Fetullah Gülen ölürse ne olur?
Abone olÖlümü halinde grubu ne olur? AKP'yi destekliyor mu? "Köstebekler" için ne diyor? işte cevapları.
Hakkında çeşitli spekülasyonlar yapılan ve şimdiye kadar hiç
konuşmayan Fethullah Gülen, Dünden Bugüne Tercüman yazarı Nazlı
Ilıcak'ın sorularını yanıtladı. Nazlı Ilıcak Amerika'da tedavi
gören Gülen'e ulaştı. Gülen Ilıcak'ın sorularını yanıtladı. İşte
Ilıcak'ın Gülen ile ilgili tespitleri ve sorduğu sorulara Gülen'in
verdiği cevaplar:
Asker, ortadirektir
Hakkında çeşitli spekülasyonlar yapılan Fethullah
Gülen, Türk milletinin tarih boyunca birçok devlet kurduğunu, bu
devletlerin orta direğini ise daima Türk askerinin teşkil ettiğini
vurguladı.
Fethullah Hoca Tayyip Erdoğan`a çok yakındı. Hocaefendi, ABD ile
birlikte Ilımlı İslâm`ı temsil eden AK Parti`nin iktidara gelmesine
yardımcı oldu.
Cemaat içindeki köstbekler
Bu eski iddiaları ısıtıp, yemeğin altı tutmadan piyasaya sürmek
için Gülen cemaatinde köstebek yetiştiriliyor. Daha doğrusu bünye
içinde yıllarını geçirmiş olanlar, birdenbire muhalefete başlıyor;
başlatılıyor; bir liderlik savaşı varmış havası yayılarak, kargaşa
yaratılıyor.
Bir diğer amaç, 28 Mart mahalli seçimler öncesinde gerginlik ve
kutuplaşma doğurarak, AK Parti`yi laik cephenin hedefi haline
getirmek.
Ölümle tehdit iddiası
Dün cemaatten birinin beni arayarak Gülen`in aklı gidip geliyor
dediğini yazmıştım. Bunun üzerine ABD`den Fethullah Gülen`i arayıp,
nasıl olduğunu öğrenmiştim. Fethullah Gülen`i kendisini öldürmeye
teşebbüs etmekle suçluyordu telefondaki ses. Üstelik, İçişleri
Bakanı Abdülkadir Aksu`ya dilekçeyle müracaat ederek hayatının
tehlikede olduğunu belirtmişti.
Bu iftiralar, Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmaya başlandı.
Cumhuriyet, Gülen cemaatinin son 40 yılının öyküsünü anlatıyor;
Ilımlı İslâm modeli olarak AK Parti`nin hazırlandığını
belirtiyor.
Cumhuriyet'in sahipleri
Cumhuriyet gazetesinin yüzde 30 hissesi Mehmet Emin
Karamehmet'e, yüzde 30`u da Turgay Ciner'e ait. Ve bu iki işadamı,
diğer gazetelerinde Tayyip Erdoğan`ı göklere çıkarırken, Cumhuriyet
vasıtasıyla irticanın göbek taşına oturtmaya çalışıyor. Yoruma açık
bir tesbit. Bugün Fethullah Gülen ile sohbetimizin son kısmını
yayınlıyoruz.
Sayın Gülen, sizin yokluğunuzdan bilistifade, hizmetinize
sekte vuracak gelişmeler meydana geliyor. Allah korusun, Allah
gecinden versin, vefat halinde, Gülen cemaati dağılır
mı?
Gülen cemaati denilen şey bir gönüllüler hareketidir. Ben bu
hareketin içinde sıradan bir ferdim. Birçokları bu sözlerime bıyık
altından gülebilir ama Rabbim biliyor ki, bütün amacım, bu millete
ve insanlığa hizmet eden ve her türlü fedakârlıklara katlanan
insanlar içinde sıradan bir fert olarak ve bu hal üzere
ölmektir.
Hizmet devam eder
Erzurum, Edirne, Edremit, İzmir, İstanbul`da aynı duygu ve
düşünceyi paylaşanlarla beraber oldum. İlâhî takdir bazılarını ön
plana çıkarırken, bazıları geri planda kaldı. Ama ön plana çıkmayı
liderlik olarak değerlendirmek yanlış. Şahıslar fânidir. Halbuki,
bu milletin dünü, bugünü, yarını adına yapılacak işler daimidir. Bu
ruh korunabilirse, ruhun etrafındaki yapılaşma da korunacaktır.
Bizim hizmetimiz, elbette benden sonra da devam edecek. Hayatın
tabiî akışı içinde birileri ön plana çıkar, o işe gönül bağlayanlar
onları da baştâcı yapar. Milletimiz kadirşinastır. Kendi derdini
dert edinenlere karşı, daima yakınlık duymuş ve farklı
davranmıştır.
Grubunuza ait çok sayıda okul var. Meselâ yurt dışında
Özbekistan`da 17 eğitim kurumu, bir dil merkezi, Türkmenistan`da
bir üniversite, 13 orta öğretim kurumu ve bir dil merkezi,
Kazakistan`da 30 lise ve 1 üniversite, ABD, Kamboçya, Malezya,
Bangladeş, Gürcistan, Kırgızistan, Romanya, Moldova, Ukrayna,
Azerbaycan, Tacikistan, Arnavutluk, Fas ve Pakistan gibi ülkelerde
de çeşitli okulların bulunduğu belirtiliyor.
