Kandilli bir dizi deprem bekliyor
Abone olİzmir'de 5.9'luk deprem sonrası kimisi balkondan atladı. Kimisi arabasıyla kazaya karıştı. Depremi değerlendiren Kandilli Rasathanesi'nden bölge halkına uyarılar var.
Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Kandilli Rasathanesi ve Deprem
Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, Ege
Denizi'nin İzmir Seferihisar açıklarında ciddi bir sismik
faaliyetin devam ettiğini belirterek, ''Bu sürecin bir müddet daha
devam edeceğini İzmirlilere duyurmak istiyoruz. Dolayısıyla sürekli
tedbirli ve teyakkuz durumunda olmaları gerekir'' dedi. Enstitü
yönetim binasında saat 02.45'te düzenlenen basın toplantısında
konuşan Prof. Dr. Barbarosoğlu, Kandilli Rasathanesi ve Deprem
Araştırma Enstitüsü ile Ulusal Deprem Konseyi adına İzmirlilere ve
İzmir yöresinde yaşayan halka ''geçmiş olsun'' dileğinde bulundu.
Prof. Dr. Barbarosoğlu, İzmir'de 17 Ekim sabahı saat 08.45'te
başlayan sismik faaliyetin halen devam ettiğini, bu faaliyetin bir
parçası olarak bugün 00.40'ta yine 5.9 büyüklüğündeki bir depremin
İzmirlileri uykusundan uyandırdığını söyledi. Daha önce de yörede
birçok aktif fay bulunduğunu ve bölgede bir deprem dizini
beklentisi içinde olduklarını ifade ettiklerini anımsatan Prof. Dr.
Barbarosoğlu, şunları kaydetti: ''Dolayısıyla önce artan, belli bir
noktada 5'li büyüklüklerde deprem üreten, sonra azalan ve tekrar
kendini yenileyen bir patern, 3-4 gündür devam etmektedir. Bu
deprem öncesine kadar rasathanemiz 1300'den fazla deprem kaydı
almıştır. Yani yörede ciddi bir sismik faaliyet devam etmektedir.
00.40'ta meydana gelen 5.9 büyüklüğündeki depremden sonra ise şu
ana kadar 75 artçı meydana geldi. Yani bu depremin bile 75 artçısı
oldu. Dolayısıyla ciddi bir sismik faaliyetten bahsediyoruz.''
''PANİĞE GEREK YOK'' Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, bu sismik
faaliyetin boyutlarını derinlemesine inceleyeceklerini belirterek,
''Bu sürecin bir müddet daha devam edeceğini İzmirlilere duyurmak
istiyoruz. Dolayısıyla sürekli tedbirli ve teyakkuz durumunda
olmaları gerekir. Ancak herhangi bir paniğe gerek olmadığını ifade
etmek istiyoruz'' şeklinde konuştu. ÇATLAK VARSA, EVİNİZE
GİRMEYİN... Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Kandilli Rasathanesi ve
Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, Ege
Bölgesi'nde devam eden sismik faaliyetin binaları her geçen gün
biraz daha yorduğunu belirterek, "Dolayısıyla hasar görebilecek
binalara girilmemesi konusunda uyarımızı kuvvetle tekrarlıyoruz"
dedi. Prof. Dr. Barbarosoğlu, Enstitü yönetim binasında düzenlenen
basın toplantısında, hem istatistiksel açıdan, hem de yer
bilimlerinin jeolojik değerlendirmeleri sonucunda, yaşanan deprem
faaliyetinin yörenin özellikleriyle uyumlu ve normal olduğunu
değerlendirdiklerini bildirdi. Ancak doğanın kendi kuralları içinde
özel bir kurgusu bulunduğunu vurgulayan Prof. Dr. Barbarosoğlu,
şöyle konuştu: "Dolayısıyla İzmirliler'in özellikle dikkatli
olmalarını ben şahsen öneriyorum. Özellikle binalarında hasar
meydana gelmiş, evlerinde çatlak oluşmuş, hasar görebileceği
ihtimali olan, kullanılmayan binalara bundan sonra özellikle
girilmemesi gerekmekte. Çünkü sismik faaliyet binaları her geçen
gün biraz daha yormaktadır. Dolayısıyla hasar görebilecek binalara
girilmemesi konusunda uyarımızı kuvvetle tekrarlıyoruz." Ulusal
Deprem Konseyi Başkanı Prof. Dr. Haluk Eyidoğan ise, 17 Ekim
sabahından itibaren başlayan sismik hareketliliği izlediklerini
belirterek, bölgede çok sayıda aktif fay bulunduğunu ve bunların
birbiriyle ilişkileri nedeniyle çok sayıda küçük ve orta büyüklükte
deprem ürettiklerini söyledi. "AKTİVİTE BİR MÜDDET DAHA SÜRECEK"
Son depremin de bölgenin kendine özgü jeolojik ve sismolojik
yapısından kaynaklandığını vurgulayan Prof. Dr. Eyidoğan "Buna
benzer aktivitenin bir müddet daha süreceği kanısındayız" dedi.
