Fethullah Gülen'den seçim sonuçları için olay yorum
Abone ol2015 genel seçim sonuçları üzerine Fethullah Gülen'den çok konuşulacak bir açıklama geldi. Bakın Gülen seçim sonuçları için ne dedi?
7 Haziran milletvekili seçimlerine ilişkin yorumu
en çok merak edilen isimlerden biri olan Fethullah Gülen beklenen
açıklamayı yaptı. Gülen herkul.org sitesinde yayınlanan
açıklamasında, "Firavun da kendini çok güçlü görüyordu; Hazreti
Musa (aleyhisselam) ve bir avuç Musevî karşısında gark olup
(yıkılıp) giderken, döndü sığındı ama artık iş işten geçmişti"
diyerek isim vermeden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için
'Firavun' yakıştırmasında bulundu.
Fethullah Gülen'in Herkul.org sitesinde bugün yayınlanan "Tarih
Şuuru ve Sulh Ruhu" başlıklı sohbetinde, seçim sonuçları
için "Bugün milleti kurban edenler yarın olurlar millete
kurban... Kıvranacak, gözlerini dikip sizin yüzünüze bakacaklar;
medet dilenecekler kendilerini çok güçlü görenler" ifadelerini
kullandı.
İşte Gülen'in o sohbetinden çarpıcı satırlar:
"BUGÜN MİLLETİ KURBAN EDENLER, YARIN OLURLAR MİLLETE
KURBAN!"
"Bir adaletgâh-ı vâsidir bu dâr-ı imtihan / Bugün milleti kurban
edenler yarın olurlar millete kurban!” Geniş bir dâr-ı imtihan bu
dünya. Bugün kötülük yapanlar, yarın öyle kötülüklere maruz
kalacaklardır ki, hiç şüpheniz olmasın, ettiklerinin on katıyla
Cenâb-ı Hak onlara azap edecek. Kıvranacak, gözlerini dikip sizin
yüzünüze bakacaklar; medet dilenecekler kendilerini çok güçlü
görenler.
"FİRAVUN DA KENDİNİ ÇOK GÜÇLÜ GÖRÜYORDU"
Firavun da kendini çok güçlü görüyordu; Hazreti Musa (aleyhisselam)
ve bir avuç Musevî karşısında gark olup giderken, döndü sığındı ama
artık iş işten geçmişti. Kur’an diyor ki: “Şimdi mi?” Sen ondan
evvel hep başkaldırdın, serkeşlik yaptın durdun. Ama madem o kadar
dedin, senin bedenine necat vereceğim. O da sana yaramayacak da,
arkadan gelenler için; senin gibi Nemrutların, Şeddâdların,
Firavunların akıbetine şahit olmaları için; lâşelerini koruyacağım
onların. “Lâ şey” olduklarının farkına varmadıklarından ve
kendilerini bir şey zannettiklerinden dolayı “lâ şey” ve “lâşe”
oldular; lâşe korundu, arkadan gelenlere bir ibret tablosu sunuldu.
“Bugün milleti kurban edenler yarın olurlar millete kurban!” Hiç
tereddüdünüz olmasın!.. Yakma beni nâr-ı ağyâra ey Gaffâr u
Settâr!..
"CAYIR CAYIR YANSAM DA..."
Ketencizâde hazretleri der ki: “Yansam da ocak gibi gayra eylemem
izhar / Yakma beni ateşlere ey çarh-ı cefakâr!” Onun sözlerini az
değiştirerek şöyle diyorum: “Yansam da ocak gibi gam eylemem izhar
/ Yakma beni nâr-ı ağyâra ey Gaffâr u Settâr!” Senin ocağında cayır
cayır yansam da gam izhar eylemem. İstersen kebap et, püryan et; el
verir ki başka ateşlere yakmayasın. Nefis ateşine, şehevât-ı
nefsaniye ateşine, heva ateşine, tûl-i emel ateşine, tevehhüm-ü
ebediyet ateşine, dünyada daimi kalma mülahazası ateşine, servet
ateşine, büyüklük, kibir ateşine, bakışta inhiraf ateşine,
yanlışları taklit etme ateşine… Yeter ki, ardı arkası kesilmeyen bu
ateşlere yakmayasın!.. Yakarsan, Kendi muhabbetinin ateşiyle
yak!..
