"Alevilik İslamiyet'in içinde değil!"
Abone olPir Sultan Abdal Dernekleri Başkanı Kazım Genç'in bu açıklamaları olay yaratacak! Aleviliği İslamiyet dışı gören Genç'in bu tezine Aleviler'den nasıl bir tepki gelecek?
FOTOĞRAF: |
- Alevilerin gerçek adı Kızılbaş'tır. Kızılbaşlık, 1850'lerde
'Alevilik' oldu. Çünkü öyle rencide edildi ki, önderler Aleviliği
korumak için isim değiştirdi
- Başbakan bizimle görüşmüyor bile. Belediye başkanıyken
Karacaahmet'te olan cemevimizi yıkmaya çok uğraştı. AKP'nin
zihniyeti Alevileri yok sayıyor
NEŞE DÜZEL
NEDEN? Kazım Genç
Türkiye, AB'yle müzakerelerde yıllarca yok saydığı sorunlarının aslında var olduğunu bir kez daha görecek. Türkiye'nin en ciddi ve en gizli sorunlarından biri olan Alevilik de, şikâyetlerine bir çözüm bulunması isteğiyle yakında gündeme geliyor zaten. Üç ayrı dernek ve vakıf tarafından temsil edilen Aleviler, 17 Kasım'da çıkacak 2005 İlerleme Raporu öncesinde AB yetkilileriyle görüşüyorlar ve daha da görüşecekler. Şikâyetlerini ve isteklerini onlara iletecekler. Alevi dernekleri, Aleviliğin dini konumu konusunda aralarında anlaşamasalar da (bir bölümü Aleviliği Müslümanlığın parçası görürken, bir bölümü Aleviliği Müslümanlıktan ayrı görüyor), bu derneklerin, Alevilere uygulanan ayırımcılık konusunda aralarında görüş ayrılığı yok. Bugün, 81 vali arasında bir tek Alevi bulunmadığı gibi, devletin 400 genel müdüründen biri bile Alevi değil. Devlet içindeki bu ayrımcılığın yanı sıra, Alevilerin ibadethanelerini açmalarına da zorluk çıkarılıyor. Hacı olmak için gittikleri Hacı Bektaş Veli dergâhı müze statüsünde tutuluyor. Okullarda çocuklarına Sünnilik öğretiliyor. Bunları ve AB'ye neler ileteceklerini Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri Başkanı, Alevi ve Bektaşi Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi Kazım Genç'le konuştuk.
Aleviler Avrupa Birliği'yle görüşmelere başlamış. AB'yle hangi konuları görüşüyorlar?
Biz geçen sene İlerleme Raporu yayımlanmadan önce de AB yetkilileriyle görüştük. Geçen yıl onlara sıkıntılarımızı anlatmıştık. Alevilerin asimile
edilmesinin önüne geçilmesi gerektiğini söylemiştik. Türkiye'de Diyanet diye bir devlet kurumunun bulunduğunu, okullarda zorunlu din dersi okutulduğunu anlatmıştık. Bu yıl da sorunlarımızın hâlâ çözülmediğini söyleyeceğiz. Geçen sene ekimde, 'Cemevleri Alevilerin ibadet yeridir' diye 6 bin imza toplamıştık. Bunu Avrupa Parlamentosu'na iletmiştik. Şimdi de okullardaki zorunlu din dersinin kaldırılması için bir milyon imza topladık. Bu imzaları Cumhurbaşkanı'na, TBMM Başkanı'na ve Avrupa Parlamentosu'na vereceğiz.
Alevilerin AB'den başka beklentileri nedir?
Biz, azınlık lafı telaffuz edilmeden bireysel hak ve özgürlüklerimizi istiyoruz. 2004 yılı İlerleme Raporu Kürtleri ve Alevileri azınlık olarak niteledi. Aleviler kendisini azınlık olarak görmüyor. Kendisini ulusal kurtuluş mücadelesini veren taraf ve Cumhuriyet'in kurucu unsuru olarak görüyor. AKP hükümeti ise Alevileri yok sayıyor.
