Akat doğru mu söylüyor?
Abone olEkonomi profesörü Prof. Dr. Asaf Savaş Akat'ın ekonomide alarm zillerinin çaldığını iddia etmesi farklı tepkiler buldu. Akat'ın görüşlerine katılan da var katılmayan da..
Sokaktaki durgunluk ve mutsuzluğun nedenlerini yorumlarken
izlenen kur politikasını eleştiren, Vatan yazarı Prof. Dr. Asaf
Savaş Akat akademisyenler arasında tartışma yarattı. Prof. Dr.
Deniz Gökçe, izlenen kur politikasını eleştirmenin doğru bir
yaklaşım olmadığım, Merkez Bankası'nın faizde ölçülü ve temkinli
davranmakla doğru yaptığını söyledi. Gökçe, "Biz Asaf Hoca ile
farklı ekolleri temsil ediyoruz. Kur ve faizle ilgili
eleştirilerine katılmıyorum" diye konuştu. Prof. Dr. Seyfettin
Gürsel ise, "Asaf Hoca'ya katıldığım yerler var, katılmadığın
yerler var" derken, ihracata dayalı büyüme modelinde ısrar edilmesi
gerektiğini belirtti. 2006 ve 2007 büyümelerinde sıkıntı
yaşanabileceğini o takdirde piyasalardaki durgunluğun ve
mutsuzluğun daha da artacağını iddia eden Gürsel, "Belki istikrar
programını yeniden dizayn etmek gerekiyor" diye konuştu. Prof. Dr.
Ege Cansen ise enflasyonu indirmeye odaklı ekonomik programın
gecikmeli faturasının ödendiğini, Merkez Bankası'nın faizde radikal
bir indirime gitmesi gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Osman Altuğ
ise "Asaf Hoca'ya günaydın diyorum. Ben Türk ekonomisine deli
gömleği giydirildiğini 1999 yılından bu yana söylüyorum. O zaman
Asaf Hoca dahil pekçok ekonomist izlenen politikalara alkış
tutuyordu" diye konuştu. Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, ortadireğin
yaşam standartında görülen bozulmayı yorumlarken "Sanayileşmeden
vazgeçerek, ihracatı önemsemeyerek iç pazardaki büyümeye dayalı bir
politikaya yaslandık. Bunun en büyük sorumlusu kur politikasıdır"
demişti. Biz Asaf Hoca ile ayrı ekoldeniz, kur eleştirisi haksız
Prof. Dr. Deniz Gökçe: Türkiye ikiye ayrılmış vaziyette. Bir
tarafta 'faiz çok yüksek, büyüme ve istihdama darbe vuruyor, cari
açığı da şişiriyor' diyenler ki; Asaf Hoca bu ekoldendir. Bir diğer
tarafta ise 'faizi çok hızlı düşürüp sonradan yükseltmeye mecbur
kalmak kötü sonuçlar doğurur moralleri bozar' diyenler... Ben
ikinci ekoldenim. Kasım ayı enflasyonuna bakın. Beklentilerin
üzerinde çıktı. Bir ay daha tahminlerin üzerinde bir enflasyon
gelirse faiz düşüşünden vazgeçilecek. Asaf Hoca faize bağlı olarak
kur politikasını eleştiriyor. Ancak reel faizler yüzde 30'lardaydı
şimdi yüzde 7-8'lere gelmiş vaziyette. Buna rağmen kurda bir yukarı
oynama olmuyor. Demek ki başka bazı dinamikler var. Sorunların
temelini izlenen kur ve faiz politikasına bağlamamak lazım.
Piyasalarda yaşanan durgunluk ise ayrı bir konu. Krizden sonra iç
piyasaların canlanması için hangi reformlar yapıldı ki,
göstergelerdeki iyileşme piyasalara yansısın? Galiba Asaf'ın aklını
ben karıştırdım Prof. Dr. Ege Cansen: Galiba Asaf Hoca'nın aklını
ben karıştırmışım. Onu okuyunca, 'Benim arkadaşım, söylediklerimi
tekrarlıyor. Acaba onu bu noktaya ben mi ittim?' diye düşündüm.