"ŞEYTANIN DÜRTÜLERİYEK YANLIŞ YOLLARA
SAPMAK..."
Cüneyd-i Bağdadî hazretleri şöyle der: “(Ey Nefsim!) Heva
kapısından girmek dilersen, kolayca girersin. Ne var ki, dışarı
çıkmak istersen, pek zordur bilesin.” Hevâ kapısından girmek..
nefsin dürtülerine uymak.. şeytanın dürtüleriyle yanlış yollara
sapmak.. bu çok kolaydır. Fakat bir kere de içine düştün mü,
çırpındıkça batarsın, çırpındıkça batarsın, çırpındıkça batarsın.
Zira Hazreti Pîr’in dediği gibi: “Her bir günah içinde küfre giden
bir yol vardır.” “Ne harabîyim ne harabatîyim / Kökü mazide olan
âtîyim” Soru: Nesilleri tarih şuuruyla büyütmenin önemiyle beraber,
geçmişteki kavgaları günümüze taşımak suretiyle yeni husumetlere
sebebiyet vermemenin de mühim olduğu ifade ediliyor. Nitekim sevgi
okullarında ve Türkçe Olimpiyatları’nda dün birbiriyle savaşmış
ülkelerin çocukları dostça kucaklaşıyorlar. Husumete sebep olacak
konuları hortlatmadan tarih şuuru nasıl kazandırılabilir?
Kendisine, “Sen hep maziden bahsediyorsun; sen bir harabîsin; gözün
mazidedir, âtî değilsin…” diyenlere karşı Yahya Kemal, “Ne
harabîyim ne harabatîyim / Kökü mazide olan âtîyim!” diye cevap
vermiştir. Evet, bugünü değerlendirmek için dünü bilmek iktiza
etmektedir. Güçlü bir gelecek bekliyorsanız sağlam bir kökünüzün
olması lazımdır.
Geçmişsiz bir gelecekten bahsedilemez. Geçmiş bir kök gibidir.
Gelecek onun üzerinde ser çekmiş, budak salmış ve yayılabilme
ölçüsünde yayılabilmiş bir ağaç gibidir. Mutlaka kökümüzle
irtibatımızı korumamız lazımdır. Ruh ve mana kökü diyoruz buna;
hususiyle bizi biz yapan değerlere.. Üstad Necip Fazıl “Bu milleti
gerçek millet yapan İslam’la tanışması olmuştur.” derdi. Biz -bir
yönüyle- o blokaj üzerinde Allah’ın izni inayetiyle gökdelenler
gibi yükselmişiz. Değişik dönemlerde devletler muvazenesinde bir
muvazene unsuru olmuş ve sözümüzü âleme dinletmişiz. Kur’an-ı
Kerim’den Enfes Bir Misal
Geçmişi olmayanların, sağlam bir geçmişe ve geçmiş blokajına bina
edilmeyen şeylerin geleceği olması söz konusu değildir. Onlar
âtîsiz insanlardır; her şeyi bugüne ve şartlara göre yaparlar.
Kur’an-ı Kerim’in şu teşbihleri sağlam blokaja dayanıp istikbal vad
eden ya da köksüzlüğe yenilip kuruyup giden nesiller açısından da
değerlendirilebilir: “Görmedin mi Allah nasıl bir benzetme yaptı:
Güzel söz, kökü yerin derinliklerinde sabit, dalları ise göğe doğru
yükselmiş bir ağaç gibidir ki Rabbinin izniyle her zaman meyvesini
verir. Düşünüp ders çıkarsınlar diye Allah insanlara böyle
temsiller getirir. Kötü söz ise, gövdesi toprağın üstünden kolayca
çıkarılabilen, kökleşip yerleşmeyen değersiz bir ağaca benzer.”
