Bulaç'tan ilk ve son açıklama
Abone ol"İslamcı yazar" Ali Bulaç iktidara niye karşı? Zaman'la bir problemi var mı? Neden Zaman'da değil de, İnternet'te eleştiriyor iktidarı.. Söz Ali Bulaç'ın..
Zaman yazarı Ali Bulaç, "İlk ve son açıklama"sını
başyazarı olduğu "Bilgihikmet.com" sitesinde yazdı:
- Kısa bir süre önce yayına geçen bu sitenin bu kadar ses
getireceğini tahmin etmek güç değildi. Sitenin amacı, bundan 15
sene önce başlamış bir yolculuğa kalındığı yerden devam etmek,
belki kurulmaya başlanan bir cümlenin tamamlanması yolunda birkaç
kelime daha söylemekti. Tabii ki olup bitenlere gözümüzü kapamak,
hiçbir şey olmamış gibi davranmak mümkün değildi.
Bizim onlarca yıldır yürüttüğümüz fikri, entelektüel ve politik çabanın bugün geldiğimiz noktada –olumlu-olumsuz- etkili olmadığını söylemek mümkün değildir. Bizim bir dünya tahayyülümüz, bir muhalefet dilimiz ve bununla bağlantılı olarak bir iddiamız, bir davamız vardı. Davetimiz iddiamız ve davamızdır. Bizi ilgilendiren can yakıcı soru şudur: Bu iddia ve dava varlığını devam ettiriyor mu? Bugün söz ve inisiyatif sahibi olanlar üzerlerinden eski gömleklerini çıkardıklarını söylüyorlar. Bu o kadar kolay mı? Milyonlarca insanın emeğine karşı, “ben değiştim, senin ne düşündüğün, ne idealler beslediğin beni ilgilendirmez” diyerek işin içinden çıkılamaz. Öyle idiyseniz, ilk gününden bunu açık açık söyleyip yola çıkılmalıydınız.
Sizin yaptığınız aldatmaktır. İktidar için takiyye yapmak
ahlaksızlıktır. Her ne isek öyle görünmeli, insanların önüne her ne
düşünüyorsak gerçek iç yüzümüzle çıkmalıyız. Nehri geçerken at
değiştirenler, emeklerini sömürdükleri insanların omuzlarına basıp
yeni atın sırtına atlıyorlar.
Neler olup bitiyor? Bir iktidarın halkın zihni ve ruhi hayatı
üzerindeki derin etkisi göz önüne alındığında nereye gidiyoruz?
Neler yapıldı? Yapılanlar kimin yararına oluyor? Bu iktidarın
nimetleri halka, çalışan insanlara, dar gelirlilere dağıtılıyor mu?
Burada popülizm yapmıyoruz, bu politik hareketin beşeri tabanı
mağdurlardan, mahrumlardan, kimsesizlerden, yoksullardan oluşuyor.
Onların duası, çabası, beklentisi ve desteği bu iktidarın ve bütün
İslami hareketlerin motorudur. Şu anda küçücük bir zümre –ki bunlar
bundan kaç sene önce hızlı İslamcılardı- suyun başına oturmuş, köşe
başlarını tutmuş, bir yandan cebini dolduruyor diğer yandan
Müslümanları küçümsüyor, aşağılıyor ve güç merkezlerine bu
“yığınları ben kontrol ederim” mesajını veriyor. Bu zavallı
yığınların hayatında hiçbir iyileşme yok. Ne maddi durumlarında bir
iyileşme oldu ne temel hak ve özgürlüklerinde bir rahatlama.
Yakında başları örtülü sokağa bile çıkamayacaklar.
