Altaylı 100 bin doları reddetti
Abone olFatih Altaylı Doğan Grubu'ndan ayrılırken neler yaşandı? Altaylı 100 bin doları neden reddetti? Aydın Doğan, yazara neden "Fena oluyorum sen git" dedi? İşte cevaplar...
Sabah yazarı Fatih Altaylı Doğan Grubu’ndan olaylı bir şekilde
olmuştu. Hürriyet'ten ayrılırken yaşananlar hakkında çok şey
yazıldı ve çizildi. Ancak haberin odağındaki isim Altaylı,
transferin perde arkasını bütün yönleriyle BizimAvrupa
Yayınları’ndan çıkan 'Fatih Altaylı ile Teke Tek' adlı kitapta
anlattı. Gazeteciler Hüseyin Latif, Bilge Demirkazan ve Mireille
Sadeege'nin Fatih Altaylı’ya yönelttiği sorular kitaba dönüştü.
Altaylı ile yapılan röportaj kitaba çevrildi. İşte o kitapta
Altaylı’nın ağzından Doğan Grubu’ndan Ciner Grubu’na geçişinin
çarpıcı özet hikayesi: Aydın Bey, bana bu haberlerin yeterince
etkili olmadığını söyledi. “Aydın Bey, Türkiye’de bütün gün yayın
yapan dört tane haber televizyonu var” dedim. Sizin etkin olmasını
istediğiniz bir haber varsa onlar yayınlamalı, biz değil. Günde 45
dakikalık bir haber bülteninin etkin olmasını bekleyemezsiniz.
Bizim etkinliğimiz seyredilmekle olur, seyredilmekle ilgili mesele
yok. “Hayır, kanalın TF1 gibi olmasını istiyorum” dedi. ‘AT SURATLI
ADAMIM’ “Ancak Fransa’da TF1 Chirac’a çok yakın bir gruba satılarak
özelleştirildi, bu yüzden o kanalın ayrıcalıklı bir konumu var”
dedim. O bunları bilmediği ve dışarıdan yönlendirildiği için
haberleri bir “anchorman”in sunmasını, benim sunmamı istedi. Dedim
ki: “Aydın Bey, ben at suratlı bir adamım. Akşam insanlar eve
yorgun argın geldiklerinde televizyonda motor gibi konuşan bir adam
yerine güzel bir kadın görmek isterler. Ben köşe yazarıyım, köşeli
bir adamım. Haber tarafsız olmak zorunda, ekranda ben Uzan haberi
okurken, “Sayın Cem Uzan” dersem millet bir tarafıyla güler.
Düşünüp haklı olduğumu, oraya başka birinin bulunması gerektiğini
söyledi. Ali Kırca, Gürkan Zengin gibi çeşitli isimler geçti, uzun
uzun düşündük. Ali Kırca ATV ile çok özdeşleşmişti ve bir maliyeti
vardı ve vazgeçtik. Sonra Mehmet Ali Birand üzerinde duruldu, ama o
uzun zamandır televizyonda çalışıyor, yeni bir yüz değil, sunuculuk
açısından da bir sür eksisi var; konuşması kötü, görüntüsü sıradan
Türk insanı için cazip değil. Şimdi burada söyleyemeyeceğim bir
süür sakınca söyledim. Üç isim konuşuluyor: Mehmet Ali Birand,
Gürkan Zengin ve Murat Birsel. ARZUHAN YALÇINDAĞ AYDIN DOĞAN’I İKNA
ETTİ Bir de “anchorman” inandırıcı güven verici olmalı. Mehmet Ali
Birand’da bunlardan hiçbir yok. Sonra Ertuğrul Özkök’le buluştuk,
Mehmet Ali Birand’ı kabsul etsek, dedi. Olmayacağımı söyledim.