(İbrahim, 14/24-25) Geçmişteki kavgaları günümüze taşımak suretiyle
yeni husumetlere sebebiyet vermemeli!.. *İslam’ın savaşları -yüzde
doksan- müdafaa harbi olarak vuku bulmuştur.
"BUGÜN ONLARIN DEDİKODUSUNU ETMEK..."
Geçmişte olan hadiseleri, yeniden deşelemek suretiyle, günümüzde
yeni kavga vesileleri yapmanın hiçbir faydası yoktur. Bugün onların
dedikodusunu etmek, onları dillendirmek ve bâtılı tasvir etmek
suretiyle safi zihinleri idlal etmek, yeni kavga vesileleri
oluşturmak demektir. Kin duygusuna, nefret duygusuna, gayz
feveranına sebebiyet verebilecek hususları tarihin bağrına gömmek
ve üzerine de kocaman kocaman kayalar koymak lazım; onları unutmak
ve onların yeni kavga vesileleri haline gelmesine fırsat vermemek
lazım. Bu biraz hazım sisteminin sağlam işlemesine bağlı.
Sindireceksiniz bunları, yoksa hepimizde vardır: Niye bu kötülüğü
yaptılar, neden İslam dünyasını işgal ettiler, neden onun genel
ahengini bozdular?!. Bunları bugün söylemenin bir âlemi yok.
Derlenirsiniz, toparlanırsınız, yine ruh ve mana kökleri üzerinde
kendi ruh abidenizi ikame etmeye çalışırsınız. Bunu yaparken de
etrafı tahrik etmemeye ve yeni yeni düşman cepheleri oluşturmamaya
dikkat edersiniz; tabir-i diğerle, güzergâh emniyetini tehlikeye
atmazsınız. Yürüyeceğiniz yollarda borazanla canavarları uyarmak,
üzerinize saldırtmak akıllı insan işi değildir. *Herkesle iyi
geçinerek, bir huzur dünyası oluşturma istikametinde elden gelen
her şeyi yapmak lazım. Hasım gibi görünen insanların evine gitmek
suretiyle “Sizi de bekliyoruz, bağrımız size de açık!” demek lazım.
*Öyle engin bir vicdana sahip olmalı ki, o vicdana giren kimse
ayakta kalacağı endişesine kapılmasın. Herkesin oturacağı bir
sandalye olsun sizin kalbinizde!.. “Bir ayağım İslam’ın merkezinde,
öbür ayağım yetmiş iki millet içinde!..”
Seleften Allah razı olsun halefe ne kadar çok iş bırakmışlar. Sizin
döneminizde Hazreti Pir-i Muğan Şem-i Taban, Mısır’da bir başkası,
Suudi Arabistan’da bir başkası, Pakistan’da bir başkası; herkes
kendi ufku ve ufkundaki enginliği ölçüsünde ortaya bir şeyler
koymuştur. Arkadan gelen nesillere bu doneleri değerlendirmek
düşmektedir. Bunu yapmak suretiyle kendi dünyanızın rengini dünyaya
aksettirin, o mükemmel dantelayı bütün dünyaya gösterin, onlarda
imrenme duygusu uyarın. Belayı ve musibeti ne kadar minimize
ederseniz, Allah’ın izni ve inayetiyle, insanlık o kadar huzurlu
bir dünyada yaşamış olur.
"YENİ KAVGA UNSURARI OLUŞTURMAK"
Evet, geçmişte kavgaya, gürültüye, patırtıya sebebiyet vermiş
hadiseleri deşelemek suretiyle günümüzde yeni kavga unsurları
oluşturmamak, aksine güzergâh emniyeti adına herkese açık durmak
lazım. Kardeş, dost, taraftar, muhip, sempatizan, ilişmeyen ve
arafta (bir o tarafa bakan, bir de bu tarafa bakan, bazen dökülen
bazen de siz kalkıp yürüdüğünüz zaman çıkarları o istikamette
olduğundan dolayı sizin yanınızda) bulunanlara kadar alaka
dairesini geniş tutmak lazım.
