Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Vatani görevimi Hatay'daki askeri gazinoda yaptım.
"Hangi vasıfla orduevine girdin" diye soracak
olursanız, söyleyeyim. Sesim çok güzeldi ve şarkı türkü ne varsa
ben söylüyordum!
"Denizin üzerinde batmadan yürüyordum" demedim,
öyle şaşkın şaşkın bakmayın. Bildiğiniz şarkı söylüyordum işte!
Doğrusunu söylemek gerekirse rüya gibiydi.
Bir gece hariç!..
Yılbaşı gecesi alaydaki bütün komutanların katıldığı büyük bir
eğlence tertiplendi. Nasıl keyifle koşturuyoruz subay ve astsubay
eşlerinin hizmetinde anlatamam.
Gecede alkol tüketimi serbest. Ben sahnede yine şarkı söylüyorum.
15 dakika dinlenmek için sahneden aşağı indim ve arka tarafa
geçeceğim ki, yanından geçtiğim masada oturan bir yüzbaşı kolumdan
tuttu.
"Bana rakı getir" dedi keskin bir emirle. Garson
olmadığım için hemen garson olarak hizmet veren askerlerden birine
işaret ettim masaya bakması için. Dönüp, "Komutanım hemen
getiriyorlar" demeye kalmadan kulağımın dibine şiddetli
bir tokat yedim!
Ortam bir anda buz kesti.
Komutan zilzurna sarhoş. Eşi ne yaptı, ne ettiyse durduramadı.
Bir tokat daha atarken daha güçlü ve daha buyurgan ses tonuyla
haykırdı "Sen getireceksin!" diyerek...
"Komutanım ben garson değilim" diyecekken bir
tokat daha, yüzümü döndükçe bir tokat daha..
Beni elinden zor bela kurtardılar ve çay ocağına sokup kapıyı
üzerime kapattılar. Ne olduğunu, niye vurduğunu anlamaya çalışarak
geçen bir iki dakikanın ardından kapının gıcırtısını duydum.
Tüm hışmıyla içeri süzüldü aynı komutan. Yapmak için geldiği şeyi
orada daha sert ve daha acımasız bir şekilde yaptı.
Doğrulamayacak kadar güçsüz düşmeme rağmen, kendimi yere
bırakmayacak kadar inatçı olduğumu görünce bir küfür mırıldanıp
gitti.
Uzatmayayım...
Bir iki gün geçmemişti ki aynı komutanın beni çağırttığını
söylediler. Karşısına esas duruşta geçince gözlerime baktı. Mahcup
bir ifadeyle, "Geçenlerde açık gazinoda sana seslendim yine
alkol istedim. Ama sen başka bir garsonu gönderince senin neden
gelmediğini sordum. "Komutanım o inançları gereği hiç
alkol almamış ve şişesine dahi dokunmuyor" dedi. Demek ki
bilinçaltıma yerleşmiş bu durum. Yaptığım şey doğru değildi.
Olanları unutalım asker" dedi.
Ancak aynı komutan, askerliğimin bitimine 3 ay kala gönüllü olarak
gittiğim sınır karakoluna bir gece yarısı yine alkollü bir şekilde
teftişe gelecek ve beni hastanelik edinceye kadar dövecek, mesele
alaya aksedince bir kez daha "Unutalım asker, alkol
almıştım" diyecekti.
Üzerinden 20 koca yıl geçmiş. İnsan bazı şeyleri unutmuyor,
unutamıyor.
Bu uğursuz anıyı şundan ötürü anlattım.
Artık sağır sultanın da duyduğu üzre, Meclis'ten alkol satışı ve
kullanımıyla ilgili MHP'nin de desteklediği bir yasa geçti.
Haliyle ortalık yine yangın yeri...
Hayatını, "Fıçıcılar sokağı"nda geçirenleri bir
kenara bırakın, en entellektüel ve kültürlü olanlarımız bile
gırtlak gırtlağa tartışıyor yine meseleyi.
Geleneksel ve evrensel saygı kuralları yine ayaklar altında ve yine
bire bin katılarak toplum kasti bir tahrikle ciddi bir karmaşaya
itilmeye çalışılıyor.
Kabul edelim ki, hükümet içkiyi yasaklamıyor. Ne Yeni Rakı'nın
üretildiği fabrikalar kapanıyor, ne de Efes'in kapısına zircirli
kilit takılıyor. Zaten böyle bir şeyi yapmak için sıradan bir
aptallık yeterli değil. Hepten keçileri kaçırmış olmak
gerek.
