Financial Times Erdoğan'ı kime benzetti?
Abone olTaksim medyanına giren polisin müdahalesi İngiliz basınında tepkiyle karşılandı. Hedeflerinde ise Erdoğan vardı.
Financial Times'ın yorum sayfalarında David Gardner
imzalı yazıda Başbakan Erdoğan, son savaşını veren komutana
benzetildi.
Türkiye'de dün polisin Taksim Meydanı ve çevresine yaptığı
müdahale ve çıkan çatışmalar İngiltere gazetelerinin pek çoğunda
manşetten duyuruluyor.
Guardian gazetesi, püskürtülen tazyikli suyla ayakları yerden
kesilmiş bir göstericinin fotoğrafı eşliğinde "Türk polisi
protestocuları taksim Meydanı'ndan çıkmaya zorluyor" başlığını
kullanmış.
Haber Independent gazetesinin kapağına "Taksim Meydan Savaşı,
Türkiye protestoları sona erdirmek için harekete geçti" sözleriyle
yansıyor. Habere, tazyikli su ve biber gazından kaçmaya çalışan
göstericilerin bir fotoğrafı da eşlik ediyor.
Times gazetesi, bir gaz bombası fırlatan göstericinin fotoğrafının
altına "Türkiye Başbakanı hükümet karşıtı protestoları ezme
sözünü yerine getirdi" ifadesini yazmış.
Financial Times gazetesi ise son gelişmeleri yine kapak sayfasından
"Erdoğan sert konuşmaya devam ederken Türk polisi Taksim
Meydanı'nı bastı" sözleriyle duyuruyor.
Türkiye'deki protestolar ve gösterilerde gelinen nokta gazetelerin
yorum yazılarında da yansımış.
CİN ŞİŞEDEN ÇIKTI
Film yönetmeni Kutluğ Ataman'ın Independent gazetesinde yayımlanan
bir yazısı var bugün.
"Şişeden çıkan cin geri girmemeli" başlıklı yazısında Ataman,
"Türkiye'de ordunun sivil ve siyasî yaşamdaki etkisinin ortadan
kaldırılması ve son dönemde Türk ve Kürt vatandaşlar arasında yeni
bir barış yolu açılmasıyla Türkiye'de yeni bir özgürlük dili
konuşulmaya başlandı" diyor.
"İktidar partisi AKP bu gelişmeler nedeniyle alkışlanmalı" diyen
Ataman, ancak hükümetin, Taksim'deki eylemlerin başlıca aktörü olan
genç kitlenin, kendi kuşağı gibi, askerî yönetimlerin baskıcı
rejimini, işkenceleri bilmediğini anlamadığını belirtiyor.
Ataman, "Gençliğin dili hükümetten çok farklı. Kendilerine
biber gazıyla saldırıldığında, seslerini kesmeleri söylendiğinde
şoke oluyorlar. Son olaylar işte bu 'bir babanın çocuğunu
azarlamasına benzeyen' söylemin sonucu. Yeni kuşak artık çocuk
olmadıklarının, kendilerine saygı duyulması gerektiğinin ve ciddiye
alınmak istediklerinin anlaşılmasını istiyor" yorumunu
yapıyor.
"Bu bir AKP karşıtı eylemmiş gibi görünebilir. Ama öyle değil."
diyen Kutluğ Ataman, gerekçesini "Bu, otoriter yönetim
reflekslerine karşı bir hareket. Bu, büyüyen bir demokrasinin
işareti. Bu, sağlıklı bir gelişme" sözleriyle açıklıyor.
"Hükümet, gençlerin kaos değil katılım istediklerini yeni yeni
anlıyor. Batı, demokratik muhalefetle kışkırtmaları birbirinden
ayırmalı. Bizler de Türkiye'nin demokratları olarak hükümetin
yanında olmalı ancak otoriter tepkileri eleştirmekten de
çekinmemeliyiz." diyen Kutluğ Ataman, yazısını "Şişesinden çıkan
cinin geri sokulmasına izin verilmemeli. Bu iyi bir cin" sözleriyle
noktalıyor.
ERDOĞAN İKTİDAR SARHOŞU
Financial Times'ın yorum sayfalarında David Gardner imzalı yazı
"Erdoğan kendi partisini izlemeli, Taksim'i değil" başlığını
taşıyor.
"Erdoğan bu ulusal öfkeyi kendisini hedef alan bir komplo olarak
değerlendiriyor olsa da, duruma göre farklı kozlar kullanmayı da
bilen bir siyasetçi" diyen Gardner, bir yandan Gezi Parkı
eylemcileriyle görüşmeye hazırlanan Erdoğan'ın öte yandan kendi
yandaşlarını İstanbul ve Ankara'da düzenlenecek mitinglerle sokağa
dökmeye hazırlandığını aktarıyor. Gardner, "Erdoğan, bir
cumhuriyetin başbakanı. Oylarını arttırarak üç seçim kazandı. Eğer
kendisini Tanrı'nın Türkiye'ye ve Müslümanlara bir lütfu olarak
görüyorsa, bu yine de onu Hüsnü Mübarek ya da Çin'in Komünist
liderleri gibi bir siyasetçi yapmaz" diyor.
10 yılın ardından Erdoğan'ın iktidar sarhoşluğunda olduğunu yazan
David Gardner, "Erdoğan kendisini Atatürk'le bir tutuyor.