Hazreti Mevlana’nın ifadesiyle “Bir ayağım İslam’ın merkezinde,
öbür ayağım yetmiş iki millet içinde!..” Hazret öyle diyor, öyle
bir daire çiziyor. Böyle engin bir vicdanla insanlığa bakmak lazım.
Zira kinlerin, nefretlerin, gayzların, öfkelerin şimdiye kadar
insana bir şey kazandırdığı hiç görülmemiştir.
"TÜRKÇE OLİMPİYATLARINI YASAK ETTİLER..."
Düne kadar Türkçe Olimpiyatları adıyla, şimdilerde Dil ve Kültür
Festivali unvanıyla yapılan faaliyetleri yasak ettiler; “Burada
olmasın!” dediler, “Yaptırmayacağız!..” dediler. Sağ olsunlar,
hidayet defterlerine yazılsın bu, kaydedilsin!.. Bu sene yirmi
yerde yapıldı. Yirmi yerde Türkiye’de olandan daha parlak icra
edildiği için, arkadaşların bu mevzuda aşk u iştiyakları daha bir
arttı. Diyorlar ki: “Yahu 40 ülkede de yapmak mümkünmüş bunu! Niye
40 ülkede yapmadık?!.” Öyleyse gelecek sene 40 ülkede yapacak
şekilde bu meseleyi projelendirelim Allah’ın izni ve inâyetiyle.
Nasıl olsa varidat, semalar ötesinden geliyor. Nasıl olsa, Cenâb-ı
Hak vüdd vaz ederek, kalbleri size tevcih ediyor.
Geleceği omuzunda bayraklaştıracak genç nesiller.. siyahı, esmeri,
mavi gözlüsü, kara gözlüsü, kıvırcık saçlısı, düz saçlısı, uzun
saçlısı, kısa saçlısı… birbiriyle öyle mezc oldu, öyle kaynaştı,
öyle bütünleştiler ki, bunlar geleceğin eliti olmak üzere
yürüyorlar ve geleceğin huzur dünyası adına her birisi adeta
inandıran çok önemli bir mesajdır. Aslında olan şeyler, gelecekte
olacak şeylerin en inandırıcı ve en yanıltmayan referansıdır. Hak
her zaman üstündür ve galip gelir!..
“Gül hâre düştü, sînefigâr oldu andelib / Bir hâre baktı bir güle,
zâr oldu andelib” (Gül dikenliğe düşünce, bülbülün sinesi yaralandı
/ Bülbül, bir güle, bir de dikene baktı, oracığa yığılıverdi.) Her
dönemde böyle hal ve manzaralar olmuştur. Fakat bunların hepsi
gelip geçicidir. Tarihî tekerrürler devr-i daimi içinde bunların
elli tanesi görülmüştür, bundan sonra da -kesretten kinaye- elli
tanesi görülecektir. Diriğ etmeyin; müteessir olmayın.
“Gevşekliğe kendinizi salmayın, katiyen tasalanmayın; Allah’a
yürekten inanıyorsanız, siz o üstünlük dinamizmini elde etmişsiniz
demektir; er geç, Allah’ın izin ve inayetiyle, sütün yoğurdun
kaymağı ve balın özü gibi hep üste vuracaksınız.” (Âl-i İmrân,
3/139) “Akıbet ve netice Allah’tan korkan müttakilerindir.” (A’raf,
7/128) Ve bu âyetlerden süzülen sarsılmaz bir prensip: “Hak daima
galiptir; üsten ve üst gelmiştir ve katiyen o yenik düşmemiştir,
ona galebe çalınamaz.”