Fethullah Gülen'den Erdoğan'a haşhaşi ve çete yanıtı!
Abone olFethullah Gülen, Erdoğan'ın cemaati hedef alan "haşhaşi" ifadesine yanıt verdiği sohbetinde cemaatine çarpıcı tavsiyelerde bulundu...
İNTERNETHABER.COM
Fethullah Gülen'in herkul.org'da yayınlanan
"Yolumuzun Kaderi ve Vazifemiz" başlıklı son
sohbetinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın cemaati hedef alan sözlerine
yanıt geldi. Gülen, Erdoğan'ın "haşhaşi",
"sülük" ve "çete" gibi ifadeleri
karşısında cemaatine itidal tavsiye ettiği sohbette ilginç mesajlar
verildi.
PEYGAMBERE NELER DEDİLER! SİZE HAŞHAŞİ DEMİŞLER ALDIRMAYIN...
Gülen, cemaatine itidal çağrısı yaptığı sohbetinde hükümete dönük bir misilleme arayışına girmemek gerektiğini söylerken "Size “haşhaşi” demişler, aldırmayın. “Çete” demişler, aldırmayın. “Sülük” demişler, aldırmayın. Peygambere “sefih” demişler; bunak demektir bu." diye konuştu. "Bunlarla meşgul olduğunuz zaman, kafa dağınıklığına düşersiniz; nöronlar taşımaz bunu; korteks çatlayıverir birden bire" diyen Gülen cemaatin yanıt bulması gereken soruyu şöyle özetledi: Bu durumda biz, gaye-i hayalimiz, mefkuremiz için rantabl olarak nasıl çalışırız?
İşte Gülen'in sohbetindeki çarpıcı bölümler:
ZALİM HER ZAMAN
KAYBETMİŞTİR
Tarih boyu hep çekenler ve çektirenler vardır. Eğer çektirilenler, hak ve doğru yolda yürüyorlarsa, onlar kazanıyorlar, diğerleri de kaybediyorlardır; bütün tarih boyunca böyle olmuştur. Zâlim hep kaybetmiştir; mazlum ise, şayet inanıyorsa, Allah’la irtibatı varsa, yüksek idealler uğrunda o mücadeleyi veriyorsa, hak hakikat adına dimdik duruyorsa ve bundan dolayı kendisine gelip gelip tosluyorlarsa, o mazlumiyet, o mağduriyet, o mahkûmiyet onun için bir kazanç vesilesi olagelmiştir.
PEYGAMBERLER DE TARİH BOYUNCA RED
EDİLMİŞTİR!
Tarih boyunca pek çok peygamber gelmiş ve Allah’ın mesajını
getirmişlerdir. Ne var ki, hemen hepsi kavimleri ya da bazı
düşmanları tarafından reddedilmiş, alaya alınmış ve zulme maruz
bırakılmışlardır.
SİZE "HAŞHAŞİ" DİYENLERE
ALDIRMAYIN!
Peygamberlere de “sefih, kâhin, mecnun” demişler, size “haşhaşi”
demelerine aldırmayın!..
Hazreti Nuh (aleyhisselâm) nübüvvetle serfiraz kılınmış; insanları,
Allah’a kul olmaya davet etmiş ve gemi mucizesi gibi
harikuladeliklerle teyid edilmişti ama kavmi ona, -hâşâ- “sefih” ve
“mecnun” diyordu. Size “haşhaşi” demişler, aldırmayın. “Çete”
demişler, aldırmayın. “Sülük” demişler, aldırmayın. Peygambere
“sefih” demişler; bunak demektir bu.
REALİTELERİ KABUL ETMELİ AMA DAĞINIKLIĞA
DÜŞMEMELİ!
Realiteleri kabul etmek ve dağınıklığa düşmemek lazım. “Şimdi ne
olacak?” Bunlarla güç ve kuvvetimizi dağıtırsak, esas mükellef
olduğumuz hususları yerine getirme mevzuunda kullanacağımız enerji
kalmaz; enerjimizi beyhude kullanmış oluruz. Dağılmamak lazım. İki
işi yapmaya çalışırken, üçüncü dördüncü bir meşguliyete
kalkışırsak, bütün bütün dağılırız.
BU KONJÜKTÜRDE NASIL RANTABL
ÇALIŞABİLİRİZ?
Böyle bir feşel (fiyasko) yaşamamak için en ehemmiyetli konular
üzerinde yoğunlaşmak gerekmektedir. O da şudur: Konjonktür bizi
şöyle bir duruma itti. Bu durumda biz, gaye-i hayalimiz, mefkuremiz
için rantabl olarak nasıl çalışırız? Şu anda içinde bulunduğumuz
şartlar, neler yapmamıza müsaittir? Bu mevzuda hizmet adına ne
türlü alternatifler oluşturabiliriz. İşte buna bakmamız lazım.
NÖRONLAR TAŞIMAZ KORTEKS ÇATLAYIVERİR
BİRDEN!
Yoksa “Falan zalim şunu yaptı, filan zalim bunu yaptı. Falan kara
yayıncı şunu yaptı, filan ak yayıncı bunu yaptı…” Bunlarla meşgul
olduğunuz zaman, kafa dağınıklığına düşersiniz; nöronlar taşımaz
bunu; korteks çatlayıverir birden bire. Sonra yapacağınız işlerde
üst üste fiyasko yaşarsınız. Öyleyse, dağılmamak lazım.
MİSİLLEME ARAYIŞINA
GİRMEYİN!
“Onlara şöyle mukabele edelim, böyle mukabele edelim!” gibi
mülahazalara da girmemek lazım. Elbette ki iftiralar karşısında,
tekzip, tavzih, tashih hakkını kullanma her zaman için mahfuzdur;
avukatlar ve bilenler o hakkı usulünce kullanırlar. Ama “O bana bir
şey dedi, ben de ona diyeyim! O benim için yakışıksız şu lafları
atıverdi, ben de kendi kendime veya birkaç arkadaş içinde onun
dediği şeye yakın bir şeyler söyleyeyim. O bana tilki dedi, ben de
ona -bari- tavşan diyeyim.” Bunlar faydasız şeyler. Bunlarla geriye
hiçbir şey dönmez. Aklı başında bir mü’min, yapacağı her hareketle
geriye bazı şeylerin dönmesine göre planlar ve projeler
oluşturmalı; “Ben ne yapmalıyım, nasıl davranmalıyım ki, hareketim
bazı şeyler kazandırsın?” düşüncesiyle hareket etmelidir.