Feyzioğlu: Kaydın içeriği doğruysa...
Abone olTürkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, ses kayıtları hakkında konuştu ve "Eğer içeriği doğruysa vahim vahim vahim" dedi.
EGİAD tarafından Hilton Otel'de 69'ncu
Ege Toplantısı düzenlendi. Toplantıya, Türkiye Barolar Birliği
Başkanı Metin Feyzioğlu, sivil toplum örgütlerinin başkanları,
rektörler, EGİAD üyeleri ve çok sayıda davetli
katıldı.
Feyzioğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan'a
ait olduğu ileri sürülen telefon görüşmesiyle ilgili konuşan
Feyzioğlu şunları kaydetti: "Ses kayıtlarını internete
düştükten sonra inceledim. Bu kaydın içeriği doğruysa vahim vahim
vahim."
VAHİM VAHİM VAHİM
"Bunun altında, ülkenin Başbakanı'nı yasadışı yoldan dinlemeyi dahi
beceren bir yapı varsa da vahim vahim vahim. Bu her rahatsızlık
veren kişinin de rahatlıkla dinlebileceği anlamına gelir. Yatak
odalarına istenilen kasetlerin konulacağı anlamına gelir. Bu da pek
çok şeyi açıklar, yani siyasetin kasetle şekillendirilmesinde bir
perde ortadan kalkar. Tabi olayın bir siyasi boyutu var. Bu kasedin
içeriği doğruysa gereği siyaseten yapılmalıdır. Dinlenen kişinin
Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olması dolayısıyla Türkiye'de
yaşayan her bireyin ve her siyasinin her yargıcın, her emniyet
yetkilisinin, iş adamının dinlenebileceği ve dinlendiği anlamına
gelir. Bu Türkiye'nin üzerinde bambaşka bir gücün varlığını
gösterme adına önemlidir."
DİKTA KANUNLARI
Gündeme ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Feyzioğlu, "Siyasi
iktidar yakın zamanda arka arkadaya 'Dikta kanunları'
diyebileceğimiz kanunlar çıkartarak, tutuştukları iç savaşta bir
mücadele yöntemi seçmiştir. HSYK'yı Adalet Bakanı'na bağlama,
interneti sansürleme yetkisini TİB Başkanı'na verme ve her
yurttaşın internetteki tüm gezintilerini, attığı mesajları, iki yıl
boşunca kütükte saklamak koşuluyla istediği anda keyfi bir şekilde
kullanma gücü ve MİT'i uluslararası istihbarat alanından neredeyse
çekip yurttaşlar üzerinde bir Hafiyelik Teşkilatı'na dönüştürmek,
yani Abdülhamit dönemi Hafiyelik Teşkilatı'nı 21. yüzyılda
kurmak.
İKTİDAR DESPOTLAŞIYOR
Bu üçünü arka arkaya koyduğunuzda, siyasi iktidarın giderek
despotlaştığını ve buna mazeret olarak da cemaatle yürüttüğü
mücadele ve cemaatin operasyonuna karşı meşru bir müdaafa halinde
olduğunu ifade etmektir. Tabi yurttaşların bütün temel hak ve
hürriyetini askıya alan, bu ülkede yaşayan kimseye hukuki güvenlik
hakkı tanımayan bu dikta kanunlarının sadece 'Cemaatle mücadele
ediyoruz' diye bir açıklamanın kabul edilmesi mümkün değil. Bu
noktada, siyasi iktidara söylediğimiz sözler kadar, siyasi
muhalefete de sözümüzün olması lazım. İktidarın yaptığı yanlıştır,
Türkiye'yi çok büyük bir hızla dikta rejimine götürmektir. Mazereti
'Cemaatle mücadele ediyoruz, yargı ve emniyete sızmış güçlerle
mücadele ediyoruz' olabilir, ama mücadelenin yöntemi bu değildir.
