Brüksel'de gerilim filmi
Abone olAB'de 2 Ekim akşamı adeta gerilim filmi oynanacak. Bu filmde restleşmeler gidip gelecek. Yumruklar masaya vurulacak, kapılar sert kapanacak. İşte 2-3 Ekim takvimi.
Türkiye'nin AB'ye katılım müzakerelerinin resmen başlamasının
öngörüldüğü ''3 Ekim-saat 17.00'' kavşağına yaklaşılırken,
Brüksel'de ''kriz'', ''belirsizlik'' ve ''yapay gerilim''
ortamından söz ediliyor. AB Dönem Başkanlığı'nın öngördüğü programa
göre, dışişleri bakanları düzeyinde AB Genel İşler Konseyi, yarın
akşam Lüksemburg'da ''kriz toplantısı'' başlatacak. Bakanlar, ilk
aşamada, yerel saatle 19.00'da (TSİ 20.00) yemekte bir araya
gelecek. Kısıtlı katılımlı olacak ve bakanların ''baş başa''
görüşmelerini sağlayacak olan ''gayrı resmi'' nitelikli bu yemekte
İngiliz Dışişleri Bakanı Jack Straw, Türkiye dosyası hakkında son
bilgileri verecek, ''sorun kaynağı'' Avusturya ile son temaslarını
anlatacak. Dışişleri bakanları, yerel saatle 20.30'da resmi
toplantıya geçecek. Müzakere Çerçeve Belgesi'nin onaylanması ve
bilgi için süratle Ankara'ya gönderilmesi amacıyla uzlaşma
aranacak. Dönem Başkanlığı kaynakları, ''pazartesi öğleye kadar''
vakit olduğunu belirtirken, pazar akşamı bir uzlaşma sağlanamaması
olasılığının varlığına da işaret ediyor. Bu arada, Hollanda'nın
Lahey kentinde eski Yugoslavya için kurulan uluslararası savaş
suçları mahkemesinin Başsavcısı Carla del Ponte, pazartesi sabahı
09.30'da Lüksemburg'da AB Çalışma Grubu'na rapor sunacak. AB,
Zagreb yönetiminin, savaş suçu sanığı General Ante Gotovina'nın
yakalanması için mahkemeyle tam işbirliği yapmadığı gerekçesiyle,
Hırvatistan'ın tam üyelik müzakerelerini geçen mart ayında
başlatmadan askıya almıştı. Avusturya, Türkiye ile Hırvatistan
dosyalarını birleştirme çabasını sürdürürken, ''Hıristiyan
Hırvatistan''ın müzakerelere Türkiye'den sonra başlamaması
gerektiğini savunuyor ve bu konuda AB'den taviz istiyor. Carla Del
Ponte'nin sunacağı raporun olumlu olması halinde, Hırvatistan'ın
tam üyelik müzakerelerinin 3 Ekim'de, Lüksemburg'da derhal
başlatılması için teknik bir engel bulunmadığı ifade ediliyor.
Avusturya'nın, böyle bir gelişme halinde, Türkiye konusundaki
ısrarlı tavrını değiştirebileceği, ancak Carla Del Ponte'nin
raporunun olumlu olması ihtimalinin düşük gözüktüğü ifade ediliyor.
AB'li diplomatlar, son durumu değerlendirirken, ''Yumurtalar
üzerinde yürüyoruz'' gibi yorumlarla endişe yansıtıyor, ''yoğun
pazarlıkların'' pazartesi gününe sarkacağına kesin gözle bakıyor.
Deneyimli gözlemciler ise, ''suni gerilim''den söz ederek,
belirsizlik ortamını son dakikaya kadar taşıyan bu tür
''taktiklerin'', ''özelikle Türkiye konusunda'' daha önce de çok
görüldüğünü hatırlatıyor, ''danışıklı dövüş''ten söz ediyor.
''Türkiye'nin AB'ye rest çekmesi ve sırt dönmesi'' olasılığının
arttığı görüşü basında ve diplomatik çevrelerde ağırlık kazanırken,
''Avusturya'nın, böyle bir krizin sorumluluğunu tek başına
üstlenemeyeceği'', ''zaten itibar bunalımı içinde bulunan AB'nin
büyük darbe alacağı'' ifadeleri çok sık duyuluyor. -MÜZAKERE
ÇERÇEVE BELGESİ- Türkiye'nin AB'ye katılım müzakerelerinde ''yol
haritası'' olarak nitelendirilen Müzakere Çerçeve Belgesi'nin onay
bekleyen son taslağında, özellikle Kıbrıs Rum kesimi, Yunanistan,
Avusturya ve Fransa'nın ısrarlı girişimleri sonunda, ''AB'nin
sindirme gücü'' ile ilgili ifadelere ağırlık kazandırılıyor ve ''AB
hazır olmazsa, Türkiye hazır olsa bile giremez'' mesajı
yansıtılıyor. Belgeye, Rum kesiminin, başta NATO olmak üzere
uluslararası kurumlara üyeliğinin ''Türk vetosuyla engellenmesine''
son verme amacını taşıyan bazı ifadeler de sokuluyor ve
''Türkiye'nin, AB üyelerinin uluslararası örgütlere katılımlarını
engellememesi'' gereğine değiniliyor. Müzakerelerin Türkiye ile
''25 AB üyesi devlet'' arasında yapılacağına ilişkin vurgunun
güçlendirilmesinin de söz konusu olduğu gözlemlenen belgede,
''Kıbrıs Cumhuriyeti'' dahil, tüm AB üyeleriyle ilişkilerin
normalleştirilmesi de isteniyor ve Türkiye'nin Ek Protokol'den
kaynaklanan tüm yükümlülüklerini yerine getirmesi talep ediliyor.
''Ucu açık'' ve ''sonucu önceden garanti edilemeyecek'' olan
müzakerelerin hedefinin AB'ye katılım olduğu belirtilirken,
Türkiye'nin, AB'ye üyeliğin tüm yükümlüklerini tam olarak
üstlenememesi halinde, mümkün olan en güçlü bağla AB'ye bağlı
kalmasının önemine değiniliyor. Avusturya, bu bölüme ''imtiyazlı
ortaklık'' seçeneğini dahil ettirmek istiyor. Türkiye'de demokrasi,
insan hakları ve temel özgürlükler ile AB'nin temel aldığı hukuk
değerlerinde ciddi ve kalıcı bir ihlal olması halinde
müzakerelerin, Türkiye'nin görüşünün de alınmasından sonra,
nitelikli çoğunlukla askıya alınabileceği ifade ediliyor. Belgede,
müzakerelerin ilerlemesinin Türkiye'nin göstereceği çabalara bağlı
olacağı mesajı verilirken, ilerlemeyi etkileyecek unsurlar arasında
iyi komşuluk ilişkileri ve Kıbrıs konusuna değiniliyor. Taslakta,
Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinde ve sonrasında, kişilerin
serbest dolaşımı, yapısal politikalar veya tarım gibi alanlarda
olası uzun geçiş dönemlerinden, derogasyonlardan, özel
düzenlemelerden ve kalıcı koruma önlemlerinden söz ediliyor.