Ağca susmasının ödülünü mü aldı?

Abone ol

Mehmet Ali Ağca'nın bayram günü apar-topar serbest bırakılıp tahliye olması akıllarda soru işarete bıraktı. Acaba Ağca, uzun yıllar susmuş olmasının ödülünü mü alıyordu?

"Acaba, bayram günü alelacele serbest bırakılıp elini-kolunu sallayarak aramıza karışmasını bu ketumluğuna mı borçlu?" sorusunu akıllara getiriyor"... Bu satırların yazarı Fehmi Koru'dan başkası değil... Yenişafak yazarına göre Orhan Pamuk davasında, "Şişli Adliyesinde yazılan bir yazının Adalet Bakanlığına on günde ulaşmadığı bir ülkede, 'tahliye' evrakının bayram tatilinde tekemmül ettirilip bir fazla gün bile yatmadan Ağca'nın cezaevinden çıkarılması, 'devlet' denilen o esrarengiz aygıtın hâlâ dimdik ayakta olduğunun en sağlam göstergesi sayılabilir."

İşte Koru'dan hem kafa karıştırıcı hem de kafalarda soru işareti bırakıcıyazı... 

Yazı: Fehmi Koru
Kaynak:  

Mehmet Ali Ağca'yı da tahliye ettik ya, artık sırtımız yere gelmez. Şişli Adliyesinde yazılan bir yazının Adalet Bakanlığına on günde ulaşmadığı bir ülkede, 'tahliye' evrakının bayram tatilinde tekemmül ettirilip bir fazla gün bile yatmadan Ağca'nın cezaevinden çıkarılması, 'devlet' denilen o esrarengiz aygıtın hâlâ dimdik ayakta olduğunun en sağlam göstergesi sayılabilir.

Ağca'nın bayram tatili sırasında serbest bırakılması, sanığı olduğu olayların müdahil avukatlarına 'itiraz' imkânı vermedi. İddialar doğruysa ve 'müddetname'de hesabın yanlışlığı sonucu erken tahliye ediliyorsa, Ağca, yaptıklarından ötürü mükâfatlandırılıyor demektir. Papa'ya suikast girişiminden dolayı İtalya'da yattığı müddetin Türkiye'de işlediği suçlar yüzünden yatması gereken süreden düşüldüğü iddiası bile dikkate alınmadan apar topar serbest bırakılmış oldu Ağca.

Bir noktaya açıklık getirmede yarar var: Yalnızca Papa'ya karşı suikast girişiminde bulunmuş, tanınmış bir meslektaşımızı öldürmüş, değişik gasp eylemlerine katılmış bir 'suçlu' olmaktan öte bir anlama sahiptir Mehmet Ali Ağca. Abdi İpekçi'nin ölümü, kim ne derse desin, 12 Eylül'e giden kanlı sürecin en önemli kilometre taşıydı. Suikasta muhatap edilen Papa 2. John Paul ise, izleyen olaylarda hep birlikte gördük, 1990 sonrasında adı 'Yeni Dünya Düzeni' olarak konulmuş gelişmenin mimarlarındandı. Ağca, Türkiye ve dünya tarihinin en ciddi gelişmelerinin odağında yer almış bir figür...

Bu tür kanlı olayların sanıklarının, yaptıklarından nâdim olsalar bile, hayatlarının kalan bölümünü demir parmaklıklar arkasında geçirmeleri âdettendir. Kaldı ki, Ağca, bırakın en ufak bir nedâmet belirtisini, anlamsız ve çelişkili deli saçması açıklamaları bir yana bırakılırsa, odağında olduğu olaylarla ilgili en ufak bir ipucu bile vermiş değil...

Bu durum da, "Acaba, bayram günü alelacele serbest bırakılıp elini-kolunu sallayarak aramıza karışmasını bu ketumluğuna mı borçlu?" sorusunu akıllara getiriyor...

Başka ülkelerde anlamsız bulunacak bu soru Türkiye için hayatî önemde. Türkiye'nin son 50 yılı, düz akılla açıklanması imkânsız bir dizi bireysel ve kitlesel eyleme sahne oldu. Bunların içinde siyasî suikastlar var; etnik ve mezhebî ayrımları körükleme amaçlı kışkırtıcı eylemler de... Siyasî suikastların bir bölümünün dosyaları eylemler topluca birilerine mâl edilerek kapatıldı; kitle eylemleri de sanki sanıklar kendiliğinden tahrik olmuşlar muamelesi gördü. Gerçek tetikçiler ile kışkırtıcı parmaklar nedense görmezden gelindi; çok meraklı olduğu bilinen devlet mekanizması, görünüşte kendi varlığına tecavüz amaçlı eylemler konusunda gözünü kapatmayı yeğledi.

Türkiye'de demokrasinin kökleşmemesi, toplumsal barışın bir türlü sağlanamaması, tarih boyunca birarada yaşamış farklı etnik unsurlar ile mezhebi farklı kitleler arasına kin tohumlarının atılması, hep o kanlı dönemlerin sonucudur. Bu denklemi tersine çevirmez ve etnik kışkırtıcılar ile mezhep çatışması zorlayıcılarını ortaya çıkartmaz isek, toplumsal barışı sağlayamaz ve demokrasimizi de kökleştiremeyiz...

Bunu yapmanın yolu bilgiden geçiyor.

Pek çok olayın odağındaki kişi olan Mehmet Ali Ağca sözgelimi, Abdi İpekçi'ye kaldırdığı silâhını iki yıl sonra Papa'ya doğrulttu; o iki olayın öncesi ve sonrasında yaşadıklarını toplumla paylaşabilirdi Ağca. İçinde yer aldığı halde olayların gerçek boyutlarını, İstanbul/Teşvikiye'ye, Roma'daki Sen Pietro Meydanı'na gerçekte neden gönderildiğini bilemeyebilir Ağca; ancak onun söyleyecekleri elde zaten varolan bilgilerdeki boşlukları doldurmaya yarardı. Bunu yapmaya yanaşmadığı için de, Ağca, toplum gözünde suçludur...

Hiç umudumuz yok, ama yine de temennimizi dile getirelim: Ketumiyeti serbest kalmasını sağlamış olabilir; dışarıya çıkmasını hiç değilse toplumun kendisinden beklediği açıklamalar için bir fırsat olarak değerlendirmeyi denemeli Ağca.
Günün Önemli Haberleri