Yapılan şey, alkolün getirdiği zararları minumuma indirmek.
Haydi gelin elinizi vicdanınıza koyun. Hangimiz okul veya
ibadethanenin bitişiğinde alkol satışı yapılmasını isteriz?
Hangimiz çocuklara içki satışının yapılmasına rıza gösteririz?
Hangimiz belli zamanlar hariç perakende alkol satışının denetimsiz
yapılmasına hoşgörüyle bakar ve buna medeniyet deriz?
Bizim her zaman yaptığımız şey nedir?
Gelişmiş medeni ülkelerdeki yaşam kalitesine bakarız değil mi?
İsveç'te saat 19.00'dan, İngiltere'de saat 22.00'den, Fransa'da
saat 21.00'den, ABD'de bile saat 23.00'den sonra alkol satışı yasak
ise bu anlamda onlara adım uydurma çalışmalarına itiraz etmenin
neresi medeni bir davranış olabilir?
Bir çok ocağa ateş düşüren, pek çok aileye felaketler getiren şey
alkol değil mi?
"Alkollüydüm hatırlamıyorum" tecavüzlerine,
"İki duble içtim sadece memur bey" savunmalarıyla
biten trafik facialarına sebep olan alkol değil mi?
Sabaha karşı ölü bir av hayvanı gibi evine sırtta taşınan zili bile
susmuş zurnaların, soluğu kızının veyahut gelininin yatağında alan
ağzı soğan ve şarap kokan kokarcaların ve hatta park sapıklarının
en büyük bahanesi alkol değil mi?
Niye savunuyoruz o zaman bu fenalığı?
Bakın yukarıda yazdım "MHP destekli yasa" diye...
Devlet Bahçeli dün kürsüde bu yasağı savunurken, "Sırf AK
Parti bu yasağı getiriyor diye karşı çıkanlar,
ahlaksızdır" dedi mi, dedi!
Bahçeli veya MHP hakkında aleyhinde tek kelime duyanınız oldu mu?
Yok, duyamazsınız çünkü amaç başka.
Türkiye'de "AK Parti ne yaparsa karşısında
olacağız" diyen bir zümre var. Bu zümre, "Barış
istiyoruz ama AK Parti'nin getireceği barışı istemiyoruz"
diyecek kadar azgın bir zümre..
Ne yazıktır ki bu zümreyi, çarşıdan eve dönerken insanı takip eden
bir sokak köpeği gibi takip eden zavallı bir kesim var.
Şimdi yaptıkları ise, boş boş nara atan ayyaşların sesine ses
vermek.
Peki bu kozu bu zümrenin eline veren kim?
Maalesef başbakanın ta kendisi. Bazen yaptığınız doğru şeyleri
farkında olmadan yanlış sözlere kurban edersiniz.
Tıpkı alkol yasağında olduğu gibi...
Dün Erdoğan'ın alkol yasağıyla ilgili sözlerini dinlerken aklıma
geldi. Hafızam bana oyun oynamıyorsa aynı Erdoğan 1989 yılında
Refah Partisi'nden Beyoğlu Belediye Başkan adayıydı. O dönemde
yaptığı ilk şey Beyoğlu'ndaki meyhaneleri ziyaret etmek
olmuştu.
Hem de günlerce, aylarca, bıkmadan, usanmadan...
Hangi saatlerde?
20.00-24.00 saatleri arasında!
Yani alkol kullanımını yasakladığı saatlerde, ayyaş dediği
kişilerin oyunu almak için güç tüketiyordu. O dönem Refah
Partisi'nde kızılca kıyametler kopmuş ve yıldızı öyle parlamıştı
Başbakan'ın...
E gün geçiyor, devran dönüyor haliyle. İnsan başbakan olunca, hele
bir de yüzde 50 oyu da garanti altına alınca, bir kesime arkasını
dönebiliyor.
Anlayacağınız mesele doğruyu, doğru üslupla anlatabilmekte. Bunu
yapabildiğinizde sizi dinci ve şeriatçı gören meyhane sakinleri
bile oy verebiliyor.
Ama doğruyu yanlış kelimelere dökünce...
Daha bir-iki yıl önce, "Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar
için. Sizin hayat tarzınıza müdahale etmem" dediğiniz
kesime bugün "Madem içeceksin, al o zıkkımı git evinde
iç" dediğinizde, güven anlamında irtifa
kaybediyorsunuz işte!