Görüşlerine katılıyorum. Ekonomide her tedbirin bir istenmeyen
sonucu var. Şimdi mesele bu tedbirlerin zamanını ve dozunu
ayarlamakta. Enflasyonu indirmek için alınan tedbirler, kur çıpası
mantığıyla götürüldü. Dövizi düşürerek enflasyonu dizginlemek gibi
bir yöntem izlendi. Bu bizim icadımız değil. Dünyada bu yolla
enflasyonu düşüren tek ülke de biz değiliz. Son 8-10 yıl içinde hem
Doğu Avrupa hem de Güney Amerika ülkeleri hep aynı yöntemi izledi.
Yani bu Babacan-Serdengeçti ikilisinin müthiş performansı değil.
Enflasyon düştü. Şimdi sıra bunun faturasını ödemeye geldi. Bunun
bir faturası olacağım biliyorduk. Gecikmeyle geldi bu fatura.
Büyüme yavaşladı. Asaf Hoca'nın işaret etiği hadise budur. Finansal
bir krizden bahsetmiyor, Asaf Hoca. Gündeme getirdiği büyümenin
yavaşlaması ve giderek durması. Ekonominin hedefi sürdürülebilir
büyüme olmalıdır. Duvara çoktan çarptık bile Prof. Dr. Osman Altuğ:
Asaf Hoca'ya 'Günaydın' diyorum. 1999'da güçlü ekonomiye geçiş
programı oluşturulduğunda Asaf Savaş Akat dahil pekçok ekonomist
alkış tuttu. Ben daha program ilan edildiğinde 'Bu deli gömleği'
demiştim. Çünkü programda tek amaç enflasyonu aşağıya çekmek olarak
algılandı. Enflasyon uğruna dövizi adeta durduğu yere çaktılar.
Böylece yabancılar mallarını Türk tüketicisine zorlanmadan satmaya
başladı. Ara mallarda da böyle oldu ve bu kur baskısı dolayısıyla
yer-gök ithal malla doldu. İthalat, düşük kur politikası nedeniyle
cazip hale geldi. Talep seviyesi de düştü ve enflasyon da geriledi.
Biz bilançonun sadece aktifine bakıyoruz. Borçları görmüyoruz.
Borçlardaki artışları saymazsak 'Türkiye büyümüştür' deriz tabii.
Duvara çoktan tosladık biz. Türkiye ekonomisi striptiz ekonomisi
gibi. Müzik eşliğinde soyunuyoruz. Hangi müzikle yapıyoruz?
Halime'yi karanlıkta bastılar, fistanını gül dalına astılar
diyerek. Durumumuz bu. Türkiye ekonomisi faiz, borsa ve döviz
üçgenine dayanıyor. Bunların üçü de kağıt. Yani üçkağıt ekonomisine
dayalı bir ekonomimiz var. Sağlıklı sürdürülebilir de değil. 2006
ve 2007 büyümesinde ciddi sorun yaşayabiliriz Prof. Dr. Seyfettin
Gürsel: Büyümenin, ihracatın lokomotif olduğu bir modelle
gerekleştirilmesi gerektiği konusunda Asaf Hoca'ya katılıyorum.
Orta direkte bir tıkanma var. Doğrudur. Çünkü reel ücretler 2001
krizinden bu yana düştü ve eski seviyelerine de bir türlü gelemedi.
Ancak şunu da gözardı etmememiz lazım. Tarım dışı istihdama 1
milyonun üzerinde yeni işgücü katıldı. Bu hanelerin yüzde 5'inde ek
gelir oluştuğu anlamına gelir. Tüketimde son 2 yılda yaşanan
artışın bir bölümünü borçlanmaya bir bölümünü de buna bağlamak
lazım. Çünkü Türkiye'de sadece o malum 5 milyon insan tüketmedi.
Genele yayılan bir tüketim yaşandı. Resesyona doğru gittiğimizi ise
düşünmüyorum. Evet büyümede bir sıkıntı var ama AB ile ilgili
gelişmeler ve diğer dinamikler ekonomiyi şimdilik canlı tutuyor.
Ancak büyüme sınırda diyebiliriz. Eğer tedbir alınmazsa ve
politikalar değiştirilmezse 2006 ve 2007 büyümelerinde bir sıkıntı
yaşanabileceğini söyleyebiliriz. Belki de istikrar programının
tıkandığı noktaların ve özellikle de kur politikasının yeniden
gözden geçirilerek dizayn edilmesi lazım. Kaynak:
www.vatanim.com.tr