Kızının önlüğünü yakan anne!
Abone olSevcan Abalı, çok başarılı bir öğrenci ama, annesi önünde en büyük engel.. Anne Hanım Abalı, kızı okula gitmesin diye bakın ne yaptı...Nazım ALPMAN'ın röportajı
Van’ın Çitören köyündeki en çalışkan öğrenci Sevcan Abalı,
babasından izin almış ama annesinin pençesinde okula gidemiyor…
Anne Hanım Abalı, küçük kardeşlerine bakması ve ev işlerini yapması
için kızının okul önlüğünü ve kitaplarını yaktı. Kızının okul
başarıları karısında “okula gidip de şarkıcı mı olacaksın?”
diyor.
Nazım Alpman /VAN
Karşıdan gelen güneş, Van Gölü üzerinde gümüş-platin karışımı bir
aydınlık oluşturuyor. Küçük beyaz bir otomobil seyrek evlerin
arasında, tek kişilik bir karanlığın pençesinde kıvranan Sevcan’ı
“kurtarma operasyonuna” doğru ilerliyor. Çitören köyü öğretmeni
Hakan Erbenzer, kendisine gizli gizli “öğretmenim beni kurtarın”
mektupları yazan en çalışkan öğrencisini Sevcan Abalı’yı annesinin
pençesinden kurtarmak için her yolu deniyor. Şimdi de sıra köye
gelen gazeteciler ile anneyi “ikna etme” operasyonunda…
Küçük evin önüne gelen otomobille birlikte, evin önündeki devinim
de duruyor. Hakan öğretmen araçtan inerek doğrudan anneye
yöneliyor:
-Sana söyledim inanmadın, bak sekiz yıllık eğitim için beyefendiler
İstanbul’dan geldiler! Sevcan’ı okula götürmek için buradalar.
Kadın şaşkın ama gözünde asla korku yok. Kucağında bir küçük bir
çocuk var. Bir elinde de sokak süpürgesi… Öğretmenle Kürtçe
tartışmaya başlıyor. Hakan bizi gösteriyor, “hadi bakalım onlara da
söyle” diyor. Kadın bizi boydan boya süzdükten sonra geri adım
atıyor:
-Tamam göndereceğim ama Van’a gidemez. Buradaki okula gitsin!
Van’dan kasıt “zorunlu ilköğretim”in altıncı, yedinci ve sekizinci
sınıfları için merkezdeki ortaokul bölümü.
Sevcan Çitören köyünün en çalışkan, okumaya en yatkın öğrencisi.
Ama annesi “jandarma uyarısı”ndan bile ancak bir iki gün
etkileniyor. Üçüncü gün yine Sevcan’ı okula yollamıyor. Hakan
öğretmen onu sıkıştırınca “babası yollamıyor” diye kestirip atıyor.
Hakan öğretmen bu sefer baba Salih Abalı’ya gidiyor. Baba daha
ılıman… Milliyet’in “Baba Beni Okula Gönder” kampanyasından
etkilenmiş gibi görünüyor:
-Valla ben yolluyorum annesi karşı çıkıyor!
Biz anneyle konuşurken Sevcan evden çıkıp yanımıza geliyor.
Kucağında bakmakla yükümlü olduğu 1 yaşındaki kardeşi var.
Öğretmenini görünce, yüzü aydınlanıyor, gözleri parlıyor güzel
yüzüne geniş bir gülümseme yerleşiyor.
Sevcan’a dönüyorum, “seni okula yollamıyorlar mı?” diye soruyorum.
Küçük kız “evet” diyor:
-Ailem yollamıyor ama ben kaçarak gidiyor. Dönünce annem beni
dövüyor.
-Niçin karşı çıkıyor?
-Okula gidip de mühendis mi olacaksın, şarkıcı mı olacaksın, gidip
de ne yapacaksın?
-Başka?
-Erkekler için mi gidiyorsun diyor.
Sevcan söylemiyor ama bütün köyün bildiği bir gerçek var. Okuyan
kızına düşman anne, kızıyla okul arasındaki bütün bağları
kopartabilmek için okul önlüğünü ve kitaplarını yakmış!
Sevcan’a bir anne değerlendirmesi yapması için soruyorum:
-Anneni seviyor musun?