Alevilerin Türkiye'de yok sayılması AKP hükümetiyle mi başladı?
Tabii ki AKP'yle başlamadı. Aleviler Osmanlı'da da, Cumhuriyet döneminde de asimile edildiler, yok sayıldılar. Eskiden hükümetler, başbakanlar, bizim için gene hiçbir şey yapmazlardı ama bizimle görüşürlerdi. Bu hükümet ve Başbakan bizimle görüşmüyor bile. Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı'yken bizim Karacaahmet'teki cemevimizi yıkmak için çok uğraştı. Çünkü onların temsil ettiği düşünce Aleviliği yok sayıyor. 'Alevi'nin kestiği yenmez, Aleviler yıkanmaz, pistirler, Alevi'nin altı hayvan, üstü insandır, Aleviler yemeğin içine tükürür, Alevi öldüren doğrudan cennete gider' yaklaşımının ağır bastığı zihniyetin temsilcisi bunlar. Biz, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği olarak bir araştırma yaptık.
Hangi konuyu araştırdınız?
Anadolu genelinde 1000 Alevi'ye 'Alevi olmaktan ötürü ne tür sorunlar, somut olaylar yaşadınız' diye sorduk. Ortaya söylediğim sonuçlar çıktı. Anadolu'da Alevilere, bu iftiralarla ve önyargılarla bakılıyor işte. Oysa Atatürk, Erzurum ve Sivas kongrelerinden sonra Cemalettin Çelebi'yle görüşmüş ve Alevilerin ulusal kurtuluş mücadelesine desteğini almıştı. Nitekim Cemalettin Çelebi, Atatürk'ün başkanlığındaki ilk Meclis'te başkanvekili oldu. Ancak daha sonra Alevilerin inançları, ibadet yerleri yok sayıldı ve hâlâ yok sayılıyor. Türkiye 81 ildir Neşe hanım... Aralarında bir tane Alevi vali bulamazsınız. Bir tek Çankırı Valisi vardı. CHP'den aday oldu. Yargı kararıyla geri dönünceye kadar akla karayı seçti. Devlette 400 genel müdürlük var. Bunların arasında da bir tane Alevi bulamazsınız. AKP'nin 356 milletvekili var. Tek bir Alevi yok. Milli Eğitim ve STK'dan sonra üçüncü büyük kadrolu, 1.3 katrilyonluk bütçeli Diyanet'te 100 bin kişi var. Burada da Aleviler yok.
Alevilerin çok acılardan geçtiğini, kendilerini saklamak zorunda kaldıklarını biliyoruz. Aleviler özel bir statü istiyorlar mı?
Biz özel yurttaş değil eşit yurttaş olmak istiyoruz. Hiçbir yurttaştan ne bir adım ileride ne de bir adım geride. Alevilerin 81 validen 20 valilik, hükümet kurulurken üç bakanlık gibi kamusal alanla ilgili bir talepleri asla yok. Alevilerin tek bir talebi var. Alevi inancı ve kültürüyle, cemevimizle, ibadetimizle, bu ülkede hiçbir ayırımcılığa uğramadan yaşamak istiyoruz biz. Hacı Bektaş Veli bizim ser çeşmemizdir, yani kutsal çeşmemizdir. Burada Hacı Bektaş dergâhı vardır. Bir külliyedir bu, içinde dergâh ve cemevi vardır. Tekkeler ve zaviyeler kapatılırken bu dergâh da kapatıldı. 60'larda ise müze statüsünde açıldı ve hemen yanına cami yapıldı. Cami 24 saat hizmet verirken müze statüsündeki dergâh mesai saatlerinde açık tutuluyor. Bu zulüm değil midir? Hacı Bektaş dergâhı Alevilerin kâbesidir. Aleviler oraya gitti mi hacı olurlar.
Müzede mi hacı oluyorsunuz?
Evet. Devlet dergâhımıza müze demiş. İbadethanemizi müze gibi parayla ziyaret ediyoruz.
Alevilerin en temel sorunları neler Türkiye'de?
