. Bunu yapmasaydı da başka
bir görevi daha cesaretli yerine getirip yapamasa dahi hiç olmazsa
görevini yaparken ölseydi daha iyiydi diye bir yorum yapılabilir.
Ama diğer taraftan da ‘Çok onurlu bir insanmış’ denir.
Ordu mensubu dışarıdan getirilmiş bir insan değil. Bu milletin
içinden yetişen bir insan. Türk milletinin yapısında bu vardır
zaten. Türk milletinin ruh hali ordunun içindeki subayın ruh
halinden farklı değildir. Vatan sevgisi ve vatanı korumakla görevli
olduğu için, duyguları daha tazedir, daha hassastır. Herhangi bir
ceza falan yok. Kendini askerliğe elverişsiz hale getirme konuları
vardır. Öyle bir ceza sistemi yok. Ölüye mi ceza vereceksiniz?
Emekli Orgeneral Necati Özgen
“Çuval olayı intihar nedeni olamaz”
Sadece çuval olayına yönelik olarak, bir üsteğmen intihar etmez.
Böyle bir şeyle intihar olayı olmaz. Ancak şu olur: Bir görev
verilmiştir, verilen emri yerine getirememiştir, bunu şeref
meselesi telakki eder.
İçine sindiremez ve bu vebalin altında kalmak istemez, şeref ve
haysiyet meselesi yapar; aynı Reşat Bey’in yaptığı gibi intihar
eder. Reşat Bey şunu söylemiş, “Muvaffakiyetsizlik beni canımdan
bizar etti.” İşte böyle olunur. “Başkası çuval geçirmiş, ben de
intihar edeyim” diye iş olmaz. Hiçbir cezai ehliyeti yoktur
intiharın. Askerliğin onur ve şerefine uygun olacak tabii ki. Reşat
Bey gibi olursa olur. Edirne’deki Şükrü Paşa. Anıtı vardır
Edirne’de. Balkan Harbi sırasında, “Eğer bu Bulgarlar benim bu
hattımı geçerlerse, benim etimi kuşlara, yılanlara verin, beni
yesinler. Namazım da kılınmasın, yıkanmasın” demiş. Askerlik,
komutanlık budur.
Emekli Tümgeneral Rıza Küçükoğlu - Türkiye Emekli Subaylar
Derneği Genel Başkanı
“İntihar suçtur”
İntihar bir suçtur. Türk ordusu toplumun gelenek ve ahlakından yola
çıkılarak intiharı onaylamaz. Çuval olayındaki intihar doğru bir
hareket değildir. Orada yapılması gereken; çatışarak, kurşunu
yiyerek gerektiğinde ölümü göze almaktır.
Oradaki intihar için onurlu bir davranıştır demek mümkün değil.
İntiharın da cezası yoktur tabii ki. Yakınlarına dava açılması söz
konusu olamaz. Ama intihar eden yaşarsa, ona yönelik bir dava
süreci gelişir. Askerliğe elverişli olmaya mani bir durum yarattığı
için.
TARİHİN ONURLANDIRDIĞI SUBAY İNTİHARI
ALBAY REŞAT BEY VAKASI
Türkiye'nin tarihinde, onurlandırılan en önemli subay intiharı,
Albay Reşat Bey'e ait. Bizzat onurlandırın da Atatürk'ün kendisi.
İşte Albay Reşat Bey:1879'da İstanbul'da doğmuş. 1896'da Harp
Okulu'nu bitirdikten sonra, Türk Ordusu'nun farklı komuta
kademelerinde görev yapmış; Trablusgarp ve Balkan Savaşları'na
katılmış. Ünlü Ziya Paşa'nın oğlu.
Kendisine son olarak 57. Alay Komutanlığı görevi verilmiş, bizzat
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından, Büyük Taarruz'un ikinci
gününde, muharebenin ve de ülkenin kaderini etkileyecek en kritik
mevkilerden olan Sincanlı Ovası'ndan Dumlupınar'a kadar tüm
yolların önündeki en stratejik engel olan Çiğiltepe'yi düşmandan
temizlemesi emredilmiş.
Ne var ki, bu tepenin önemini çok iyi bilen Yunan Başkomutanı
Trikopis ise, en zinde kuvvetlerini, üstün ateş gücüyle bu tepeye
yığmış, tahkimatı tamamlamış. Tarihi notlara geçen Atatürk'ün
telefon görüşmesi şöyle:
Mustafa Kemal (10.45): Düşmanın halen direndiğini görüyorum.
Gözümüz o tepede, çok önemli.
Albay Reşat Bey: Komutanım, tepeye düşman bir tümen yığmış,
direniyorlar. Ama alacağız komutanım, mutlaka alacağız.
Mustafa Kemal (11.00): Reşat Bey'i istiyorum.
Telefona bakan bir asker: Komutanım Reşat Bey size bir mesaj
bırakarak intihar etti. Okuyorum, komutanım. "Yarım saat zarfında
bu tepeyi almak için söz verdiğim halde sözümü yapamamış olduğumdan
dolayı, yaşayamam komutanım.
Haber : Tutku Akbaş
Kaynak :