Dolasıyla muhalefet mücadelenin yapıcı yöntemini yurttaşların
menfaatine olacak şekilde ortaya koyacak şekilde yükümlüdür"
dedi.
YAPILMASI GEREKENLERİ ANLATTI
TBB Başkanı Feyzioğlu açıklamasında muhalefete önerilerde
bulunup şunları söyledi: "Sıralıyorum, bir anayasa değişikliği
yoluyla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) Kopenhak
Kriterleri'ne, Venedik Komisyonu Kriterleri'ne uygun hale
getirilmesini, yani bağımsızlık ve tarafsızlık kriterlerine uygun
hale getirilmesini, siyasi iktadarın önüne koyarsınız, kabul
etmediği takdirde döner, dersiniz ki 'Devlet içinde yapılanmış her
türlü illegal güçle mücadelenin yolu yargıdır, bunun için bağımsız
yargıya ihtiyaç vardır, sen bağımsız yargı istiyorsan bunu ortaya
koyuyorum, bunu kabul edersen de HSYK'yı değiştiririm.' Fakat düne
kadar 'Hayır' dedikleri HSYK'ya bugün sahip çıkma şeklindeki
yaklaşım kuşkusuz zikzaklı bir çizgi izlenildiği görünümü
vermektedir ve güvenilirlik sorunu yaratmaktadır. Aynı şekilde düne
kadar, belli davalarda, sahte deliller ürettikleri iddasıyla ciddi
şekilde hedefe konulmuş bazı savcıların, yine siyasi muhalefetin
'Yolsuzluk soruşturması yapıyorlar' diye kahraman ilan edilmesi ve
onların görev yerlerinin değiştirilmesinin de 'Yargı bağımsızlığına
müdahale ediliyor' diye bir karşı çıkışa muhalefet cephesinden
sebebiyet vermesi toplumda zihinleri karıştırıcı etki
yaratmaktadır."
İKTİDARA UYARI, MUHALEFETE MALZEME
İnternetin sansüre uğratılmasının kısa vadeli bir tedbir olduğunun altını çizen Feyzioğlu, iktidara uyarı yapıp muhalefete de malzeme verdiğini kaydederek şunları söyledi:
"Siyasi iktidara uyarı, siyasi muhalefete de hem uyarı hem de kullanması için malzeme. Siyasi iktidar, Twitter'ı, Facebook'u, interneti, ortaya dökülmesi muhtemel gördüğü bir takım kasetlerin, ses bantlarının yayılmasını önlemek için sansürleme yetkisini kendisine almıştır. Bu çok kısa vadeli bir tedbirdir. Kurtarıcı falan da değildir. Başka yollardan internet piyasasına sürülmesi her zaman mümkündür. O zaman ben, siyasi iktidara, yurttaş menfaatine bir yol öğretmek istiyorum, bugüne kadar gizli tanıktan binlerce yurttaşın canı yandı. Oynanmış ses bantaları ve dijital verilerden binlerce yurttaşın canı yandı. Sadece bildiğiniz değil hiç bilmediğiniz davalarda da. Demekki iktidardan yarın ayrıldıklarında karşılarına bugün zulme uğrayanların zulme uğramalarındaki en büyük etken olan gizli tanıkların çıkmasını istemiyorlarsa, ses bantlarının sadece internette yayınlanması değil, karşılarında savcıların iddianamelerinde o ses bantlarını görüp 'Bunlar sahte ya da bunların üzerinde oynanmış' diye mahkemelere anlatmak istemiyorlarsa, çünkü bugün binlerce insan bu sahte bantların sahte olduğunu anlatmaya çabalıyor. Gelin iktidar muhalafet, tamam kendinize de yer açın, ama yurttaşa yarayacak bir iş yapın, gizli tanıklığı kaldırın, ses bantaları ve dijital verilerin tek başına delil olmasına son verin, yurttaş bundan yararlansın, tamam siz de aradan yararlanın. Yurttaş için adil yargılama getirirseniz kendiniz için de adil yargılama getireceksiniz. Herkes heyecanlanabilir, herkesin ayakları yerden kesilebilir. Benim ayaklarımın yerden kesilmesi söz konusu olamaz. Ben bu ses kasedine bir bütünün parçası olarak bakıp yurttaş lehine, adil yargılama lehine, adelet lehine ne sonuçlar çıkabilir bunun peşindeyim."