Bizim üç temel sorunumuz var. Diyanet İşleri Başkanlığı, zorunlu din dersi ve bu ülkede Aleviliğin kimlik olarak yok sayılması. Aleviler asimile ediliyor, inançlarını ve kültürlerini yaşamalarına engel olunuyor. Alevilik Anadolu'nun yasaklı bir inancıdır, kültürüdür. Oysa binlerce yıl boyunca Anadolu'dan geçmemiş kültür yoktur. Bu kültürlerin hepsi bir tarafa bırakılarak, resmi ideolojinin 'Tek din Müslümanlık, tek dil Türkçe, tek ırk Türk' söylemi yerleştirilmeye çalışılıyor. Oysa tek olan sadece Türkiye'dir. Anadolu'da Süryani, Rum, Ermeni, Laz, Kürt, Türk pek çok ırk yaşar. Bu ırkların ortak özelliği de hepsinin Türkiye vatandaşı olmasıdır. Ama bizi yok sayıyorlar.
Sizi nasıl yok sayıyorlar?
Mesela Aleviler 'Müslümandır' deniyor. Böyle bir şey olabilir mi? Ben değilim diyorum. Benim dinim konusunda sen nasıl fetva verebilirsin? Ülkeyi yönetenlerin, siyasilerin bu konuda söz hakkı olmamalı. Laik bir ülkenin yöneticilerinin benim inancıma karışmaya hakkı yok. Başbakan, 'Alevilik bir inanç değildir. Ali'yi sevmek Alevilikse, en çok Ali'yi ben seviyorum diyor. Bu bize hakarettir. Alevilik sadece Ali'yi sevmeye indirgenemez. Bizim ikinci temel sorunumuz ise cemevleridir. Eskiden imar planı yapılırken okul, park, bahçe ve cami için yer ayrılırdı. AB'nin zoruyla 2003'te İmar Kanunu değişti ve caminin yerine 'ibadet yeri ayrılır' cümlesi konuldu. Ama sorun çözülmedi, biz hâlâ cemevi açamıyoruz.
Niye?
Çünkü 57'nci hükümet döneminde hangi kurumlara bedava elektrik verileceğine dair bir Bakanlar Kurulu kararı çıkarıldı. İbadethaneler arasında cami, kilise, sinagog, kilise sayıldı ama cemevi sayılmadı. Böylece buradan 'cemevi ibadet yeri değildir' sonucu çıkarıldı. Sultanbeyli'de, Kartal'da cem evi açmak istedik, izin verilmedi. Sultanbeyli için 11 bin imza topladık.
Otuz metre ötede cami var ama bizim inşaatı emniyet ve belediye durdurdu. Biz cemevi için arsa istediğimizde, 'Siz de Müslümansınız, ibadet yeriniz camidir, buyurun gelin camiye' diyorlar. Ne hakla inanç yerimin cami olduğunu bana zorla öğretmeye çalışıyorsun?
Türkiye'de az sayıda da olsa cem-evi var. Bunları nasıl açabildiniz?
Türkiye'de 87 bin cami, 100 kadar cemevi var. Biz cemevlerimizi kendi olanaklarımızla yapmaya çalışıyoruz. Diyelim ki Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Alibeyköy Şubesi derneğe bir arsa alıyor. Arsanın üzerine dernek binasını inşa ediyor. Bir yerine de cem-evi yapıyor. Eskiden ibadetimizi köyün en büyük odasında korkarak yapardık. Asker basar diye nöbetçi dikerdik.
Alevilerin nüfusu nedir?
İlk nüfus sayımında cumhuriyetin nüfusu 12 milyondu. Alevilerin sayısı da 4.5 milyondu. Aleviler nüfusun yüzde 35'ydi. Bugün nüfus sayımı yapılırken insanlara inancı sorulmuyor. Biz Alevilerin yoğun yaşadıkları illere ve partilerin oy oranlarına bakarak Alevilerin nüfusunu bugün 20-25 milyon tahmin ediyoruz. AB'nin 2004 raporunda ise bu rakam 12-20 milyondu. Türkiye'de Alevi nüfusun en yoğun olduğu yer Balıkesir'dir. En çok asimilasyon da oradadır. Alevilerin hepsinin nüfus kâğıdında İslam diye yazıyor. Laik bir ülkenin nüfus kâğıdında din hanesi olmaz. AB ülkelerinde din hanesi yok. Ama Türkiye laik değil. Eğer bir ülkenin anayasasında zorunlu din dersi ve Diyanet İşleri kurumu varsa ve bu rada tek bir din organize ediliyorsa o ülkenin laik olduğu söylenebilir mi?