-Kızlar annesini bırakamaz hiçbir zaman… Annem beni doğurup
büyüttü. Ne yaparsa yapsın ben onu seviyorum. Sevmeye de devam
edeceğim!
-Her şeye rağmen…
-Evet her şeye rağmen… Ama yaptıkların tümü beni çok üzüyor.
-Bunları niçin yapıyor?
-Kendisini düşünüyor işte… Okumamı istemiyor, çocuklara bakmamı
istiyor. Yarın öbür gün bir kocaya verip evlendirmek istiyor. Ama
ben evlenmek istemiyorum. Okuyup öğretmen olup, benim durumumdaki
çocukları okutmak istiyorum.
-Baban ne diyor?
-Babam bırakıyor da … Ama annem onunla konuşuyor, babam da mecbur
kalıp onun dediğini yapıyor.
-Sen evde hangi işleri yapıyorsun?
-Ne olursa… Yemek yapıyorum, bulaşık çamaşır yıkıyorum. Çeşmeden su
çekiyorum. Şimdi bayram temizliği var. Bir saat bile boş
kalamıyorum. Bütün işler bittikten sonra gece 24.00’e kadar ders
çalışıyorum.
Sevcan annesinin insaflı günlerinde okula gidebilmek için sabah
05.00’te kalkıp yatağını topluyor, sonra kahvaltı hazırlıkları
yapıyor. Evin rutin işlerini bitirdikten sonra o gün “okula
gitmeye” hak kazanıyor.
-Bu kadar erken nasıl kalkıyorsun, saat mi kuruyorsun?
-Uyku tutmuyor ki…
-İşleri bitiremezsen…
-O zaman okula yollamıyor.
-Böyle bir anne nasıl sevilir ki?
-Bilmiyorum, kızlar annesini çok düşünür.
-Peki o seni seviyor mu?
-Bilmiyorum!..
Küçük kız , sanki anne olgunluğunda, küçük delişmen kızının
yaptıklarını sevimli bir hoşgörüyle karşılıyor. Önündeki zorlukları
aşacağına inanıyor:
-Önce Allah, sonra öğretmenlerimin yardımıyla ben okullarımı
bitirip annem gibi olmayacağım!
Sevcan’la konuşurken genç bir kadın yanımıza geliyor, anneyi
göstererek “bu kadın” diyor:
-Kendisi için kızını harcıyor. Çok hain bir kadındır!
-Siz kimsiniz?
-Ben Sevcan’ın halasıyım. Geçen gün okul dönüşü kızı şurada
dövdü…
Anne Hanım Abalı kucağındaki bebeğini gösterip, hakkındaki Türkçe
eleştiriyi Kürtçe yanıtlıyor:
-Çocuk hastaydı!
Bebeğin ayakları çıplak. Niye çorap giydirmediğini soruyorum. Omuz
silkiyor. Sevcan’ın halası Şükran bir hamle daha yapıyor:
-Bu kadın hiç çocuğuna gerektiği gibi bakmaz. Şimdi siz gidince bu
bebeyi yalın ayak suların içine bırakır. Çocuk zaten bronşit olmuş.
Bunda merhamet yoktur!
Hala 25 yaşında evlenip ayrılmış. Yeğeninin de kendi kadersizliğine
mahkum olmasına itiraz ediyor:
-Ben ayrıldım, bir işe girmek istesem lise diploması soruyorlar.
Oysa ben daha okuma yazma bile bilmiyorum. Van’a gidince bir
mağazayı arıyorum ama okuma bilmediğim için başkalarına soruyorum.
Ne olur Sevcan’ı bu kadına bırakmayın!
Ayrılma vakti geliyor. Ama insanın aklı küçük talihsiz kızda
kalıyor. Hakan öğretmenle birlikte kadının yanına gidiyorum:
-Biz gidince sakın kızını dövme tamam mı?
-Tamam tamam alın okula gitsin, bir şey yapmayacağım.
Onun sözüne güvenmek o kadar zor ki!..
Not: Sevcan'a ve okula yardım etmek isteyenler aşağıdaki adrese kurşun kalem, silgi, tek çizgigili defter başta olmak üzere her türlü kırtasiye malzemesi yollayabilirler:
Öğretmen Hakan Erbenzer Çitören Köyü İlköğretim Okulu / VAN
TELEFON: 0535. 629 84 47