Fetullah Gülen nasıl nurcu oldu?
Abone olFethullah Gülen, onun sayesinde 1956'da Nur Cemaati ile tanıştı ve üstün yeteneğiyle kısa sürede camianın göz bebeği oldu. Mehmet Kırkıncı, Gülen'i anlattı.
Zamanın güzelliği anlamına gelen Bediüzzaman ünvanını taşıyan ve
nüfusta kayıtlarındaki adı Sait Okur olan Said-i Nursi, zamanının
en saygın müctehidlerindendi.
Gelişen olayları bilim ve Kuran'ı Kerim ışığında yoğurarak ortaya
çıkardığı 'Nur risaleleri' ile yalnız yaşadığı zaman dilimini
değil, kendisinden sonraki kuşakları da aydınlatmaya devam
etti.
Onun izinden giden öğrencileri Nurcular diye anıldılar.
Bediüzzaman'ın ölümünden sonra günümüze kadar geçen süre içinde
değişik kollara ayrılan cemaatin en popüler ve en etkili ismi hiç
şüphesiz Fethullah Gülen oldu. Ve en yoğun ilgiyi gören
gruplarından biri de Mehmet Kutlular'ı rehber edilenen Yeni Asya
cemaati.
Nur Cemaati her ne kadar çeşitli görüş ayrılıklarına rağmen dağınık
bir tablo çizse de özünde saygı duydukları ve etrafında
halkalandıkları önemli isimler var. Said-i Nursi'nini vefatından
sonra saygınlığını hiç kaybetmeyen ve etkinliğini sürdüren en
itibarlı isim Mehmet Kırkıncı.
Erzurum'un Dervişağa Mahallesi'ndeki karanlık Künbet Medreresi adı
verilen evinde bildiklerini yeni nesillere aktarmaya devam eden
Kırkıncı Hocaefendi, Nursi'nin 'Evlerinizi medrese yapın'
vasiyetini yerine getiriyor.
Kırkıncı Tempo Dergisi ile yaptığı röportajda Cumhuriyet
konusunda bir tartışmaya girmeyeceğinin altını özellikle çiziyor
ama laiklik üzerine görüşlerini dile getiriyor: "Laik devletten
benim anladığım, Devlet din işine karışmayacak, kendi işine
bakacak. Din adamları da devlet işlerine karışmayacak. Devletin din
adamlarına karışması doğru değil. Ama devlet din adamının işine
karışıyor, din adamı karışmadığı halde. Oysa camilerin cemaatlere
bırakılması daha doğru. Türban meselesinde de öyle. Ayıp bir şey
bu."
Kırkıncı, AB'ye girmemezin hayarlı olacağı kanaatinde olduğunu
belirtiyor ve şöyle açıklıyor görüşlerini: "Bizim AB'ye girmemez
Avrupa için de hayırlı olur. Bakın bugün Avrupa'da gençler büyük
bir buhran içinde. Onların dinleri onları tatmin etmedi. Bizim
Avrupa'dan faydamız madden olacak. Ekonomik fayda göreceğiz. Zaten
başka bir fayda da göremeyiz."
Tempo muhabirinin 'Fakat sizin bu yaklaşımınız, Avrupa'nın
Türkiye'den manen fayda görmesi, onların Müslümanlaşması
perspektifine dayanıyor, illa birileri din mi değiştirecek?' sorusu
üzerine Kırkıncı'nın cevabı şu şekilde oluyor: "Almanya gerçeği
ortada. Beziüzzaman Hazretleri'nin Risale-i Nur'ları onlarca dile
çevrildi. Onları okuyup toplu halde müslüman oluyorlar. Bunların
arasında ilim adamları var. Herkesin hayranlığı artıyor Hazret'e.
Mesela Fethullah Gülen Hoca'nın okulları...
Pek çok esere imza atan Mehmet Kırkıncı Hayatım ve Hatıralarım adlı
kitabında 1956 yılında Fethullah Gülen'i Nur Cemati ile nasıl
tanıştırdığını da dile getiriyor. Mehmet Kırkıncı'nın Nur
toplantılarına davet ettiği Fethullah Gülen kısa sürede yetenekleri
ile dikkat çekti ve cemaatin vazgeçilmez isimleri arasına
geldi.
AK PARTİ'Yİ HERKES BİLİYOR, ERDOĞAN TÜRKİYE'Yİ DÜNYAYA
TANITTI
Kırkıncı Hocaefendi siyasetin bugüne değinirken de şu ifadeleri
kullanıyor:
"AK Partiyi herkes biliyor. Başbakanı herkes biliyor, yaptıklarını
görüyor. Türkiye'yi dünyaya tanıttı adam. Bunlar büyük hedeflerdi
ve başardı. Mesela NATO toplantısının Türkiye'de yapılması ve bu
toplantının sorunsuz gerçekleştirilmesi bile başlı başına bir
olaydır. AK Parti başardı bunu ve buna benzer pek çok şeyi de
başaracakmış gibi görünüyor. AK Parti'nin en önemli özelliğini de,
herkesle iyi geçinmeye çalışması olarak görüyorum"
Tempo muhabiri soruyor: Erdoğan'a tavsiyede bulundunuz mu ?