Aleviler, sadece Sünnilere ait bir Diyanet İşleri olmasını bir ayrımcılık olarak mı görüyorlar?
Anayasa'nın 136'ncı maddesi, 'Diyanet İşleri Başkanlığı laiklik ilkesi doğrultusunda bütün görüş ve düşüncelerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma duygusunu amaç edinerek özel kanunda gösterilen görevleri yerine getirir' diyor. Ama açıyorsun Diyanet Kanunu, 'İslam dini için...' diye başlıyor. Başka dinlere asla yer yok burada.
Peki Alevilik İslam'ın içinde yer almıyor mu?
Alevilerin bir bölümü İslam olduğunu kabul etmiyor, bir bölümü ise ediyor. Biz, Aleviliğin İslamiyet'in içinde olmadığını söylüyoruz. Aleviliği, İslamiyet'ten önce var olan ve İslamiyet'ten farklı kendine özgü bir olgu olarak görüyoruz. Alevilik, ta Orta Asya'dan şamanizmin ritüellerini de alarak Anadolu'ya gelen, Musevilik'ten, Hıristiyanlık'tan ve en geniş anlamda da İslamiyet'ten etkilenen bir inanç, felsefe, kültür ve yaşam biçimidir.
Aleviler kendilerini Müslümanlığın bir mezhebi olarak mı yoksa ayrı bir din olarak mı görüyorlar?
Bizim açımızdan Alevilik sadece bir inanç değildir. Bir mezhep ise asla değildir. Din ve mezhep kalıbı Aleviliği daraltır bize göre. Alevilik dini aşan özelliklere sahiptir. Bir kültür, bir felsefe bir yaşam biçimidir. Alevilerin peygamberi de Hazreti Muhammed'dir ve Tanrı, peygamber ve halife anlamında 'Hak, Muhammed, Ali' üçlüsü, Alevilere rehberdir, Aleviliğin yüzde 80, 85'i İslam'dan etkilenmiştir ama kadın-erkek ilişkisi, kadının hakları ve sosyal hayattaki yeri bakımından Aleviliğin İslam'la ilgisi yoktur. Ben karımla cem-evinde yan yana durur cemimi yaparım. Bizde çok kadınla evlilik yoktur. Mirasta ve şahitlikte kadın, erkek eşittir. Bizde dini önder olarak erkek dedeler olduğu gibi kadın analar vardır.
Bir bölümünüz Aleviliğin İslam'ın içinde olmadığını söylüyor. Bir bölümünüz de Aleviliğe 'İslam'ın özü, Anadolu Müslümanlığı' diyor. Aleviler arasında hizipler çıktığını ve anlaşamadıklarını duyuyoruz. Alevilerin kendi içlerindeki sorunları neler?
Alevilik Anadolu'nun yasaklı bir inancı ve kültürü olarak Tunceli'de, Sivas'ta, Balıkesir'de hep kendi ortamında birbirinden kopuk olarak yaşandı. Alevi inancı bizim dedelerimizin beyinlerinde taşıdıkları bilgilerle bugüne gelebildi. Baskılar ve yasaklar yüzünden Aleviliğin yazılı ve basılı eseri yok. En eski basılı eser 1856 tarihlidir ve Meclis kütüphanesindedir. Ondan öncekiler yakılıp yok edildi. Bu yüzden
Aeviler arasındaki farklılıklar doğaldır. Aleviliği on yıldır yüksek sesle konuşuyoruz biz. Aleviliğin ortak bir noktada buluşabilmesi zaman alacak. Aleviler, insanın tanrı olduğuna inanırlar. 'En el Hak' derler. 'Her ne ararsan kendinde ara. Hak Mekke'de, Kâbe'de, Hac'da değil. Bizim tanrımız insandır, kâbemiz sevgidir' derler. Çok derin bir inanç, kültür ve felsefedir Alevilik.