Bu millet, kendi millî sınırlarını da aşarak, seferber olmuş ise,
sanki bunu bir cürüm gibi göstermenin ne anlamı var? Ben bunu
başarıdan rahatsız olanların davranışları olarak değerlendiriyorum.
Şu kadar okul var, şu kadar kurum var, şu ülkede, bu ülkede vs...
Suç mu bunlar? Başta kendi milletimizin geleceği olmak üzere, bütün
insanlık adına seferber olmuş, bu gönüllüler hareketine -affınıza
sığınarak söylüyorum- kafayı takmış olanlar, hiçbir şey ifade
etmeyecek ve halk doğru bildiğini yapmaya devam edecektir.
Türkiye sevdalısıyım
Ben Türkiye sevdalısıyım. Ülkemi, vatanımı, milletimi,
devletimi, dinimi seviyorum. Kimilerinin bize muarız olması, doğru
bildiğimiz yolda yürümekten bizi engellemez. Eğer ülkeme,
milletime, din ve diyanetime, kültürüme hizmet edemeyeceksem,
yaşamayı abes sayıyorum.
Birileri istemese de, bu ülke bizim ülkemiz. Bu ülke benim ülkem.
TürkiyeÕnin 50 yerinden gelmiş toprak var benim odamda, değişik
değişik kutular içinde. Kimi Kars`tan, kimi İstanbul`dan, kimi
Korucuk köyünden. Hasretimi onlarla gideriyorum.
Benim projem değil...
Bazıları diyor ki, Bu büyük bir proje, büyük bir hizmet, bir cami
hocasının zihninden çıkamaz. Cami hocası derken, sözde alaya
alıyorlar, tahkir ediyorlar. Ben hiçbir yerde Benim projem demedim
zaten. Bunların hepsi Allah`ın bir lütfûdur, ihsanıdır. O, bizleri
istihdam ediyor. Hz. Ömer, Yermük savaşında, ordu kumandanı Hz.
Halid`in vazifesine son veriyor. Sebebini şöyle açıklıyor ona:
Halk, elde edilen zaferleri senin şahsından biliyor. Halbuki
Allah`ın ihsanıdır.
Senin bir mit haline gelmeden, putlaştırılmandan endişe ederim;
azlediş sebebim bu. Hz. Halid, vefat ettikten sonra, ardında bir
atı kaldı, bir kalkanı, bir de kılıcı. İki devleti yerle bir etmiş
adamın bıraktığı miras işte buydu.
Askere çağırsalar koşa koşa giderim
Son olarak askerle ilgili bir soru sormak isterim. Bir
yerde okumuştum, Şimdi askere çağrılsam seve seve giderim
diyordunuz.
Bu millet tarihte çeşitli devletler kurarken, askeri adeta bir orta
direk yapmış, devletini, devlet düşüncesini ve sistemini onun
etrafında geliştirmiştir. Kışla, kendisini temsil edenlerin adil
olduğu dönemlerde, adalet dağıtmış, hatta devletler muazenesinde
adaletin yegâne temsilcisi olmuştur.
İşte bu zemin üzerinde, kışla-millet bütünleşmesi gerçekleşmiştir.
Bugün birileri, şu veya bu sebeble, kışla düşüncesinden kaçıyorsa,
bir başka ifadeyle, bu düşünceye ters düşülüyorsa, demek söz konusu
milli kabul ve milli şuurun farkında değiller.
Her müessesede bazı yanlışlar yapılmış olabilir. Parçalardaki
yanlışlıkların, bütüne ve genele mal edilmesini doğru bulmuyorum.
Sizin anlayacağınız, toptancılık anlayışına karşıyım. Her kurumda
genelin aksine kendine bir yön belirleyen ferdî hareket edenler
çıkmıştır. Dün de çıkmıştır, yarın da çıkacaktır. Fakat bunlar bu
milletin bağrında vücud bulmuş bir kurum hakkında, genel ve menfi
bir hükme varmayı haklı göstermez.
Farzımuhal gerçekten askere çağrılsanız gider
misiniz?
66 yaşındayım. Bugün çağırsalar koşa koşa giderim asker ocağına.
Sadece bir ricada bulunurum: Kalbimin üç damarı tıkalı, onu
zorlayacak emirler vermeyin. Marş marş demeyin meselâ. Yat kalk
diyerek yormayın. Ama 25 kişilik koğuşlarda, ranzalarda yatmaya
gelince seve seve yatarım. Bin kişinin yemek yediği gürültülü
yemekhanelerde yemek yerim. Aslında fıtratım itibariyle, baskıya ve
tahakküme tahammülüm yok. Böyle bir fıtratın, askeriyenin
kaideleriyle uyum sağlaması zordur. Bütün bu gerçeklere rağmen,
askerlik sürem içinde hiçbir şeye itiraz etmedim; yılmadım,
küsmedim. 27 Mayıs sonrasının sıkıntılı günlerine gelmişti askerlik
zamanım.
Komuta kademelerinde el değişiyor, siz farkına bile varmadan Talât
Aydemir`in askeri oluyorsunuz. Karda, kışta günlerce nöbet
bekliyorsunuz. Dinleneceğiniz zaman birileri çıkıp gürültü
yapıyor.
Ama bu kutsî ocakta çok büyük tecrübeler elde ettim. Şimdi geriye
başınca hiçbir sıkıntı hatırlamıyorum. Sanki güllük-gülistanlık bir
yerde yaşamışım gibi.