Dünyanın baş belası İsrail yine yaptı
yapacağını.
Yine Müslümanların kutsallarına dokunup, ibadet etme
özgürlüklerini elinden aldı. Yine kan döktü, cana kast
etti.
Yine mala, mülke, namusa saldırdı…
Huylu huyundan vazgeçmezmiş. Genel olarak insanlık tarihinin
özel olarak da son elli yılda Filistinlilerin ve
Müslümanların baş belası olan İsrail,
Filistinli Müslüman kardeşlerimize yönelik
zulmüne devam ediyor.
Görünen o ki tüm tepkilere, tüm karşı çıkmalara karşın devam
edecek. Bu dün böyleydi, bugün de böyle görünen o ki yarın da
aynısı olmaya devam edecek.
Filistinli kardeşlerimize karşı bütün dünyanın
önünde açık açık yapılan haksız tutuklamalar, sorgusuz-sualsiz
sokak ortasında infazlar, biz Müslümanların göğsünde
Filistin davasının haklılığını yüceltiyor ve
yeşertiyor.
Ben Müslüman'ım diyen herkes bu davaya sahip
çıkmalıdır.
Kudüs davası bütün Müslümanları
ilgilendiriyor.
Çünkü Kudüs Müslüman bir şehirdir.
Efendimiz (s.a.v)’in Miraca
yükseldiği beldedir.
İsrail’in Filistin’e,
Mescid-î Aksa’ya ve Müslümanlara yönelik zulmü
üzerine çok fazla şey söylenebilir, çok fazla yazı kaleme
alınabilir. Bir buçuk milyarlık İslam âleminin gözünün önünde
3-5 milyonluk İsrail’in yaptığı zulümle ilgili
farklı yorumlar yapılabilir.
Ümmetin çaresizliğinden, uluslararası toplumun
duyarsızlığından dem vurulabilir. İsrail’e lanet
üzerine lanet okunabilir, Filistinli kardeşlerimiz için ve Mescid-î
Aksa için dualar edilip iyi dilekler dile getirilebilir-getirilmeli
de.
Ben bu yazımda olayın farklı bir boyutuna dikkat çekerek
geçtiğimiz günlerde ülkemizde büyük tartışmalara yol açan
ezan protestosuna değinmek istiyorum.
Yaklaşık 60 yıl önce Ortadoğu’da
İsrail’in varlığı bile söz konusu değildi.
Siyonist emeller Sultan
Abdülhamid’in akıllı siyaseti karşısında akim kalmış,
Yahudilerin Filistin topraklarına sahip olma
girişimleri verilen bütün rüşvetlere rağmen sonuçsuz
kalmıştı.
Osmanlı Devleti’nin yıkılmasının hemen ardından
sahipsiz kalan Ortadoğu Siyonist emelleri
gerçekleştirmek için korumasız kaldı. Sinsice hareket eden
Siyonistler önce Filistin’den
parça parça toprak almaya başladılar.
“Küçük bir topraktan veya evden ne olacakmış” mantığı
ile hareket eden Filistinliler ise topraklarını ve
evlerini satmakta beis görmediler. Parça parça, parsel
parsel, ev ev Filistin’i satın alan Siyonistler
aradan çok da uzun bir zaman geçmeden emellerine kavuştular.
Rüyalarında bile göremeyecekleri devletlerini maalesef
Filistinlilerin “ne olacak canım, küçük bir
ev” gafletinden yararlanarak hayata geçirdiler.
Filistinliler ve İslam alemi
olayın farkına vardıklarında artık çok geçti…
Geçtiğimiz günlerde Taksim’de yaşanan
ezanı protesto edenlere gösterdiğim ve bu
sütunlara taşıdığım tepkimi aşırı ve gereksiz
bulanlar oldu. Olayı abarttığımızdan, gereksiz yere ortamı
gerdiğimizden dem vuranlardan tutun da olayın
basit bir olay olduğunu ileri sürenlere kadar onlarca
yorum ve tepki aldım.
Hatta bizim mahallenin insanları
“yok yahu böyle bir protesto” nev’inden
yazılar dahi kaleme aldılar. Sosyal medyada ve özel gruplarda
“kısa bir video görüntüsü bu; denk
gelmiş!” diyenlerimiz dahi oldu.
Ancak şunu hemen belirtmeliyim ki olay basite alınacak,
“üç-beş kendini bilmezin işi” deyip görmezden
gelinecek kadar basit değil. Eğer biz ezana
yapılan bu saygısızlığa gereken tepkiyi göstermese idik inanın
bir sonraki hedefleri başka bir kutsalımız
olacaktı.
Bizim sessizliğimiz ve nemelazımcılığımız
onları yüreklendirip cesaretlendirecek ve daha büyük bir
terbiyesizlik yapmalarına zemin hazırlayacaktı. Eğer bugün
ezana yapılan saygısızlığa gereken tepkiyi
göstermeseydik yarın çok geç olacaktı.
Nasıl ki Filistinliler için küçük bir ev
“sarı öküz” mesabesinde bir işlev gördüyse
ezana yapılan saygısızlığa sessiz kalmak bizim için “sarı
öküz” olacaktı.
Bugün ezana dil uzatanların günü geldiğinde İsraillerin
yaptığının bin mislini yapacağından kuşkunuz olmasın…
facebook.com/msbeser
twitter.com/msbeser
instagram.com/msbeser