LİSTEDEN KENDİ ADINA BAKMIŞ
Dinlenen kişilerin adlarının yer aldığı öne sürülen listeye bakıp bakmadığı sorulan Feyzioğlu, merak edip listeye baktığını söyledi. Gülümseyerek cevap veren Feyzioğlu, "Meraktan dolayı baktım, ama ben şunu merak ediyorum, adım yok ama beni hangi isimle dinlemiş olabilirler. Çünkü tabi insanlar kendi isimleriyle dinlenmiyor kod ismiyle dinleniyor, acaba bana hangi kodu layık görmüşlerdir diyorum. Ondan sonra da kendime diyorum ki; yok canım Türkiye Barolar Birliği Başkanı'nı kim niçin dinlesin biz hukuk konuşuyoruz kardeşim. Bekliyorum ki 'Ya öyle şey olur mu Türkiye hukuk devletidir tabi ki böyle saçma sapan dinlemeler olmaz' diyorum ama Türkiye'nin bütün kurumları birbiriyle iç savaşa dönüşmüş durumda. Herkes birbirinin listesini yayınlıyor. Sizlerin de oralarda kod isimlerle dinlendiğinden emin olabilirsiniz. Biz bunu yıllardır söylüyorduk. 'Yok öyle şey' diyorlardı, işte çıktı, varmış. Bütün o kirli çamaşırlar dökülmeye başladı. Ama gelin burada, iktidarıyla muhalefetiyle mevcut yapıya, yüzde 100 karşı olmak, yüzde 100 sahiplenmek yerine evrenseli yakalayacak, herkes için güzeli yakalayacak bir fırsatı buradan çıkartalım. Bu hala mümkün, o zaman da bizzat Başbakan ve yakınlarına 'Kumpas kuruldu, aydınlara, silahlı kuvvetlere kumpas kuruldu, yargıya çeteler yuvalandı, bundan bu kararlar verildi' cümlelerini sarf ettikten sonra zindanların daha da dar gelmeye başladığı, insanların eziyetini adil yargılamayla sonlandırın. Adil yargılama çareleri getiriyorum ben size. Her siyasi krizde adil yargılama çareleri üretmeye gayret ediyorum. Siyasilerin de yurttaşların menfaatini dikkate almasını, tavsiye ediyorum kendilerine. Yoksa yurttaş kendilerini dikkate alacak" dedi.
KAYITLARLA İLGİLİ DAVA AÇILABİLİR
Ses kayıtlarıyla ilgili dava açılabileceğini dile getiren Metin Feyzioğlu, "Dava gelebilir, bu kasedin içeriği doğru mu değil mi, yasa dışı mı değil mi, kim yaptı bunların hepsi ortaya çıkacaktır. Baskı tepkiyi getiriyor, tepki baskıyı daha arttıyor ve Türkiye yönetilmesi son derece zor ve herkes açısından hukuki güvenliği tehlikeye düşmüş bir ülkeye dönüşmüş hale geliyor. Hukuk devletine dönüşten başka çare kalmamıştır. Biran önce dönmediğimiz takdirde kutuplaşma daha artacak ve içine düştüğümüz risk daha da büyüyecektir. İnatlaşıp kutuplaşmanın son bulması lazımdır. Bütün siyasiler bundan sorumludur" diye konuştu. Açıklamanın ardından salona giren Feyzioğlu, toplantıya katılanlarla tek tek tokalaştı.