Prof. Dr. Eyidoğan, "bölgede beklenebilecek en kötü senaryonun ne
olabileceği" yönündeki bir soru üzerine de şu yanıtı verdi:
"Bölgenin birbirine paralel çok sayıda deprem yaratacak faylarla
donandığını görüyoruz. Bu 5 virgüllü depremlerin mekanizmasına,
çözümlerine baktığımız zaman aynı rejimin sürekli deprem ürettiğini
fark ettik. Bölgede mevcut yapıyı incelediğimizde, umarım
yanılmayız, 6.0'dan daha büyük deprem olma olasılığı (bu 6.5'a
kadar çıkabilir. Tarihsel süreç içinde 6.6 büyüklüğünde depremler
var) 6.0-6.5 arasında deprem olma olasılığı var. Ama bunun zamanını
söylemek mümkün değil. Bölgenin şu andaki yapısı, başlayan aktivite
ve gelişen duruma göre, bölgede halkımızın zayıf, problemli
yapılardan, çatlağı ve sorunları olan yapılardan uzak durması,
kullanmamasını özellikle tavsiye ediyoruz." Prof. Dr. Eyidoğan, 5.9
büyüklüğündeki depremin olası İstanbul depremi ile bir ilişkisi
bulunup bulunmadığı yönündeki soruyu da, "Hayır, sistem kendi
içerisinde çalışmaktadır. Türkiye'nin başka yerlerindeki
depremlerle ilişkili değildir. Bunu çok açık ifade etmek isterim"
yanıtını verdi. "DAHA BÜYÜK ÖLÇEKLİ DEPREM BEKLENMİYOR" Ulusal
Deprem Konseyi üyesi Prof. Dr. Ömer Alptekin ise bölgede meydana
gelen en büyük depremin 1970 yılında Gediz'de kaydedilen 7
büyüklüğündeki deprem olduğunu hatırlatarak, şöyle konuştu: "Fakat
bu grabenler üzerinde ve düşey atımlı hareketlerle olmuştur. Bu
karşılaştığımız depremler ise hemen sahilde bu grabenlerin uçlarını
keserek kuzeybatı-güneydoğu ve kuzeydoğu-güneybatı yönlerinde
uzanan doğrultu atımlı faylar üzerinde meydana gelmektedir.
Buradaki faylar çok büyük ölçekli faylar değil ve dolayısıyla
bunların üretebilecekleri deprem büyüklükleri genellikle 6.0'ın
altındadır. Ender olarak 6.0'ın biraz üzerinde depremler olabilir.
Fakat çok daha büyük ölçekli deprem burada beklenmiyor. Çünkü bu
faylar bu kadar büyük enerjiyi biriktirecek kadar büyük faylar
değil." Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Jeofizik
Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Niyazi Türkelli de 5.9
büyüklüğündeki depremin, İstanbul'un bazı ilçelerinde de
hissedildiğini, bunun zemin özelliklerine bağlı olarak normal
olduğunu söyledi. Ulusal Deprem İzleme Merkezi (UDİM) Müdürü Dr.
Doğan Kalafat da, bölgede çok sık olmasa da yaklaşık 4-5 veya 6
yıllık periyotlarda 5.8'lik depremler olabildiğini belirterek, bunu
bölgenin olağan aktivitesi şeklinde değerlendirmek gerektiğini
kaydetti.