Hz. Ali Aleviler için kutsal. 'Alevilik İslam'ın içinde değil' derken, Ali'yi nereye yerleştiriyorsunuz?
Bakın... Alevilerin gerçek adı Kızılbaş'tır. Çeşitli politikalar sonucunda Kızılbaşlık ensest ilişkiye varıncaya kadar o kadar rencide edildi ki, Alevi önderleri 1800'lerde 'Bizim hakkımız alınıyor, horlanıyoruz, yok sayılıyoruz, katlediliyoruz. (Düşünün ki, sadece Yavuz Sultan Selim'in talimatıyla 40 bin Alevi katledildi.) Kendimizi korumalıyız. İsim değişikliği yapalım ve Kızılbaşlığı kullanmayalım' dediler. Kim var bizi temsil edebilecek diye sorduklarında da halifeliği elinden alınan, ibadetini yaparken sırtından bıçaklanıp öldürülen, 12 çocuğu Kerbela'da katledilen, soyu kurutulmak istenen ve hak için muhalif olan Hazreti Ali'nin de kendileri gibi olduğunu gördüler ve 'Biz kendimize Ali taraftarları diyelim' dediler. Böylece baskılar ve katliamlar sonucunda Kızılbaşlık, 1850'lerden itibaren Alevilik olarak telaffuz edilmeye başladı. Alevilerin Ali'siyle Muhammed'in Ali'si çok farklıdır. Ali'yi Aleviler mistik güce büründürmüşlerdir.
AB sürecinde devletin Alevilere tavrında bir değişim oldu mu?
Değişiklik olmadı. Alevileri yok etme hâlâ sürüyor. Bu asimilasyon 12 Eylül'de çok arttı. Alevi köylerine camiler yapılmaya başladı. Çorum'da cami yapılmayan Alevi köyü kalmadı. Bazı illerin valileri, askeri görevlileri, karayolları yetkilileri, 'Köyünüze yol istiyorsanız, köyünüze cami yapılmasına razı olacaksınız' diye köylülerle pazarlık yaptılar. Çocuklarımıza hâlâ okullarda zorla Sünni İslam'ı öğretiyorlar.
Aleviler, haklarını istediklerinde bir tehlikeyle karşılaşacakları endişesini taşıyorlar mı?
Tek tek vatandaşlar taşıyor. Tamirat bahanesiyle ramazanda lokantası kapatılan bir kamu kurumunda çalışan bir yurttaşımız o kurumun başkanına gitse ve ben Aleviyim. Yemeğimi verin' dese, kapının önüne konur. Araştırmamızda böyle bir sürü örnek var. 'Gazi olayları'nda altı kişiyi öldüren polis Aydın Albayrak'a mahkeme bir yıl sekiz ay ceza verdi. Sonra bu ceza ertelendi. Daha sonra da kamu görevinden mahrumiyet kaldırıldı ve bu polis görevinin başında şimdi. Alevilere yapılan zulüm ve baskı budur işte.
Aleviler arasında bağnaz diyebileceğimiz gruplar var mı?
Her inancın radikalleri vardır. Biz sol kimliğimizle şimdi Pir Sultan Abdal Kültür Derneği'nde hizmet veriyorsak, bu, bizim radikallerin ve bağnazların Alevi Hizbullahını yaratmalarının önüne geçmek içindir. Şimdi bu tehlike yok ama 20 yıl sonra çıkmayacağının garantisi olmaz. Yaşamda her şey etki ve tepkidir. Alevilere baskı yaparsanız, onları yakarsanız, Aleviler de şiddete yönelirler. Ama şu var. Aleviler, katliamlara rağmen, Alevilik nedeniyle bugüne dek hiç şiddete bulaşmadılar. Biz şiddeti reddeden bir inanç ve kültürüz. Bunun devamlı olmasını diliyorum.
Söyleşi: Neşe Düzel
Kaynak: