Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Ramazan ayının son haftası, bayramdan önceki son dönemeçti.
Oturup bir karar verdik, "Madem 12. kuruluş yıldönümümüze
denk geliyor. O zaman #benceramazan TT'si
altında en iyi yorum yapan 12 okurumuzun da aralarında bulunduğu
geniş katılımlı bir iftar yemeği tertip edelim" dedik.
Sağolsunlar, Hatice Kübra ve Ozan Kibritçi işe koyuldu ve
twitter'de bir gece #benceramazan Has Tag'ı ile ortalık tabiri
caizse inledi.
Uzatmayayım...
En iyi yorumu yapan 12 kişi belirlendi. Üsküdar'da İstanbul
Büyükşehir Belediyesi'nin işletmesini yaptığı Fethi Paşa Korusu'nda
sade bir masanın etrafında bir aile gibi toplandık ve harika bir
iftar yaptık.
Tam yemekler yenildi, tatlılara geçiliyordu ki, aşağı
merdivenlerden alnı ve sırtı ter içinde kalmış iki kişiyi yorgun
argın bize doğru gelirken gördüm.
Gelenlerden birisi Murat Göğebakan...
Diğer beyefendiyi tanımıyorum!
Gecenin sürprizi bu ya!
Göğebakan bizim iftar programımızı twitter'da
destekleyenlerin içinde yer almış meğer sonradan öğreniyorum Hatice
Kübra'dan..
Diğer beyefendiyi ise hala tanımıyorum!
Kalabalıkta birbirimize isimlerimizi söyledik ama gürültüden
duymadık iyi mi?
Bir masanın etrafında kümelendik sohbet başladı.
Galatasaray, Fenerbahçe, şike, transferler diye sohbet ederken, ben
Murat Göğebakan'ın az sonra bana laf geçireceğinden habersizim
haliyle..
Sağ ayağını şöyle bir sol ayağının üzerine Murat Göğebakan vari bir
şekilde attı, dirseğini dizinin ucuna yasladı, çenesini tutarak ilk
sortiyi yapmaya başladı:
"Hocam ben yeni bir kaset çıkardım. Ama İnternethaber'de
neden hiç yer almaz? Neden bu çok sevdiğim, takip ettiğim siteden
destek görmem merak ediyorum?"
Sözde savunma yapacağım ya.
Bir kelime ettim, gözler faltaşı gibi açıldı..
Daha ben, "Üstadım haklısınız ama, biz İnternethaber olarak
magazin haberlerine fazla yer veremiyoruz" demeye kalmadan
"Hoppp! Orada dur hocam, orada dur!" diye
susturdu.
O tanımadığımı söylediğim beyefendi var ya hani.
Gözleri fıldır fıldır dönmeye başladı. Elini alnına götürüp,
"Eyvah. Göğebakan'a bu söylenir mi? Ne yaptın
hocam!" der gibi hareket çektiğini hatırlıyorum!
Göğebakan gök gibi gürlüyor!
İşaret parmağını göğsüne vuruyor, "Bak kardeşim! herkesi
karıştırabilirsin ama, beni magazincilerle karıştıramazsın. Bu
olmaz yani. Olmaz.."
Ben "ama bak" dedikçe o daha da hiddetleniyor,
"Yok, yok bu olmaz. Olmaaaz!."
Murat Göğebakan'ın hiddetlendiği, Ferudun Özdemir'in arka planda soğuk terler döktüğü, Hadi Özışık'ın benim nasıl kıvırdığımı hayretle izlediği, benim ise canhıraş bir şekilde cevap yetiştirmeye çalıştığım o anlar.. |
Beni bilmiyor tabi ki!
O daracık alanda nasıl bir manevra yapacağımı kestiremiyor.
Takriben 30-40 kez "Olmaz. Ben ve magazinciler ha!
Olmaz" demesini sabırla bekleyip o nihayet sustuktan sonra
sazı aldım elime...
"Kalitesiz magazine yer vermeyelim derken, kaliteli
sanatçıların haberlerini okurlarımıza duyurma konusunda refleks
zayıflığı çektiğimiz doğrudur. Bu konuda size gerçekten bir özür
borcum var. Bunu telafi edeceğime de söz veriyorum..."
Tam rahatladı, "Söz mü bak pazartesi ilk iş bakacağım
görmezsem var yaaaa?" diyecekken araya bir laf attım
kızdırmak için...
"Ben zaten seni dinliyorum. Şarkılarını arabadaki USB'ye
yükledim dinliyorum severek!"
Tanımadığım o bey var ya hani...
İşte o bey bey yine bir "eyvah" çekti elini alnına
"Bittik" der gibi götürdü!
Nasıl anlatayım!
Murat Göğebakan hızlandırılmış çekimde hareket ediyormuşçasına
şöyle kalkıp oturdu. Terini sildi ve "Bu bir kabus mu
arkadaş! USB dedi lan, korsan dinleyici bu. Çıldırıcağım
arkadaş!" dedi ama nasıl acı acı gülümsüyor!
Şükür ki arada masa var. Parmakları böyle pençe halini alıyor,
"Buna dalsam ne kadar ceza alırım" gibisinden bir
bakışı var!