Mehmet Ali CNN Türk’ün taşlarından biri., CNN Türk’ten aldığımız
zaman zaten zayıf olan CNN Türk iyice zayıf düşecek. Kanal D’ye
faydası olmayacağı gibi CNN’i bitireceğiz. Bunun Birand’a da zarar
vereceğini söyledim. Ertuğrul Özkök “Arzuhan Yalçındağ, Aydın Bey’i
ikna etmiş, patron istiyor” dedi. Hata olacağını söylesem de,
“Bırak da patronlar hata yapma hakkını kullansın dedi” dedi. ‘SON
SÖZÜ SÖYLEMEK İSTERİM’ Ben de Mehmet Ali Biran’ı çağırdım, durumu
anlattım. Birand “Kabul edebilirim ama ekrana çıkacağım haberi sen
hazırlayacaksın, bu iş böyle olmaz. Ben son sözü söylemek isterim,
son sözü kim söyleyecek” dedi. “Ben söyleyeceğim, çünkü son sözü
söylemek için genel yayın yönetmeni olman gerek, sen yayın
yönetmenliğini istiyorsan bunun için karar mekanizması ben değilim”
dedim. Aydın Bey’le konuşması gerektiğini, bu kararı ancak onun
verebileceğini söyledim. Biraz daha düşünmek istedi. Haziran
başında, sen olmazsan yeni yayın dönemine başka birini bulmak
istiyoruz dedik. ACI HABERİ İNTERNETTEN DUYDU Biz zaman zaman
Ertuğrul ile yemek yerdik, Mehmet Ali’den haber beklerken bir gün
buluştuk, biri arayıp Mehmet Ali Birand’ın Kanal D’nin genel yayın
yönetmeni olduğunu söyledi. Benim bir bilgim yok dedim o anda.
Meğer hafta önce Aydın Bey Ancona’ya kendine tekne yaptırmaya
giderken, Birand “Ben o tersanenin sahibini çok iyi tanırım, ben de
geleyim” demiş. Orada Aydın bey’le bu konuyu konuşmuşlar Aydın Bey,
“Eğer Fatih olur” diyorsa olur demiş. Fakat ben bu haberleri
onlardan değil de bir internet sitesinden öğrenince rahatsız oldum
ve “Ben böyle bir ortamda çalışmam” dedi. Ayrılma kararını o gün
yani 19 mayıs günü verdim. TELEFONLARI KAPATTI Birand’a bir
teklifimiz vardı, onun da bir karşı teklifi oldu; ama patronajın ne
yaptığı konusunda bir bilgim yoktu. Olaylar böyle gelişince eşime
telefon ettim. “Doğan Grubu’ndan ayrılmayı düşünüyorum” dedim.
“Sakin ol, fevri hareket etme” dedi. Fevri hareket etmediğimi
söyledim, işe gittim. Telefonlarımı kapattım;: Ertuğrul Özkök
arıyor, Aydın Doğan arıyor, sonunda çıkmak zorunda kaldım. Aydın
Bey, “Sen onay vermiyorsan ben böyle bir şey yapmam” dedi. “Böyle
bir şey yapmışsınız bile” dedim. İnternette nereden çıktıysa böyle
bir haber çıktığını söyledim. Kendisinin ne söylediğini
bilmediğimi, ama gelişmelerin böyle olduğunu söyledim. ‘ERTUĞRUL’A
ÇOK KIRGINIM’ Ertuğrul Özkök, Mehmet Ali Yalçındağ ve Mehmet Ali
Birand’ın olduğu bir yerde Aydın Doğan “Fatih Altaylı buna olur
diyorsa olsun; ama Fatih’i kırmayın, o ne diyorsa öyle olsun” demiş
Ben “Hayır” desem, prosedürü hemen durduracağını söyledi. “Aydın
Bey bir yola çıkmışsınız, başlamışsınız, herkesi bir kez daha rezil
etmenin bir alemi yok, Biran size hayırlı olsun, ben burada yokum”
dedim. Kanal D’de haberlerden sorumlu icra kurulu üyesi olduğumu
söyledi. O gün Hürriyet’te yazımı yazmadım. Sonra Aydın Bey senden
rica ediyorum, yazını yaz dedi. Ben Kanal D binasındayım. Ne olur
yazsın diye arıyorlar eşimi de arıyorlar Ertuğrul Bey de arıyor.
