Ağar Kürtçe biliyor mu?

Abone ol

Sabah'ın Ankara Temsilcisi Aslı Aydıntaçbaş'la konuşan Ağar, "Zazaca ve Kürtçe konuşurum" diyor. Ağar böyle konuştuğuna göre bir bildiği var elbet.. İşte ayrıntılar.

DYP lideriyle, siyasetten Kürt sorununa, türbandan seçime kadar çarpıcı bir söyleşi:

Röportaj: Aslı Aydıntaçbaş
Kaynak:


"Türkiye kitlelerin ısınacağı bir sürece giriyor... Taziye için Kürtçe de konuşurum... Ayrılıkçılığa en büyük engel bölge dışında yerleşmiş Kürt kökenlilerdir... Hanımlar istediği gibi giyinir, ama Çankaya'ya çıkınca olmuyor..."

'Zazaca ve Kürtçe konuşurum'

2006'nın seçim yılı olduğunu söyleyen Ağar, seçime hazırlanırken en tartışmalı siyasi yönünü alıp avantaja dönüştürme niyetinde....

Mehmet Ağar'a "Bu hafta neredeydiniz?" diye sorun, vereceği cevap, "Ağar nereye koşuyor?" diye sormanıza neden olacaktır. Ortada ne seçim ne de yoğun bir siyasi gündem var. Ancak Doğru Yol Partisi'nin lideri, sanki önümüzdeki hafta sandığa gidecekmişiz gibi nefesi kesilmiş bir hızla Türkiye'yi turluyor. Örneğin bu hafta İstanbul'dan Ankara'ya, sonra Sakarya, ardından Diyarbakır, Elazığ, Malatya, sonra tekrar İstanbul ve Samsun'a gitti. Aynı haftada. Normal mi bilmiyoruz, ama Ağar'ın acelesi var, çünkü 2006'nın seçim yılı olduğuna inanıyor. Daha
da önemlisi, babası da kendisi gibi emniyet müdürü olan ve küçük yaştan beri Türkiye'nin bir ucundan diğerine gitmeye alışık olan bu eski polis için, bu tempo, bitmeyen teşkilat ziyaretleri, Anadolu'daki iftarlar, adeta bir "hayat tarzı." Belki Diyarbakır'dan yeni geldiği için, belki orada doğduğu için, sohbetimiz "Kürt meselesi" ile başlıyor. Zaten konuştuğunuz Ağar'la konuşurken bu konuyu pas geçmenize imkan yok. 90'lı yıllarda terörle mücadelede oynadığı merkezi rol, Ağar'ın siyasi kişişliğindeki en belirleyici unsur. Hem siyasetteki en büyük kozu hem de en büyük "ayak bağı". Ağar, kamuoyu nezdinde bol terör, PKK katliamları, faili meçhuller ve Susurluk gibi kavramları çağrıştıran bu dönemi siyasi anlamda bir kambur olmaktan çıkarıp "avantaj" haline getirmeye başardığı düşüncesinde: "Diyarbakır'da 2500 kişilik bir iftar yaptık. Başbakan'ı izlemeye 500 kişinin gitttiğini düşünürseniz hiç fena sayılmaz. Bölgedeki insanların söylemlerimizi çok yakın takip ettiğini görüyorum. Bu meseleyi çözecek meşruiyet sahibi tek insanın biz olduğumuz kanaati var. Eski önyargılar kırıldı artık."

KÜRTÇE SELAM ÖNEMLİ
Ama kuşkusuz herkeste değil, diyoruz. Kuşkusuz DYP liderine bakıp onu fazlaca "demir yumruk" gören, doksanlı yıllarda terörle mücadelenin aşırıya kaçan uygulamalarından onu sorumlu tutan insanlar da olmalı Doğu'da. Ağar "Onlar çoğunluk değil" diyor. "Türkiye'nin esas avantajı evladını kaybetmiş ailenin bile, devlete ve rejime karşı olumsuz tavır sergilememesidir. Bölge insanı da böyle. Bunu iyi kavramak lazım." Sonra da ekliyor: "O günün şartlarında tek talep bir an evvel terörün durmasıydı. Ben de bir kamu görevlisiydim. Şimdi de siyasetçiyim." Bölge halkıyla "farklı bir diyalog" kurduğu düşüncesinde. Bir eve girdiğinde Kürtçe ya da Zazaca sohbet edebildiğini, bunun insanlar için ne kadar önemli olduğunu söylüyor. "Kürtçe biliyor musunuz?" diye soruyorum. "İki üç kelime sohbet edebilecek kadar. Bir eve girince, taziye ya da ziyaret için, Zazaca ya da Kürtçe selam vermek, konuşmak çok önemlidir" diyor.

MİLLİYETÇİ LİBERAL
Belki de kendisiyle ilgili yaygın imajı kırmak istediğinden olacak, MHP çizgisinde milliyetçi bir söylem kullanmamaya özen gösteriyor. Tam tersine Barzani'nin Washington ziyareti, Leyla Zana ve arkadaşları ya da Kürt kimliği gibi konularda, "milliyetçi cephenin liberali" gibi konuşuyor. Barzani'nin Washington ziyareti ve Kuzey Irak'ta Kürt devleti ihtimalini sorduğumuzda, kelimeleri dikkatle çekerek, neo-Osmanlı diye tanımlanabilecek emperyal vizyon sergiliyor. bölgede sel gider, kum kalır. Himayekar bir bakış içerisinde olmalıyız. Çünkü Türkiye'ye rağmen hiçbir oluşum kalıcı olmayacaktır" diyor.

