Firavun’dan Doğan Kasap Netayahu ve İtaatkarları

Tülin Türkoğlu tulindindar@hotmail.com

İsrail’in; Filistin halkına, Hz. İsa’nın doğum yeri olan Bethlehem’deki kiliseyi dahi sakınmadan” Kutsal Toprakların şehirlerine karşı giriştiği ve tüm dünyaya adeta meydan okuyarak gerçekleştirdiği saldırganlığa tepki göstermek için “siyasi gerekçeler” gerekmez.

Eğer ” vicdan” diye bir şey var ise, eğer kafanın içinde bir zerre ” akıl” bulunuyorsa; buna tepki gösterilir.

Nazilerin İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudilere uyguladığı muamelenin daha da kötüsü, İsrail tarafından bugün tam 35 yıldır işgal altında yaşatılan Filistinlilere uygulanıyor ve bunun dehşet manzaralarını her gün milyonlarca insan televizyon ve sosyal medya sayesinde görüyor.
On milyonlarca, yüz milyonlarca insan, öfke ve hınç doluyor. Gözyaşları akıtıyor.

İsrail “in uluslararası vicdanda mahkûm olmasının sebebi bu.
Bu yüzden, bugüne dek pek az konuda sağlanabilen bir uluslararası seferberlik, İsrail’e karşı olarak, söz konusu.
Türkiye’de de durumun farklı olması mümkün değil.
En başta, bizim halkımız vicdan sahibidir.
Tarih beraberliği, kültür ortaklığı bir yana, bizim halkımız vicdan sahibi olduğu için kan ağlıyor.

Peki, bu ülkede; İsrail ne yaparsa yapsın, nasıl bir fotoğraf verirse versin,

”Kasap Netanyahu” tarafından yönetilsin,

Filistinlilerin uğradığı muameleyi onaylayanlar yok mu?

Var.

Hem de bunlar önemsiz kişiler değiller.
En önemlileri.
İsrail tankları, Filistin halkının ulusal simgelerini yok ettiğinde,
Ramallah”ı işgal ettiğinde,
Tank modernizasyonu anlaşmasını yangından mal kaçırır gibi imzalayanlar,

İsrail’e 688 milyon dolarlık çek gönderenler.

Bazı gazetelerin, köşelerine ve bazı televizyon kanallarının ekranlarına kurulanlar.

Türk toplumunun on yıllardır beynini yıkayan klasik ” Araplar bizi Birinci Dünya Savaşı’nda arkadan vurdu” iddiası.

Dolayısıyla, bundan, İsrail”in Araplara yaptığı her zulmü mazur görebilir ve görmeliyiz sonucu çıkarılmak isteniyor.

Kişiliği kirli, ilişkileri kirli, kafası kirli, kokuşmuş malum “köşe yazarımsılar “.

Araplar, Birinci Dünya Savaşı’ndan bizi arkadan vurdu mu?
 
Mekke Emiri Şerif Hüseyin” in Hicaz” da bazı Arap bedevi kabilelerini ayaklandırarak 1916”da İngilizlerle iş birliği yaptığı doğrudur.
Ancak, Birinci Dünya Savaşı konusunda genel bir bilgisi ve fikri olan herkes, bunun askerî açıdan tayin edici bir değer taşımadığını bilir.
İngilizlerin daha sonra yerine getirmediği” bağımsızlık vaadi” ile işbirliğine çektikleri Şerif Hüseyin” in ve oğullarının komuta ettiği bedevi kabileleri, Mekke-Maan hattında, asıl cephenin gerisinde İngiliz kuvvetlerine yardımcı olmuştur.
Asıl cephe, önce Süveyş Kanalı ve Kanal Harbinde Türk-Osmanlı kuvvetlerinin geri çekilmesinden sonra Filistin’de kurulmuştur.

Filistin’de tek bir Arap ayaklanmamıştır.

Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da Türk kuvvetlerini ”arkadan vuran” herhangi bir olay olmamıştır.

Arapların ezici çoğunluğu, İstanbul’a yani Türkiye’ye sadık kalmıştır.

Cephedeki komutan, Şam Valisi Cemal Paşa, çok sayıda Arap milliyetçisini idam ettirmiştir.

Cemal Paşa’nın ve İttihatçıların, kaba baskı politikalarının Araplarda büyük tepki yaratmasına karşılık, Arabistan Yarımadasının Hicaz bölümünden Akabe’ye kadar olan” cephe gerisi” dışında, Arapların Türkleri arkadan vurduğuna dair tarihte herhangi bir kayıt yoktur.

Güneş balçıkla sıvanmaz.

Vicdansızlığınızı, akılsızlığınızı,

Bilgisizliğinizi, çalakalem yazdığınız gazete köşeleri,

Gelişigüzel ahkam kestiğiniz televizyon ekranları örtemez.

Vicdan sahibi Türkiye halkının önünde kişiliğinizi teşhir ediyorsunuz.

Bilmeyenler bilsin,

Görmeyenler görsün,

Duymayanlar duysun diye…