Dünyanın en iyi eğitim sistemlerinden birine sahip Finlandiya’da özel okul yok, öğrenciler günde 4 saat ders yapıyor, küçük çocuklar oynayarak öğreniyor, sınav yapılmıyor, ileri sınıflarda yapılırsa da sonuçları öğrenciye söylenmiyor. Öğretmenlerin hepsi master diplomalı, en dezavantajlı çocuğu bile en iyi seviyeye getirecek kadar azimliler ve eğitimde fırsat eşitliği temel prensipleri. Hazırlayan: Gözde Okullarda dikkat çeken bir özellik, öğrencilerin koridorlarda çorapla dolaşması. Gelir gelmez montları ve pabuçlarını çıkarıyorlar. Hem dışarıdan kar, çamur taşımıyorlar, hem de daha önemlisi kendilerini evlerinde hissediyorlar. İçinizdeki sese fazla prim vermeyin, üşümüyorlar. Çocuklar küçük de olsa karda kışta bile her gün en az 1 saat dışarı çıkıyorlar, ki kar kış Finlandiya iklimi için sıradan bir durum. Çok sıkı giyiniyorlar ama mutlaka enerjilerini açık havada harcıyorlar, “Aman üşürsün, terlersin” yok. İlkokul ve sonrasında 45 dakikalık dersler ile 15 dakikalık teneffüslere ek olarak 45 dakikalık teneffüsler var. Çünkü bu 45 dakikalık arada öğrenciler ancak giyinip dışarı çıkıp spor yapıyorlar. Her çocuk evine en yakın okula gittiği için mesafeler çok uzak değil ve servis yok. Çünkü hava erken kararsa da sokaklar çok güvenli ve çocuklar bisikletleriyle gelip gidiyor. Böylece okulda daha fazla kalıp çalışması gerekirse ulaşım sorunu da yaşanmıyor. Hem de erken yaşta sorumluluk almaya başlıyorlar Fin eğitim sistemine büyük başarı kazandıran unsurlardan biri özel eğitime ihtiyaç duyan fiziksel- zihinsel engelli öğrencilerin ve öğrenme güçlüğü çekenlerin de diğer çocuklarla aynı okulda okuması. Böylece özürlü çocukları sosyal hayata dahil ediyorlar ve tek bir çocuğu bile kaybetmeyi göze almıyorlar. Okulda tek bir engelli çocuk bile varsa sınıf açmak zorundalar, bu sınıflarda en fazla 10 öğrenci ve ihtiyaca göre 2 öğretmen oluyor. Mesela bu sınıfta görme zorluğu yaşayan öğrenci için farklı bir bilgisayar konulmuş. Eğitimde korku değil özgürlük öne çıkıyor. “Yapma” demek yerine farklı fikirleri ifade etmeleri için öğrencilerini cesaretlendiriyorlar. Sınıf düzeninde de bu görülebiliyor. Bazı çocuklar daha rahat oturmaları için pilates topunu seçiyorlar, dersin akışını bozmamak kaydıyla sınıf içinde diledikleri gibi dolaşabiliyorlar. Tüm eğitim hizmeti gibi öğlen yemekleri de devlet tarafından karşılanıyor. Öğlenleri öğrenci ve öğretmenler aynı yemekhanede yiyorlar. Öğrencilere bu yemeğin, vergiler ile karşılandığı ve israf etmemesi gerektiği vurgulanıyor. Yemekte her çocuk ne kadar yiyeceğine kendi karar veriyor. Öğle yemeğinde süt içmek bize çok yakın gelmese de Finlandiya'da çok yaygın. Okullarda kantin bulunmuyor, koridorlarda su içebilecekleri yerler var. Burası yemekhane değil, derslik. Lavabo neredeyse her sınıfta var ama ocak ve bulaşık makinesi yaygın olmamakla birlikte kullanılabiliyor. Böylece hem kurabiye pişirip bulaşık yıkayıp sorumluluk almayı öğreniyorlar hem de ev ekonomisi hakkında bir fikirleri oluyor. El becerileri ve gündelik pratik bilgiler çok önemseniyor. Önceden kız öğrenciler ev ekonomisi, erkek öğrenciler ise marangoz atölyesinde çalışırken bu ayrımı ortadan kaldırmışlar ve kızların çok iyi marangoz olduğu anlaşılmış. Erkekler de kurabiye pişiriyor. Üstelik atölyelerde testereler, bıçaklar, tornavida gibi keskin uçlu tamir aletleri ortada geziyor, fakat yine de titizce kullanılıyor ve kazaya yol açmıyor. Pek çok ülkede olduğu gibi Finlandiya’da da ailelerinden izin almadan çocukların fotoğrafını çekemezsiniz, izin vermezler... Bu nedenle bu anaokulu fotoğrafında çocuk göremiyorsunuz. Eğitimciler özellikle anaokulunda fotoğraf çekmememiz, hatta çocuklarla sözlü ve fiziksel temas kurmamamız yönünde defalarca uyarıda bulundular. Bazı okullarda ise fotoğraf çekimine yüzlerin görünmemesi şartıyla izin veriliyor. Burada kültürel bir fark ortaya çıkıyor; çocukların mahremiyeti. Türkiye’de pek çok anaokulu çocukların fotoğraflarını yükler, anne babalar da genellikle bu fotoğrafları paylaşır... Okulu sınırlayan bir bahçe duvarı yok, öğrenciler kendi sorumluluklarını alacak şekilde yetiştiriliyorlar. Dersleri bitince bisikletine binip gidiyorlar, duvar ile öğrenciye sınır çizmiyorlar. Gözde Akgüngör Pamuk / Cnnturk