EŞİT YURTTAŞLIK
Bir çok politikacı cesaret edemezken Kürt meselesi için rahatça, "Türkiye'nin en önemli meselesi" ifadesini kullanabiliyor, "Siyasetteki en önemli misyonumuz bunu çözmek olacaktır." diyor. Peki lütfen anlatın, nasıl çözeceksiniz? Nedir atılması gereken ama hükümetin atmadığı adımlar? "Hükümet olunca görürsünüz" diyor. En azından bir ipucu verseniz, diyorum. "Müşterek vatan, bölünmez bütünlük, eşit yurttaşlık. Bireysel haklara evet, kolektif haklar olmaz. Bu coğrafyada Türkiye dışında Ramazan'ı huzurla geçiren yok. Nedenini unutmamak lazım" diyor. Diğer konularda ise Ağar hem AK Parti iktidarı, hem de "suni arayışlara girmem" diye kesip attığı ANAVATAN'dan çok uzak bir noktada değil. Anayasa değişikliği istiyor. YÖK'ün yeniden yapılandırılması gerektiği görüşünde. İşte Ağar'la uzun sohbetşmizden diğer başlıklar:

ESKİ İMAJI KAMBUR MU?
* Terörle mücadele döneminden gelen bir imaj var sizinle ilgili. Bunun bir anlamda siyasi olarak bir "kambur" gibi algılanabileceğini düşünüyor musunuz?
Şahsıma yönelik değil. Ben nihayetinde bir dönemin bürokratıyım ve o sırada yapılması lazım gelenler hukuk çerçevesi içinde yapılmıştır. Aslında sorun o dönemde basının olaya anormal takdiminden kaynaklanmıştır ama zaman içerisinde isale olmuştur. Basın farkında değil.

* Ama herhalde örneğin Güneydoğu'da bir imaj sorunu yaşıyorsunuz. Bazı insanlar sizi insan hakları ihlallerinin yoğun olduğu bir dönemle özdeşleştirmeye devam etmeyecek mi?
Oralarda müthiş diyaloglarımız, müthiş ilişkilerimiz var. Türkiye'de ayrımcılık hedefinde olan marjinal tipler her zaman olacaktır. Onların tepkide bulunması anlaşılabilir, ki onlar bile artık olaylara farklı bakıyorlar. Aradan çok uzun zaman geçti. Bu zamanda herkes bir takım değerlendirmeler yapmak zorunda. Oraya takılıp kalanların gidebileceği gelecek yoktur. Ben toplumun içinde canlı yaşayan bir insanım. Ömrüm hayatım sokakta geçti, bütün yaptığım kamu görevlerimde. Her seferinde milletin inisiyatifini kavrayarak yolda yürümeyi tercih ettim. Türkiye'nin bu ayrılıkçı heveslerinin karşısındaki en önemli engellerden bir tanesi, Türkiye'nin diğer coğrafi bölgelerine yerleşmiş olan Kürt kökenli yurttaşlarımızdır. Doğu ve Güneydoğu dışındaki bölgelere yerleşmiş Kürt kökenli yurttaşlarımızdır.

ANAP-DYP İTTİFAKI
* Yıllardır her seçim dönemi gündeme gelen sağda birleşme ve DYP-ANAP ittifakı düşüncesi var. TBMM'de grup kuran Erkan Mumcu'ya nasıl bakıyorsunuz?
Onunla da benim bir meselem yoktur. Benim tek meselem, AKP iktidarıdır. Diğer muhalefet yapma hevesinde iddiasında olanlarla uğraşacak halim yok. Biz geçmişte halk nezdinde kötü hatıralar bırakmış metotlardan uzak durmaya karar verdik. Bunlar içinde grup da var. Ama biat ettiğiniz ve belli yerlere beraber taşındığınız yapıya muhalefetin halk nezdinde inandırıcılığı olmayacaktır. Siyaset sokakta yapılır.

* Seçimler ne zaman?
2006'da. Politikalar, sosyal güvenlik reformunun geriye bırakılması, bütün bunlardan seçime gidişin hızlandırılacağı görüntüsü ortaya çıkıyor.

ÇANKAYA SEÇİMİ

* Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı konusunda bir düşünceniz var mı? Eşinin başörtülü oluşunun engel teşkil ettiğini düşünenler var.
Türkiye'nin başörtüsüne gelene kadar daha çok meselesi var. Biz insanların kişisel özgürlükler alanlarına müdahale etme taraflısı hiç olmadık. Hanımlar bir şekilde giyinmek isterlerse giyinirler. Ama Çankaya'ya çıkmak isteyince olmuyor. Halk bunu isteyecek mi? Sokaklarda ne olacak? Hepsini göreceğiz.

* Sağda birleşmeye kapı aralamıyorsunuz.
Siyaset suni gelişmelerle olmaz. DYP millet iradesiyle ilk defa TBMM dışında kaldı son seçimlerde. DYP'nin TBMM'ye dönüşü koltuk değnekleriyle olmaz.
Günün Önemli Haberleri