Bende yine kıvırma durumları: "Üstadım. Benim teyip CD
çalıştırmıyor. Ben de CD'lerini alıyorum, sonra şarkılarını USB'ye
aktarıyorum. Ne farkediyor ben korsan mı oluyorum şimdi söyle
bakalım?"
Tekrardan bir "Haaa" demeler,
"Ohh" çekmeler ve rahatlama halleri..
O "haaa, ohhhh" deyip rahatladıkça, arkada o
tanımadığım bey de "Ohhh şükür bundan da yırttık"
der gibi derin nefes alıyor ve elini alnından çekiyor.
Geç saatlere kadar sohbet böyle keyifle ve sürdüü gitti..
Tüm samimiyetimle itiraf edeyim ki o iftar yemeği benim için çok
özeldi.
O güne kadar bir sanatçı olarak uzaktan hayranlıkla takip ettiğim
Murat Göğebakan'ı bana bir dost, bir ağabey olarak getiren bir
iftardı çünkü..
Bizim kavgamız (!) bitip de o tanımadığım
beyefendi insan konuşmaya başlayınca...
Derler ya hani söz kişiliklerin aynasıdır diye.. Hani derler ya,
bazı insanlar konuştukça güzelleşir diye...
Tam bu tanıma uyan birisi...
Meğer tanımamak, tamamen benim eksikliğimdenmiş!
Artık tanıyorum o beyefendiyi..
Adı Ferudun Özdemir!
Tanımadınız mı?
O zaman tanımanız ve yaptıklarını belleklerinize kazımanız için
birazcık anlatayım..
Türkiye'de twitter denen mecrayı, dev bir vicdan terazisine
dönüştüren adamdan bahsediyorum.
Müslümanların katledildiği, yakıldığı ve zulüm gördüğü Arakan'ı,
"#Arakandiyebiryervar" sloganıyla Türkiye'nin
gündemine sokan adamdan bahsediyorum.
Milletinin manevi değerlerine ezeli ve ebedi bir sadakat yeminiyle
bağlı adamdan bahsediyorum..
Gaziantep'teki bombalama anında toplum barut fıçısına dönüşmüşken,
ekran başındaki milyonlara,
"#KardesliginkalesiGaziantep" dedirten adamdan
bahsediyorum..
Yine şehit cenazelerinin kaldırılacağı gün Gaziantep'te çeşitli
provakasyonların yaşanacağını öğrenince,
"#70milyonGaziantepliyiz" haykırışını semalarda
çınlatan adamdan bahsediyorum..
Nefret tohumlarını filizlendirmeye çalışanlara karşı, hoşgörü,
dostluk, kardeşlik duygularını ayakta tutmak için canını ortaya
koyan adamdan bahsediyorum..
Bin yıllık kardeşliğin sloganını sanal ortamda atıp, gerçeğe
taşınmasını sağlayan neredeyse tek liderden,
#Ekip'in başkanından bahsediyorum.
Yanlış duymadınız!
Sayıları yüzbinleri bulan bir #Ekip kurulmuş
twitter'da.
Hiç kimseye özel bir davet gitmemiş. Herkes kendisi katılıyor bu
dev grubun içine..
İçlerinde vicdan, haysiyet ve inanç sahibi siyasetçiler,
sanatçılar, askerler, polisler, gazeteciler ve sivil vatandaş
var.
#Ekip'te statü yok, kimlik yok, ast-üst yok..
Siyaset yok, politika yok, ayrıştırma, ötekileştirme yok. Kimsenin
kimseye "koyun" diye hakaret etmediği,
"bidon kafalı" diye aşağılamadığı,
"sağcı-solcu" diye çatışmadığı bir grup.
Şan yok, şöhret yok, ün yok makam mevki yok. En önemlisi
"Ben" yok!
"Biz" var!
Herkes eşit, herkes görev adamı.
İstikametleri belli.. İnsanlık adına iyi bir şeyler yapmak..
"Dua gecesi" diyorlar, şehitler için milyonlarca
el açılıyor semaya...
"Biz kardeşiz" diyorlar, o kardeşlik melodisi arşı
titretiyor...
Terörü kınıyorlar, gökten lanet yağıyor masumların ve
çocukların hayatına kasteden eli kanlı katillere....
Hiç kimseyle, hiç bir parti veya kurumla göbek bağları yok..
Emir aldıkları bir merkez yok. Talimat veren bir kodamanları da
yok! tetikçilik yapmıyorlar, kimseleri karalamıyorlar.
Yaptıkları tek bir şey var.
Ferudun Özdemir en kanayan yarayı işaret ediyor, onlar köpüren
denizler gibi dalga dalga o yaraya merhem oluyor, şifa oluyor, deva
oluyor..
Hal böyle olunca harekete her gün binlerce, binlerce yeni insan
katılıyor.
Kısacası, #Ekip artık cihan içinde bir
cihan...
Rehberleri mi?
İslam!
Kur-an..
Ve tabi ki Resul-ü Zişan!
Bazı şeyleri kağıda dökerek anlatamazsınız. En iyisi siz onların
arasına şöyle bir girip göz atın..
Ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız!
Ve çok yakında "Ferudun Özdemir ile #Ekip" üzerine
harika bir söyleşi yapıp buradan yayınlayacağız..
Hatice Kübra imzalı bu söyleşiyi sakın kaçırmayın derim!