Ferhat Tunç'a ölüm tehditleri yağıyor
Abone olEr Coşkun Kirandi'nin teslim alınması heyetinde bulunan sanatçı Ferhat Tunç'a ölüm tehditleri yağıyor. Tunç, muhtemel bir saldırıda devleti sorumlu tutacağını belirtiyor.
Terör örgütü PKK tarafından kaçırılan er Coşkun Kırandi'nin
teslim alınması sürecinde aktif rol oynayan sanatçı Ferhat Tunç'a
ölüm tehditleri yağıyor. Tunç, muhtemel bir saldırı karşısında tek
sorumlunun devlet olacağını belirtiyor ve yazılı açıklamasında şu
ifadelere yer veriyor: PKK tarafından kaçırılan er Coşkun
Kırandi'nin teslim alınmasının ardından Tunceli Cumhuriyet
Savcılığı'nın, hazırladığı fezlekede bizleri 'sözde insan hakları
savunucuları' olarak tanımlaması, 'yasadışı örgüt
propagandası'yapmakla suçlayarak, hakkımızda fezleke hazırlaması ve
mahkeme kararını beklemeden yasadışı bir örgütün elemanı olarak
göstermesi üzerine; ırkçı,faşist çevreler kendilerine görev
çıkartmış ve harekete geçmişlerdir. Hakkımızda dava açılması
haberinin gazete ve internet sitelerinde yer almasını takiben;
telefon, mail ve çeşitli internet sitelerinden ölüm tehditleri
almaya başladım. Üzülerek belirtmeliyim ki; bir insanın hayatını
kurtarmak için giriştiğimiz insani bir davranış, şahsıma yönelik
bir linç kampanyasına dönüştürülmüştür ve her alandan saldırılar
azgınlaşarak sürmektedir. Sorumlu Devlettir Kendi yurttaşlarının
can güvenliğini korumakla görevli devletin resmi makamlarının hedef
göstermesi sonucu gerçekleşen bu tehditlerin, saldırıya dönüşmesi
ve herhangi bir mağduriyet durumunda tek sorumlunun Türkiye
Cumhuriyeti Devlet'i olacağını belirtmek isterim.
Gerçekleştirdiğimiz insani bir etkinliğin altında bin bir örgüt
arayan savcıları, sahsımıza yönelik tehditlere karşı da aynı
duyarlılığı göstermelerini bekliyorum. Tekrar vurgulamak isterim
ki; biz, son derece insani olan bir konuda insan hakları
savunucuları olarak üzerimize düşen 'insani görevi' yaptık. Bunu
yaparken ne kimseden emir aldık, nede bundan sonra herhangi bir
girişimimiz için kimseden emir alacağız. Bir insanın hayatını
kurtarmaya dönük çabalara karşı gerçekleştirilen bu saldırı ve
karalamaların, insanı hiçbir boyutu bulunmamaktadır. Dünyanın
hiçbir demokratik ülkesinde insan hakları savunucularının böylesine
bir insani eylemi "terörist" tanımlanmasıyla damgalanmamıştır ve
haklarında soruşturma açıldığına rastlanmamıştır. Ama burası
Türkiye ve ne yazık ki bu ülkede insanlıktan nasibini alamamış bazı
zihniyetlerin varlığı bu gelişmeleri tetikliyor. Mutluluk gözyaşı
her şeye değer Coşkun Kırandi'yi bir şekilde teslim alarak
sapasağlam ailesiyle buluşturduk. 'Düşük yoğunluklu savaşta' on
binlerce annenin yaşadığı evlat acısını Kırandi'nin ailesine
yaşatmadık. Annenin gözünden akan mutluluk gözyaşlarını
gördüğümüzde, ödediğimiz ve ödeyeceğimiz tüm bedellere rağmen doğru
yaptığımıza olan inancımız bir kez daha pekişti. Açılan ve açılacak
olan tüm dava ve soruşturmalara rağmen, acı yerine, mutluluk
gözyaşı döktürecek tüm insani faaliyetlere hiç tereddüt etmeden
bundan sonra da katılacağımı belirtmek istiyorum. Keza alıkonulan
polis memuru Hakan Açıl kaç aydır PKK'nin elindedir. Resmi
makamlar, ailenin tüm gayretlerine, ısrar ve yakarışlarına rağmen,
herhangi bir girişimde bulunmamışlar, adeta polis memuru Açıl için
kıllarını dahi kıpırdatmamışlardır. Bu nedenle de Açıl'ın
mağduriyeti aylardır devam etmektedir. Bizim açımızdan, Açıl'ın
hayatı da Coşkun Kırandi'nin hayatı kadar önemlidir. Bu insanın da
bir an önce serbest bırakılması, kendisinin ve ailesinin
mağduriyetinin giderilmesi öncelikli talebimizdir. Açıl serbest
bırakılmalı Bununla birlikte, bu tarz eylemlerin süreklilik
kazanmasını da uygun görmediğimi belirtmekle beraber, polis memuru
Açıl'ın kurtarılması için oluşacak insan hakları heyetinde yer
alabileceğimi ve bu konuda üzerime düşeni yapmaya hazır olduğumu
belirtmek isterim. Benim için önemli olan hayattır. Kimliği veya
düşüncesi, görevi ne olursa olsun, bir insanın en vazgeçilmez hakkı
yaşam hakkıdır. Bu hakkın korunması adına gerekli girişimlerde
bulunmaya hazır olduğumu belirtirken, sorunların temelinde yatan
Kürt sorununun siyasi yollardan çözülmediği sürece bu tür
vak'aların Türkiye gündeminde düşmeyeceğini, kan, ölüm ve
gözyaşının eksilmeyeceğini de üzülerek belirtmek isterim.
Saygılarımla