Financial Times'tan Türkiye analizi
Abone ol“Gelişmekte olan ülkeler bazen yatırımcıları paniğe iten siyasi krizlerle çalkalanır..." dedi ve gazete şöyle devam etti
Bir süredir Türkiye’nin aralarında bulunduğu
gelişmekte olan piyasalar konusunda ‘alarm’ veren yorum ve
analizlere yer veren Financial Times’ta bu defa daha soğukkanlı bir
değerlendirme yer alıyor.
Gideon Rachman, “Gelecek hâlâ gelişmekte olan piyasaların” başlıklı yorum yazısına şöyle bir giriş yapıyor:
“Jim Rohwer adlı arkadaşım 1996 yılında ‘Asya Yükseliyor’ adlı bir kitap yayımladı. Birkaç ay sonra Asya çöktü. 1997’deki mali kriz arkadaşımın kitabını aptalca gösteriyordu.“
Yazar, bu örnekten hareketle, daha önce Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın yükselişini tarif etmek için “BRICS” tabirini üreten ekonomist Jim O’Neill’ın yakınlarda Meksika, Endonezya, Nijerya ve Türkiye’yi “MINT” grubu olarak adlandırmasına gönderme yapıyor.
Yatırımcıların Türkiye ve diğer MINT ülkeleri konusunda panik
yaşamakta olduğunu belirten Rachman, buna rağmen gelişmekte olan
ülke ekonomilerinin yükselişinin süreceğini savunarak, bunu şu
faktörlere bağlıyor:
* Düşük işçi ücretleri,
* Yüksek üretkenlik,
* Küresel pazarlarla bütünleşmeyi sağlayan ulaşım ve iletişim ağları,
* Gümrüklerin inmesiyle dünya ticaretinde yaşanan patlama,
* Yönetim teknikleri ve makroekonomik politika gibi alanlardaki üstün uygulamaların yaygınlaşması,
* Çalışanların ve girişimcilerin dünya üzerinde dolaşmaya daha yatkın olması.
Rachman yorumunda yeni çıkan bir başka kitaba gönderme yapıyor. Ayhan Köse ve Eswar Prasad imzalı ve “Emerging Markets” (Gelişmekte Olan Piyasalar) başlıklı kitaptan aktarıldığına göre; Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkeler 1960’tan beri %600 büyüme kaydederken, sanayileşmiş ülkeler aynı dönemde ancak %300 büyüme kaydetmiş.
Son 20 yıl içinde bile gelişmekte olan ülkelerin dünya gayrısafi hasılasından aldıkları pay, özel tüketim, yatırım ve ticaret oranlarının neredeyse ikiye katlandığı belirtiliyor.
Nobel ödüllü ekonomist Michael Spence’in, küresel ekonominin gelişmesiyle dünya nüfusunun %75’inin gelişmiş ülkelerde yaşayacağı tahminini de aktaran Rachman, şu yorumunu dile getiriyor:
“Gelişmekte olan ülkeler bazen yatırımcıları paniğe iten siyasi krizlerle çalkalanır. Bunların en çarpıcısı, 1989’da Pekin’in Tiananmen Meydanı’ndaki protestolar ve onları takip eden katliamlardı. O zaman kim kalkıp da bu siyasi kargaşaya rağmen Çin ekonomisinin sonraki 10 yıl boyunca iki kat büyüyeceğini ve sonraki 10 yılda bunu tekrarlayacağını söyleyebilirdi?”
“Kıssadan hisse şu ki Batılı olmayan ekonomislerin yükselişi, kökleri sayısız ekonomik ve siyasi şokları aşmaya yeterli derinlikte tarihsel bir yönelimdir. Geçici bir krizi bu güçlü eğilimle karıştırmak büyük hata olur.”