Bu sitede yapılan bütün eleştiriler kendi hatırınadır. Hiçbir mevcut siyasi parti veya hareket ya da yakında sahneye çıkacak herhangi bir siyasi oluşum veya hareketle ilgili değildir. Bizler de ne siyasileriz ne siyasette gözümüz var ne herhangi bir siyasi hareketle ilişki halindeyiz. Bu iktidarın doğru yolda başarı kazanması bizim de temennimizdir, başarısı bizi sadece sevindirir. Ayrıca bu hareket içinde yer alan herkesi tek bir torbaya da doldurup yumruklamıyoruz. İçleri yanan nice insan var. Kendi hatırına iddialarımız ve ideallerimiz adına eleştiri hakkımızı koruyoruz. İfade özgürlüğü demek; yürütmenin, kamu otoritesinin, seçilmişlerin ve atanmışların, kısaca iş başındakilerin karar ve icraatlarını eleştirmek, yanlışlıklarını gösterme hak ve özgürlüğüne sahip olmak demektir. Tek farkımız bu nimet ağacının altında dolması için tuttuğumuz bir heybemiz olmadığı için rahatız. Biliyoruz ki, “Mahkeme kadıya mülk değildir”, bugün saç sakal traş olup gece yatağa bile kravatla gidenler yarın ortalıkta olmayacaklar. Onlar yolcu biz hancıyız. Yarın onlar milyonlarca dolarla aldıkları villalarında orman içlerinde saklanacaklar, bizim mahallemizden bindikleri dabbetülarz jipleriyle hızla geçecekler, herhangi bir mekanda çay içemeyeceklerdir.
Her bir platformun kendine özgü bir yapısı var. Burada
yazdıklarımızı başka yerlerde yazmak zorunda değiliz, buna gerek de
yok. Herkesin hassasiyetine saygımız var. İnsanların üstüne üstüne
gitmek de ahlaki bir tutum sayılmaz. Bu yüzden “neden bunları kendi
köşende yazmıyorsun”, sorusu anlamlı değildir. Benim gazetemden
herhangi bir şikayetim yoktur. Bu eleştirilerin platformu
burasıdır.
Milli Görüş partileri ile bugünkü iktidar arasında derece farkı
var, mahiyet farkı yoktur. Milli Görüş partileri de evin danasına
hiç değer vermediler, bu camianın namuslu yazarlarını propaganda
aracı olarak gördüler. Ama ne zaman diğer kesimlerden onların
aleyhine bir satır yazıldı, hemen düzeltmek için yapmadıklarını
bırakmadılar. Sıkıştıkları yerde de Müslüman yazarlardan destek
beklediler, çıkın bizi savunun dediler. 1995 seçimlerinde
İstanbul’dan milletvekili seçilen bir zat, Abdurrahman Dilipak’ın
evinde bize “Siz Müslüman yazarların oyu kaçtır? 30, 40, 100 veya
1000. Ben yüz binlerce oy aldım.” dedi. Ona bu oyları bizim
kendisine kazandırdığımızı söyledim. Ama o gün anladım ki, bu
cephenin siyasetçileri, Müslüman entelektüellerin fikirlerini ve
emeklerini sömürüyor, kişiliklerine zerre miktar değer vermiyorlar.
Müslüman entelektüellerin görevi siyasilere, iktidara yalakalık
yapmak değil, onurlu ve izzetli bir tutumla, ama adaletten, estetik
ve ahlaki ilkelerden ayrılmadan eleştirmek, yol göstermektir. Bu,
siyasetçilerin ve iktidarın işine gelmiyorsa bizi
ilgilendirmez.
İktidar engin bir dogmatik uyku içinde mışıl mışıl uyuyor.
Birilerinin uyandırması lazım. Meydanlardaki bağrışmaları, atılan
çürük yumurtaları sadece komplo ile izah etmemeli. Bir söz var:
“Seni ağlatanın yanına git, güldürenin yanından kaç.”
Bizim hiç kimseden herhangi bir ikbal talebimiz yoktur. Kimseyi
güldürecek şaklabanlık yapamayız, acı da olsa sözü söylemek
görevimiz. İhale peşinde değiliz, bu işten anlamayız, komisyonculuk
da işimiz değil. Sadece yanlış gördüğümüz şeylerin yanlış olduğunu
göstermeye çalışıyor ve bazı günahlara ortak olmak istemiyoruz.
Bugüne kadar nasıl yaşadıysak bundan sonra da öyle yaşamaya devam
edeceğiz.