Atatürk muhteşem bir komutandı. Erdoğan ise, artık son savaşını
veren bir komutana benziyor. Taraftarlarına, 'büyük resmi görme'
çağrısı yapıyor, ama asıl kendisi hikayenin ana fikrini kaçırmış
durumda" yorumunu yapıyor.
Erdoğan'ın bundan sonraki hedefinin başkanlık olduğunu yazan
Gardner, AKP içindeki dengelerin Erdoğan için büyük önem
taşıyacağını belirtiyor ve yazısını "Direnişçilerin oluşturduğu
komünün yerleştiği alan dünkü müdahaleyle daraldı. Şimdi izlenmesi
gereken iktidar partisi içindeki yerleşim" sözleriyle
bitiriyor.
PUTİN'İN DERS KİTABI
Independent gazetesinde yer alan analiz, "Müdahale bekleniyordu,
beklendiği kadar da ağırdı" sözleriyle başlıyor. Yazıyı kaleme alan
Luke Harding, dün yaşananları özetledikten sonra
"Erdoğan'ın tepkisi, bir başka otoriter liderin tutumunu
hatırlattı: Vladimir Putin. İzlediği kutuplaştırma taktiği,
Putin'in ders kitabından çıkmış gibi" değerlendirmesini
yapıyor.
Harding, "Protestocularla konuşmak yerine, onları komplo
kurmakla suçladı. Muhalif gazetecilerin pek çoğu hapiste. Erdoğan
dün uluslararası basını da kınadı. Partisi içinde Twitter'ı
yasaklamaktan bile bahsedenler oldu." diyor.
"Erdoğan'da Putin gibi 10 yıldır iktidarda. Farkı ise, Putin'in
tersine, iktidarının demokratik bir dayanağı var. 2011 seçimlerini
kazanmasından bu yana, toplumu 'İslamîleştirme' projesi yürütüyor"
diye yazan Harding, yazısının sonunda "Dün Taksim Meydanı gaz bulut
altındayken Erdoğan Türkiye'de protesto hareketinin sona erdiğini
söyledi. Çok yanılıyor. Ülkenin sivil toplum hareketi bundan böyle
sindirilemez" ifadelerine yer veriyor.
Protestoları ciddiye almadı
Yine Independent gazetesinin yorum yazısında ise "Erdoğan sert ve
yanlış oynuyor" değerlendirmesi yapılıyor.
"Türkiye'deki protestolarla Arap Baharı arasında herhangi
bir benzerlik varsa o da iktidarı beklenmedik şekilde sorgulanmaya
başlanan bir liderin ölçüsüz tepkisi" sözleriyle başlayan
yazı şu saptamayı yapıyor:
"Kendi ifadesiyle, protestoculara karşı 'anlayacakları dilden'
konuşmak Erdoğan'a kendi tabanında prim sağlayabilir ama bu kısa
ömürlü olacaktır. Çevreci bir hareketin ülkenin düşmanları
tarafından gasp edildiğini savunmak da gerginliği azaltıcı bir
tutum değil. Sert tepki ve muhalefeti 'halk düşmanı' ilan
etmek, köşeye sıkışmış liderlerin geleneksel savunma mekanizmasıdır
ve genellikle geri teper. Sadık bir siyasî tabanı olan Erdoğan
İstanbul'da başlayan protestoları ciddiye almadı. Bu, pişmanlık
duyacağı bir karar olabilir."
SONUNDA HEP MEYDAN KAZANIR
Guardian yazarı Simon Jenkins de Türkiye'de yaşananları temel
alarak, 'siyasî liderler neden meydanlardan korkar?' sorusuna yanıt
arıyor.
Jenkins, "Bir meydanın ordusu yoktur. Oy veremez. Gidecek yeri de
yoktur. Boş bir alandır. Ancak meydanlar iktidara muhalif bir
işgali davet eder sözleriyle başlayan yazısını "İşte Taksim de
böyle bir direnişin merkezi olunca Türkiye Başbakanı da bu meydanı
yeniden fethetme gereği duydu. Zırhlı araçlar, silahlar, gaz
bombaları, buldozerler kullanıldı ama meydan alınmalıydı"
ifadeleriyle sürdürüyor.
Benzer direnişlere sahne olan Mısır'da Tahrir, Pekin'de Tiananmen,
Tahran'da Azadi, Kiev'de Bağımsızlık, Atina'da Sintagma
meydanlarının sivil kutsal alanlar olduğunu anlatan Simon Jenkins,
gerçek siyasetin ekranlarda değil meydanlarda yapıldığını
belirtiyor.
Londra'da eski Başbakan Margaret Thatcher döneminde pek çok eyleme
sahne olan Trafalgar Meydanı'nın uzun yıllardır siyasî eylemlere
kapalı olduğunu yazan Jenkins, "Trafalgar sadece Belediye
Başkanı'nı pohpohlayacak şovlar ve ticari gösteriler için
kullanılıyor. Erdoğan bunu tüm kalbiyle onaylayacaktır"
yorumunu yapıyor.
Jenkins, "Erdoğan Taksim'i boşaltarak alışveriş merkezini
kurabilir. Tıpkı Thatcher'ın, istediği vergileri koymak için
Trafalgar'daki eylemleri dağıtması gibi" diyor ve yazısını şu
sözlerle bitiriyor:
"Ama unutmayın bu Thatcher'a hiçbir iyilik getirmedi. Sonunda
Meydan kazandı"