Kırkıncı Hocaefendi yanıtlıyor: Haddimize düşmez tavsiyede
bulunmak. Birtakım sorunlar var; enflasyon düşüyor gerçi ama,
işsizlik var mesela. Doğru yolda bence AKP.
NUR CEMAATİNİN DİĞER İSİMLERİ
Sadi-İ nursi'nin 1960'da hayatını kaybetmesinin ardından Nur
talebeleri bir 'İstişare Heyeti' kurma kararı aldı. 'Ağabeyler
Konseyi' olrak görev yapması düşünülen bu heyet cemaatin geleceği
üzerinde görüşler üretmeyi amaçlıyordu. Tahir Mutlu, Mustafa
Sungur, Ceylan Çalışkan, Hüsnü Yeğin, Bayram Yüksel, Mehmet
Fırıncı'nın da aralarında bulunduğu konsey de liderlik Zübeyr
Gündüzalp'e verildi. Ancak liderlik konusunda çıkan tartışmalar
zamanla bölünmeyi doğuran gelişmeler oldu.
Bir grup cemaatin siyasi bir parti gibi örgütlenmesini savunurken,
diğer bir grup buna karşı çıktı. Yazıcılar ve Okuyucular olarak
nitelendirilen iki grup cemaatte ilk bölünmeyi doğurdu. Muhalefetin
temel konularından biri de Nursi'nin eserlerinin latin harflariyle
basılıp basılmaması konusundaydı. Emekli bir Yüzbaşı olan Mehmet
Kayalar silahlı bir cemaat örgütlenmesini savunarak bir uç teşkil
ederken, Müslüm Gündüz de duruş olarak kayalar'a yakın bir hizip
olarak dikkat çekti.
KIRKINCI HOCAEFENDİ, OSMAN DEMİRCİ'Yİ
ANLATIYOR
Mehmet Kırkıncı Hocaefendi, Osman Demirci Hocaefendi'nin hayatını
milletine adamış bir gönül insanı olduğunu söyledi. Osman Demirci
Hocaefendi ile 1960 ihtilalinden sonra tanıştıklarını kaydeden
Mehmet Kırkıncı Hocaefendi, 44 yıldır hep beraber olduklarını
aktardı.
Osman Demirci Hocaefendi'nin hayatı boyunca gençlerin safahattan
kurtulup Allah'ı bulmaları için çalıştığına vurgu yapan Mehmet
Kırkıncı Hocaefendi, "Osman Demirci Hocaefendi'nin en çok arzu
ettiği şey, bu milletin gençlerinin imana ve uhudiyete gelmesiydi.
Gençlerin safahatın tehlikesinden kurtulması onun temel
gayelerinden biriydi. Ona göre memleketin en büyük tehlikesi
safahattı. Gençlerimiz safahat sürüyor derdi ve onlar için süekli
dua eder ağlardı." diye konuştu.
Osman Demirci Hocaefendi'nin insanlığa hizmet için büyük gayret
gösterdiğine işaret eden Mehmet Kırkıncı Hocaefendi, "İnsanları
Allah'a, Peygamber'e, namaza tarihe bağlamak ecdadını sevdirmek,
Hocaefendi'nin en büyük gayesi idi. Hocaefendi'nin ömrü böyle
geçti. O ehemmiyet perver bir insandı. Üstad Bediüzzman'ın dediği
gibi 'kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir' Osman
Hoca tek başına bir milletti. Tek idi ama tekliği kadar da kıymeti
vardı. Osman Demirci Hocaefendi TBMM vekillik yaptığı dönemlerde
kürsüden mebuslara istikametin, fedekarlığın ehemmiyetini, vatan,
millet sevgisini anlatırdı." diye konuştu.
Osman Demirci Hocaefendi'nin tefrikaya karşı bir insan olduğunu
ifade eden Mehmet Kırkıncı Hocaefendi, "Devletine milletine çok dua
ederdi, gençlerin geleceğinin kurtarılması için çok önemliydi."
şeklinde konuştu.
Osman Demirci Hocaefendi ile 1960 ihtilalinden sonra tanıştıklarını
anlatan Kırkıncı Hocaefendi, şunları söyledi: "1960 ihtilali
sonrasındaydı. Bizleri 7 - 8 kişi olarak cezaevine götürdüler.
Hocaefendiyi de Demokrat Parti'den dolayı içeri aldılar. Osman
Demirci Hocaefendi hapisteki günlerini anlatırken, 'Biz içeriye
girdik. Avukatla kanunla cezaevinden çıkmak için çalışırken bir
baktım ki Risale-i Nur talebesi gençler hapishane bulunanlara namaz
kılmayı, Allah'ı anlatıyordu. Kendi kendime dedim ki biz hocayız
ama bizim işimizi onlar görüyor. Sonra kendi kendime dedim ki
dışarı çıkınca bende bu gençler gibi Risale Nur talebesi olacağım.'
diyordu.
Hapisten dışarıya çkarken biraraya geldik. 1961 yılıydı. O günden
sonra hep birlikte olduk, birlikte hizmet ettik."
Kaynak: Tempo Dergisi