Fetullah Gülen şömine demiriyle saldırdı
Abone olFETÖ'nun eski sağ kolu Nurettin Veren'in 2006'da savcılığa verdiği ifadenin basına yansımayan bölümleri ortaya çıktı. Veren, 2001 yılındaki ziyarette Gülen'in kendisine şömine demiriyle saldırdığını iddia etti.
FETÖ'nun eski sağ kolu Nurettin Veren'in 2006'da savcılığa
verdiği ve her şeyi anlattığı ifadesi kaybolmuştu… Sözcü, Veren'in
Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'na 16 Kasım 2006'da verdiği
8 saatlik ifadeyi bulmuş ve yayımlamıştı. Sözcü’den Aytunç Erkin, 9
sayfalık ifadenin diğer çarpıcı bölümlerini yayımladı.
1- GÜLEN'İ, GÜL VE EKER ABD'DE ZİYARET ETTİ
1998 yılında hastalık bahanesiyle Vatikan'ın da himayesiyle
Amerika'ya girmiştir. Sonrasında bu gidişine hicret adını
takmıştır. Sanki New York Medine imiş veya birmiş gibi lanse
etmiştir. Bu arada bizim ilişkimiz de bitme noktasına gelmişti. Ama
cemaatle bağım kopmamıştı. Sonradan YAŞ kararıyla atılan ve benim
talebelerimden olan Kurmay Binbaşı Orhan Sipahioğlu ve Melih Zorba
bana ‘Abi sen ABD'ye git hocaefendiyi getir' dediler. Ben de
gittim. Orada kendisine 50-60 kadar Türk doktor nöbet tutuyordu.
Hatta bakanlar dahi ziyaret ediyordu. Mehdi Eker, Abdullah Gül
gibi.
2- BANA SALDIRIRKEN CIA VE FBI'I ÇAĞIRDI
Benimle görüşmeyi reddetti. 2001 yılında bir kez daha gittim. 30
gün boyunca yanında kaldım. Kaldığı yer New York'a 2 saat kadar
uzakta Pensilvanya'da Chesnot Kampı denilen bir yerdi. 137 dönüm
üzerine kuruluydu. İçinde 8 villa vardı. Benimle konuştuğu sırada
Chesnot'un kestane anlamına geldiğini belirterek tesadüfe bak ki
‘Kestanepazarı Camii'nden Kestane Kampı'na geldik' dedi. 30 gün
sonunda kendisiyle konuşmak için yanına gittiğimde birdenbire
‘imdat' diye bağırmaya başladı. Ben çok şaşırmıştım. Korumalığını
yapan Polis Arif'e ‘CIA, FBI'ya haber ver' dedi. Şömine demiriyle
saldırdı.
3- ABDÜLKADİR AKSU'YA HER ŞEYİ ANLATTIM
Aynı gün Türkiye'ye döndüm. İçişleri Bakanımız Abdülkadir Aksu'ya
makamında anlattım. Yanında oğlu Murat Aksu ve Özgür Aytaç (Firari
Önder Aytaç'ın kardeşi) da vardı. Aksu, Gülen'le sık sık görüşür.
Onun talimatlarını alarak siyasi tercihini belirler. Bu ilişkileri
de belirterek bana bu işlere kendisini karıştırmamamı söyledi. Oğlu
da aynı istikamette siyasi kişiliklerini ön planda tutarak bu
konulara dahil olmamayı tercih ettiklerini söyledi. Ben Antalya'da
iken bu konuşmanın da etkisiyle bana bir şeyler yapmış olmak adına
koruma tahsis etmeyi önerdiler.
4- TÜRKİYE'NİN DARÜLHARP OLDUĞUNU SÖYLERDİ
Benim de katıldığım bir toplantıda subaylara Osmanlı döneminden
örnek verdi. Deli İbrahim döneminde bir Müslüman Osmanlı casususun
Fransız sarayına başpapaz olarak görev yapmasının sağlandığını, bu
imamın her türlü günahı görevi uğruna işlediğini yazdığı bir
mektupla kendisinin iflah olmaz bir günah içerisinde olduğunu,
cezasının ne zaman sona ereceğini sorduğunu, kendisine verilen
cevapta ise yaptığı görevin kutsallığını ve papaz olarak geçirdiği
her günün bir ibadet olduğunu anlatmıştı. Türkiye'nin darülharp
(İslam hukukunda kafir ve İslam düşmanı yöneticilerin hâkimiyet ve
yönetimleri altındaki toprakları anlatmada kullanılır) olduğunu,
hilenin taktik olduğunu söylemişti.
5- ÖNDER AYTAÇ HARPUT GÜLEN'İN TALEBESİDİR
TSK'nın yanı sıra Emniyet'te de bu tür yapılanmanın olduğunu
belirtmiştim. Bunların ileri gelenlerinden olan halen Dekan
Yardımcısı olan Önder Aytaç da (Taraf Gazetesi yazarı ve şu anda
firari) sıkı bir Fetullahçıdır. Hatta bizim talebelerimizdendir.
Bunları İngiltere'ye eğitim için 4 yıllığına gönderilmelerine
karşın 1 yıl çeşitli nedenlerle eğitimleri uzamıştı. Önder
Aytaç da mezun oldu. O da Yamanlar Koleji, Bozkaya ve Altunizade de
devamlı kalırdı. Gülen'e hizmet ederdi. Şu an İçişleri Bakanı
Müsteşarı Şehabettin Harput sık sık Altunizade'ye gelip kalan
valiliği döneminde Fetullah Gülen'e hediyeler getiren isimdi.
VEREN'İN KAYIP İFADESİ NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Fetullahçı Terör Örgütü'yle (FETÖ) ilgili Nurettin Veren'in 2006'da
ifadesi alındıktan sonra Genelkurmay Askeri Savcılığı örgütle
ilgili titiz bir çalışma başlatır. O dönemki adıyla ‘cemaat'e karşı
dik duran bir savcı ekibiyle birlikte harekete geçer. İşte tam bu
noktada FETÖ'nün ‘kasetçileri' devreye girer. O savcının özel
hayatı didik didik edilir ve yasadışı bir şekilde fiziki takip
yapılır. Veren'in ifadesini alan savcının kasetleri olduğu gündeme
gelir ve üst düzey devlet yetkililerine bu kasetler gönderilir!
Savcı yılmaz ve çalışmaya devam eder. Ancak baskılar da bir yandan
sürmektedir. FETÖ amacına ulaşır ve Veren'in ifadesini alan
sonrasında da çalışma başlatan o isim emekliliğini ister.
2009'dan sonra Genelkurmay Askeri Başsavcılığı sonradan FETÖ'nün yönettiği ortaya çıkan internet siteleriyle ilgili harekete geçer, 6 askeri savcıdan oluşan bir ekip kurulur. Bu ekip yapılan şikayetleri inceler, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), Emniyet gibi kurumlardan bilgi almak ister. Ancak… Askeri savcılardan İsmail Volkan Şahin, Ali Rıza Bildik ve Mehmet Yüzbaşıoğlu FETÖ kumpası olduğu ortaya çıkan sözde İzmir Askeri Casusluk Davası çuvalına atılır. Askeri Başsavcılık, 2009'da başlatılan ama FETÖ'nün engellediği dosyaların çalışmasını bitirdi ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na teslim etti. Bunlardan birisi de Veren'in ‘kayıp' ifadesi.