Aydın Bey’in ricası üzerine ben Mehmet Ali Birand’a nasıl
“anchormanlık”lık teklif ettiğimi ve gelişmeleri anlatan bir yazı
yazdım. Daha sonra Ertuğrul’a çok kırgın olduğumu orada kalmamın
mümkün olmadığını söyledim. O da “Sana CNN’i verelim, CNN’de
program verelim” dedi. Kalbimi çok kırdıklarını hiçbirinin
olmayacağını söyledim. BANA DEĞER VERİLMEDİ Tabii ki, oradaki tavır
bozukluğu insanların geleceği ile ilgili kararların bir aile
meclisinde alınıp sonra da kişiye hiç değer verilmeden bunun
başkalarıyla paylaşılmasından kaynaklanıyor. Mal onun eşek onun biz
emanetin üstüne binmişiz. Aydın Bey beni çağırıp “sen eşekten in,
biraz öbürü binsin” deseydi olay bitip gidecekti. Ama bunu internet
sitelerinden öğrenmek, çoluk çocuğun kendi yanımda çalışanları
gözünde küçük düşmek olacak şey değil. Düşünün, yanınızda çalışan
bir adam var, gelip Fatih ağbi, böyle böyle diyorlar. Ne kadar onur
kırıcı olduğunu siz tahmin edebilirsiniz. 100 BİN DOLARI REDDETTİ
Bana daha fazla para vermeyi teklif ettiler, “Yüz bin dolar
verelim” dediler. Son güne kadar para teklif etmeyi sürdürdüler.
Benim kapımın bunlara kapalı olduğunu, beni parayla teskin
edemeyeceklerini söyledim. Ben başka bir şeyin peşindeyim onlar
başka bir şeyin peşindeler. Ayın 19’u, 20’si, 21’i boyunca böyle
sürüp gitti. “Benim onurumu kurtaracak bir şey yapın” dedim
yapamadılar. Yazılarımı yazmaya devam ettim. O sırada Hürriyet’in
içinden birtakım adamlar bana yazılarla saldırdılar. Artık pek
istenmediğimi anladım. Belli ki orada benim bulunmamdan rahatsız
olan birileri var, o birileri de başka birilerini benim üstüme
saldırtıyordu. ‘FATİH ÇOK FENA OLUYORUM’ Ben Doğan Grubu’yla ondan
sonraki on beş gün içinde sorunlarını çözmeye çalıştım, ama
sorunlar çözülmek yerine daha beter hale gelmeye başladı. Ve en
sonunda en sonunda Aydın Bey’in yanına gittim. Bodrum’a, Aydın
Bey’in yanına gidip “ben ayrılıyorum” dedim. “Neden?” diye sordu.
Benim orada kuyruğumu dik tutmama izin verilmediğini söyledim.
“Senin kuyruğun dik” dedi. “Şu anda dik ama kalırsam dik olmayacak,
kusura bakmayın ben ayrılacağım” dedim. “Turgay’a gidiyorsun” degil
mi” diye sordu. “Evet” dedim. Kaç para verdi sana deyince gülmeye
başladım. “Kaç para verdiyse söyle aynısını vereceğim”dedi. Ortada
bir para meselesi olmadığını, Turgay Bey’le bir kuruş
konuşmadığımı, hakikaten para almadığımı söyledim. “Ne şanslı bir
adammış ya” dedi. Ben de o şansı kendisinin yarattığını söyledim.
“İyi hayırlı olsun o zaman. Biraz da karşı gruba çalış bakalım”
dedi. “Ben de size çok güvenmiştim, ama o güvenin içinin boş
olduğunu gördüm, o yüzden işler bu hale geldi” dedim. Yarım saat
falan daha oturduk sonra “Fatih çok fena oluyorum, sen git!” dedi.
Şoförü arabasıyla beni havaalanına bıraktı. Uçakta Hürriyet'e veda
ettiğimi yazdım. Geldim, yazımı verip çıktım. O yazı
yayımlandı.